§Görülmeyen Şeylere İnanmak Gibi Bir Huyum Vardır

1.3K 49 123
                                    

"Yine aynı şeyleri söylüyorsun ve ben yine aynı şeylerin şikayetlerini alıyorum! Yeter artık Donghyuck!"

Hyuck elini kucağında olan kitaplarının üzerinde sanki toz varmış gibi silmek için ileri geri oynatırken aralarında bir masa olan kadının bağırışlarını dinliyordu.

Kulaklarına doluyor ve daha sonra çıkıp gidiyordu bu nedenle çok yakmasına gerek yoktu ama bir kalbi olmasaydı. "Her gün okuldan saçma sapan telefonlar alıyorum. Neden normal bir insan, bir genç gibi ders çalışıp eğlenmiyorsun!? Ezilmekten bu kadar mı hoşlanıyorsun? Söylemekten dilimde tüy bitti."

Hyuck bu sefer gözlerini kendisine hala bağırmaya devam eden kadına çevirdi. Okuldan geldiğinden beri- ah düzeltmek istiyorum. Hyuck 4 çocuğu onunla dalga geçtikleri için dövüp uzaklaştırma cezası aldığı için eve geldiğinden beri ağzı durmayan bu kadına ilk defa bakmıştı.

"Sen kimsin ki?" Ağzından çıkan laflar kadını şaşırtmışa benziyordu. Çünkü kadın susmuştu. Korece bilse dahi kendisi ile İngilizce konuşan bu kadın sabrını sınıyordu.

"Senin ann-" Hyuck elini önündeki masaya vurdu ve kadının lafını kesti. "Sen benim annem değilsin. Sen babamın evlendiği bir kadınsın. Sakın benim üzerimde laf söyleme hakkına sahip olduğunu düşünme bile."

"DongHyuck!"

"Ve sakın!" işaret parmağını havaya kaldırarak birkaç adım attı kadına doğru. "Bir daha bana DongHyuck deme. Annemin bana verdiği güzel adımdan iğrendirme beni."

"Ne oluyor burada?" kadın sinirden kıpkırmızı olurken Hyuck odaya giren babasına ve arkasından onunla giren üvey abisine baktı.

"Okuldan aradılar. Kavga etmiş, 4 çocuğu dövmüş. Uzaklaştırma cezası aldı ve bil bakalım neden dövdü? Yine o saçma efsaneleri yüzünden." Kadının dedikleri ile orta yaşlı adam oğluna bakıp derin nefes aldı. "Canın çok yandı mı döverken?"

Hyuck babasına dik dik bakarken adam ona yaklaştı. "Bak DongHyuck... Efsanelerin ya da inandığın şeyler. Buna asla karışmıyorum biliyorsun değil mi? 18 yaşına giren senin için bu bir saygısızlık olur. Lakin, senin gibi düşünmeyen insanlar ve saygısız olanlar seninle dalga geçecekler. Sürekli kavga edemezsin..."

"Anneme sürtük dedi." Hyuck başını eğerek titreyen sesi ile konuşurken adam kaşlarını çattı. "O zaman aferim sana... Gidip temizlen hadi. Bu yaptığın yanlıştı ama iş işten geçti okul ile konuşacağım." Hyuck babasının saçlarını okşaması ile ufak bir hareket ile kafasını sallayarak hızla odasına çıktı.

Haechan 5 yaşında annesini bir hastalık yüzünden kaybetmişti. Hastalık annesine delicesine acı çektiriyordu. Tedaviler onu zayıflatıyor, kusturuyor ya da delice şeyler oluyordu. Bunların bazılarını hayal olarak hatırlıyordu ama hastane odasını hiç unutmuyordu.

O zaman babası ile tek kalmışlardı... Yapayalnız Kore'de tek odalı küçük bir dairede yaşamaya başlamışlardı. Babası çalışıyordu, Hyuck ise okula gidiyor ve akşam babası eve gelmeden uyumuş oluyordu.

Ama 1 sene sonra babası bir teklif alınca Amerika'ya taşınmaya karar vermişlerdi, teklif çok iyiydi. Hyuck o zamandan beri ilk defa güzel yemekler yemişti ve kendi odası olmuştu mesela. Sonra babası o kadın ile tanıştı.

Etrafındakiler Hyuck için iyi olacağını söylediğinden dolayı kısa sürede ikili evlenmişti ve birbirlerinden hoşlandıkları da bariz di ama Hyuck o kadından hoşlanmamıştı.

Kadın dul birisiydi ve Hyuck'dan 3 yaş büyük bir oğlu vardı. Şuanki yaşlarında oğlu üniversiteye gidiyordu. Hyuck 18 yaşındaydı, Johnny ise 21 yaşındaydı.

§ 𝐑𝐞𝐧𝐇𝐲𝐮𝐜𝐤 𝐎𝐧𝐞𝐬𝐡𝐨𝐭𝐬 §Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin