Sabah babamı aradım ve ona başka bir eve taşınacağımı söyleyince içi rahatladı ama bir yandan annemin beni rahat bırakmayacağını biliyordu. Yemek yemeden önce yeni evlere gittim kocaman binalardı en az 20 kat falandı ben 10 katlarsa oturabilirdim. Kocaman cam tavanları vardı buraya uzun bir perde lazımdı evlere girdiğimde geleceğimin yollarını görebiliyordum. Kafamın içinde her yer oturmuştu unutmuştum Baranın söylediklerini resmen. Güle oynaya kahvaltı için eve gittim. Eve girdiğimde sofranın başında beni bekliyorlardı ve sinirli bir halleri vardı.
Begüm: Bize bir açıklama yapmayacak mısın Efsun?
Ben sabah sabah öz güven patlaması yaşıyordum nedense.
Efsun: Açıklama gereği duymuyorum çünkü beni dinlemeden nişanladınız ve kararıma saygı duyar gibi açıklamamı bekliyorsunuz.
Yalın: Kızım sen canına mı susadın yoksa açlıktan beynine kan gitmiyor m?
Ben sofranın başından kalkarak odama gitmeye hazırlandım daha sonra aklım son bir şey söylemek geldi;
Efsun: Yaren anneme uyup da yemek getirme çünkü içine uyku ilacı falan atar maazallah.
Annem daha önce ben evden gitmeyeyim diye türlü türlü şeyler yapmıştı uyku ilacı dahildi buna, o yüzden işimi garantiye aldım dışarıda yemiştim yemek, masaya oturmak formalite icabıydı. Kitaplarımı toplamak için odama gittiğimde bir not vardı masamın üstün de;
Baran: Öğleden sonra arka bahçeye gel.
Sonuna "Gelir misin?" bile dememiş, terbiyeli öküz ne olacak ama gitmeyecektim sürünsün, bana neymiş aşık olmak istemiyormuş olmasın, ben istemiyorum bana aşık olmasın. Kitaplarımı toplamak baya sürdü çünkü her hafta yeni bir kitap alıyordum. Saate baktığımda öğleni geçmiş biraz mobilya bakmam lazımdı interneti açıp bir sürü yerlere baktım bazıları kötü yada iyiydi kararlaştıramıyordum, en iyisi dükkanlara gitmekti. Ceketimi ve çantamı alıp çıktım ayağıma topuklu giydim çünkü alışmam lazımdı burası Balıkesir gibi değildi. İş içinde bu ayakkabılar uygundu, annem ben yürümeye çalışırken yakaladı.
Begüm: Bak şimdi bir şeye benzemişsin o neydi öyle köylü kızı gibi. Hadi diyelim evi benim param ile tuttun eşyaları ne yapacaksın başka zengin annen de yok.
O benim annem olsa bile ona muhtaç değildim. Kendini çok üstün görüyor ama bir gün kabul edecekti o da bunu.
Efsun: Benim senden başka tanıdığım insanlarda var ayrıca arkamda kapı gibi babam. En kısa zamanda senin benim üstümdeki parayı ödeyeceğim.
Begüm: Sen çalışıyordun da benim mi haberim yok? Tamam şöyle yap sen bizim restoranı işlet kapatalım para konusunu.
Her şeyi sinsilikle üstüne çekmekte çok ustaydı kim bilir neler dönüyordu kafasında.
Efsun: Ben psikolog olacağım anne senin restoranın umurumda değil.
Annemi bırakıp hızlı yürümeye başladım. Aklıma Baran gelince hala arka bahçede mi diye bakmaya gittim, baktığımda etrafta kuş sesi dışında bir ses yoktu. Biraz daha etrafa bakmak için bahçenin ortasına gittim.
Baran: İnsanları bekletmeyi çok seviyorsun galiba.
Onu sesini birden duyunca irkildim ve arkama dönüp;
Efsun: Bana ne beklemeseydin, çekil.
Baranı iterek gidiyordum yanından ama o benim kolumu aniden tuttu. Bu sefer şaşırmadım sürekli beni bir yerle tuttuğu için.
Efsun: Bak gene aynı şeyi yapıyorsun, yapma!
Baran: Tutmasam düşersin bu ayakkabılarla. Neden kaçtın dün?
Efsun: Sen demedin mi aşık olmak istemiyorum diye. Bende beni daha fazla görme diye gittim işte. Hem buradayken yüzüğünü vereyim.
Yüzüğümü çıkarıp onun eline verdim.
Baran: Ha sen ondan taşınmaya karar verdin. Beni görmemek için.
Ben cevap bile vermeden arkama doğru gidince ayağım burkuldu ve geri geri düşeceğimi sanırken tutulduğumu hissettim ayağıma sanki kan gitmiyor gibiydi çok canım yanmıştı.
Baran: Sen gitmek istiyor olabilirsin fakat kalbin ve ayakkabılar gitmek istemiyor.
Şu durumda bile bana yürümesi gülmeme neden oldu, ben doğrulmaya çalışırken;
Efsun: Ne münasebet ya gideceğim işte.
Ayakta zor durmaya çalışıyorum ama başaramıyordum, galiba bu ayaklar itiraz ediyordu. Baranın ellerinden tutunmaya çalışıyordum keşke tutunmasam, keşke ona bakmasam bakışmasak.
Baran: Sen çok delisin çiçek kız. İyi misin?
Efsun: Yalan yok iyi değilim.
Baran dayanamayıp kucağına alınca itiraz edemedim çünkü acı çekiyordum. Hemen eve girip ayağıma pansuman yaptı. Salonda yatıyordum annemler yanıma gelmişlerdi ve Barana teşekkür etmişti neyine ediyorlardı ki sanki altı üstü içeri taşıdı.
Baran: Yalnız bu ayakla hiç bir yere gidemezsin.
Efsun: Bunu düşünmek sana kalmadı.
Begüm: Anlamadım, ne dedin?
Efsun: Ben yüzüğü Barana verdim, artık yok öyle bir ilişki. ( Zaten olamamıştı hiç )
Begüm: Yüzüğü attıysan parmağında ki ne?
Elime baktığımda yüzük vardı ne ara takmıştı ki parmağıma, ben canım derdinde o benim. Sinirle Baranın yüzüne baktım.
Baran: Düşmek sarsıntı yaptı galiba.
Efsun: Ne sarsıntısı ya aklım başımda benim.
Begüm: Tamam sen bir dinlen ondan sonra konuşuruz. Baran Efsunu odasına çıkar.
Efsun: Hayır bu sefer ben giderim.
Ayağı kalkıp yürüyordum ama Baran söz dinler mi hayır tabi beni alınca odama götürene kadar söylenip durdum. Yatağıma bırakıp çıkarken;
Efsun: Neden bana aşık olmak istemiyorsun?
Baran kapıdan çıkamadan durdu ve düşünerek;
Baran: Çünkü... beni bir insanın sevebileceğine inanmıyorum. Sana aşık oldum diyelim ya bu tek taraflı olursa.
Efsun: Haklısın. O yüzden gitmek istiyorum.
Baran bana o masum gülüşünü bırakıp gitti ben ise kendim ile baş başa kaldım. Baran bana aşık olsa ne olurdu ki? Onu süründürürdüm ama bir yandan bu yaptığımı yanlış bulurdum bir insanın duyguları ile oynanmaz. Ben öyle bir insan değildim ben insanları üzmek için değil onları mutlu etmek için okuyorum. Galiba ben de ona aşık olmak istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kendi Dünyam
ChickLitSevmeyi kendim öğrenmiştim.Kendi dünyamın içinde... Atamadığımız çığlıklar vardır hepimizin sevdiğiniz bir insandan ihanete uğramak mı daha acıdır yoksa annesi tarafından eziyet görerek yaşamak mı? Efsunun büyülü dünyasına hazır mısınız? Onun acılar...