Önceki Bölümden Kesit:
"İstersen burada olduğunu gidip prensese bildireyim de o da katılsın konuşmamıza." "Tamam, al şu parayı. Bir tane de içki ver." Aldığı içkiyi bir dikişte bitirmiş, Samir'e bakıyordu. "Şimdi olayları prensese ve Samir'e açıklama var. Derdim bitmiyor ki!" Barmen sırıtarak bardağını temizlemeye devam etti.
----------------------
"Baba, günaydın! Dedem hala uyuyor mu?" Troy Dorpi'yi görünce duraksadı. Olanları nasıl açıklayacağını hiç düşünmemişti. "Hayır, sabah gelip onu aldılar." "Aa, çoktan işe başladı mı? Ne zaman geri gelecek?" "Şey, tatlım önce kahvaltımızı yapsak nasıl olur?" "Peki, abimi uyandırayım." "O erken kalkıp arkadaşlarıyla dışarıya gitti. Kahvaltıyı da dışarıda yapacakmış." "Ne? Yine en son kalkan ben mi oldum?" "Öyle görünüyor." derken sırıttı Troy. Pişmanlık, üzüntü... Hepsinin içinde boğuluyor olsa bile belli etmemeye çalışıyordu. Babasını bu şekilde feda etmek, hatta açıkça ihanet etmek... Kendisi bile inanamasa da bunu yapmıştı, yapmak zorunda kalmıştı.
Kahvaltılarını bitirdiklerinde Versel de az önce kantinden aldığı tostunu bitirmişti. Gizli kameralardan Troy ve Dorpi'yi izlerken bardağında kalan birkaç yudum kolayı bir dikişte içti. "Selam, nasıl gidiyor?" Gelen Magister'di. "Eh işte, pek bir şey yok." "Kurulun ne beklediğini bilmiyorum ama onları izlemek bana zaman kaybı gibi geliyor." "Bana da..." "Neyse, ben de Samir'e bakmaya gidiyordum." "Bakalım umduğumuz gibi mi?" Magister arkasını dönüp ilerlerken "Göreceğiz, bizi hayal kırıklığına uğratmasa iyi olur." dedi.
Aradan sadece birkaç dakika geçmesine rağmen Magister'in hızlı adımlarla ona doğru yaklaşması Versel'i şaşırtmıştı. "Ne oldu? Neden bu kadar erkencisin." "Acele et, kurul bizi bekliyor." "Ya ne olduğunu anlatsana." "Yolda anlatırım." Magister ve Versel hızlı adımlarla toplantı odasına doğru ilerlerken Magister, Samir'in yanında iki dev yaratık ölüsü bulduğunu ve onların Samir tarafından öldürülmüş olabileceğini anlatıyordu. Versel'in şaşkınlığı yüzünden okunuyordu.
"Dorpi, ödevlerin bitti mi?" "Iı, şey..." "Hadi ama, artık büyüdün. Sorumluluklarını bilmelisin." "Ama baba..." "Aması falan yok. Doğru odana. Ödevlerinin hepsi bitmeden odadan çıkılmayacak." "Üff, tamam." Dorpi sallana sallana odasına gitti. Troy cep telefonunu çıkartıp numarayı çevirdi. Kısa bir süre sonra arama cevaplandı. "Gitti mi?" "Evet Troy, ama fazla zamanının olacağını sanmam. Acele etsen iyi olur." "Tamam, geri dönmek üzere olduklarında tekrar uyarı yolla yeter." Telefonu kapatıp hemen işe koyuldu. Daha fazla zaman kaybetmeden biraz pudra, bant ve ince bir fırça alıp dışarı çıktı. Kapının tokmağını önce fırça yardımıyla pudraladı. Ardından üstündeki fazlalıkları temizledi. Parmak izlerini olabildiğince bozmamaya çalışıyordu. Parmak izleri iyice görünür hale geldikten sonra bant ile yavaşça çıkartıp siyah bir kağıda aktardı. İşe yarar gibi görünüyordu. Kapının girişine koyduğu gizli kameranın görüntülerini hatırlamaya çalıştı. Kapıyı Magister çalmıştı. Kağıdın üzerindeki parmak izinin altına "Magister" diye not düştü. Kağıdı iyi bir şekilde paketleyip postaladı.
Tam işini bitirdiği sırada telefonu titredi. Uyarı verilmişti. Hemen eşyaları toplayıp eve girdi. İkinci ve son uyarı masaya oturup laptopunu açtığında gelmişti. Yakalanmadıkları ümit ederek normal davranmaya çalıştı. Birkaç dakika sonra üçüncü uyarı geldi. Bu bir sorun olmadığının işaretiydi. Rahatladığını belli eden bir iç çekişle işine geri döndü.
Mersat şişesinin bittiğini fark etmemişti. Dolu zannedip bir yudum daha almaya çalıştıktan sonra boş olduğunu anlayabildi. Barmene içkisini yenilemesi için işaret etti. Bir yandan da yanağındaki morluğu gidermek için buz tutuyordu. Sinka'nın açtığı morluk... "Ne oldu demiştin?" "Moruk, sana otuz kere anlattım ya." Barmen acımakla dalga geçmek arasında bir gülüşle "Hayır, her anlatmaya başladığında bir süre sonra sustun ve içinden kendi kendine konuşmaya başladın." dedi. Mersat şaşırsa da pek umursamadan tekrar anlatmaya başladı. Kısaca klandan kaçışlarını, yolda Samir'i okla vurup sonra arabadan tekmelemesini anlattı. Sıra yukarıdaki odada yaşananları anlatmaya gelinceyse yine sustu. Barmen bozmadı. Çünkü susmadığını biliyordu. Mersat kendiyle konuşuyordu: İşte içeri getirdiğim adam o adam. Baygın olmasının nedeni özelliğini kullanmış olmasına rağmen yan etkilerine karşı koymaya çalışmasından kaynaklı. Neyse yukarı çıktığımda olanlardan bahsedeyim. Aslında hepimizi kurtardım denebilir ama açıklamama izin vermeden bana saldırdı. Yani, aslında çok da haksız değil. Sonuçta ben de bunun bir plan doğrultusunda gerçekleştiğini bilmeseydim kızardım ama... Her neyse. İşte ben, Samir'le içeri girer girmez Samir'i alıp yüzüme tekme atması bir saniye bile sürmedi. Yanağımdaki morluğun sebebi bu. İyi ki silahlarını almışım. Yoksa direkt öldürürdü herhalde. Sonra Samir'i benden uzak bir yere götürüp tekrar saldırmaya çalıştı. Ben de durmasını falan söyledim ama pek dinlemedi. Ellerinden yakalayıp durdurmaya çalıştım. Biraz boğuştuk ve en sonunda sakinleşip beni dinlemeye karar verdi. Samir'e bilerek ok attığımı, çünkü eğer özelliğini, delilik midir nedir, kullanırsa peşimizdeki adamları atlatabileceğimizi anlattım. Onu tekmeleyerek arabadan atmamın sebebini de anladı bu sayede. Sinka'yı bayıltmamdaki neden de şu: O kargaşada durumu anlatamazdım. Bayıltmasaydım neden Samir'i attın deyip duracaktı. Peşimizdekilerden hiç kurtulamayacaktık. En iyisinin bu olduğunu düşünmüştüm. Sonra, Sinka tatmin oldu mu olmadı mı bilmiyorum ama beni kapı dışarı etti ve buradayım. Nesini anlamadı bilmiyorum. Hem kullandığı özellik sayesinde Samir'e bir zarar gelmeyeceğini biliyordum. Sonuçta adam kaç tane kurdu aynı anda kesti yani. Gerçi özelliğini kullandıktan sonra bayıldığını söylemişti. Nasıl ışınlanma alanına ulaştı pek anlayamadım. Neyse, önemli olan burada olmamız.
Barmenin yüzüne baktı. Çoktan bitmiş olan içkisinden bir yudum daha almayı denedi. Boş olduğunu anlayınca doldurması için barmene işaret etti. "Değil mi?" diye sordu. Barmen sırıtarak içkisini yeniledi. "Ne değil mi?" "Dediğimi duymadın mı?" "Ne oldu demiştin?" "Moruk, sen var ya... Benden bile daha gıcıksın." "Tamam tamam, anlat hadi. Bu sefer dinliyorum." Mersat tekrar anlatmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Diğer Dünya
Action"Hata yapmaktan korkma." derdi büyüklerimiz. Ama tuhaftır ki her şey bir hatayla başladı. Küçük bir hatayla... Oyunun yapay zekası hatalı yapıldığı için artık doğru düzgün çalışmıyor. Hatta oyunun içinde ölen bir insanı gerçek hayatta da öldürebiliy...