19.12.1989
Rusya-Moskova
Saat: 04.33
O pazartesi gecesi Ayça Hanım için çok sancılı geçmişti.Hayatında ilk defa annelik duygusunu tadacaktı.Heyecan dolu kalbi yerinden çıkarcasına atarken, acısı da vücudunun her noktasına istemişti.Hızlıca kapı açıldı ve içeriye koşar adım Vanechka girdi.
- Как дела (nasılsın) dedi.
Konuşacak dermanı kalmayan Ayça son bir gayretle Vanechka'nın elini tuttu ve gözleri kapandı, bayıldı.
Acilen ameliyathaneye alınan Ayça hanım dünyaya yeni bir Nefes getirdi. Bu nefesin dünyaya geldiği an(05.20.15) hayatının en manidar saniyesiydi.Fakat Ayça hanım çocuğunun o narin kokusunu içine çekecek kadar şanslı değildir. Üstünde 'GİRİLMEZ' yazan o beyaz kapıdan, yerlerde küçük kan damlacıklarıyla dolu uzun koridora çıkarken doktor...Vanechka'nın yanına geldi ve Rusça:
-"Anneyi maalesef kaybettik" dedi. Vanechka inanılmaz şaşkın bir yüz ifadesiyle doktora bakmaya devam etti.
-"Fakat kızınız çok sağlıklı"diye ekledi. Hayal kırıklığına uğrayan baba hastane koridorunun ortasında dizleri üstüne yığıldı, kaldı.
Vanechka birkaç gün sonra kucağında kızıyla-Ayça Hanım'ın mirası-hastane kapısından çıktı. Aralık ayının klasik Moskova havası kemiklerine istemişti. Hızlı adımlarla arabaya yol alan Vanechka, hemen eve gidip sıcak küvetine uzanıp düşünmek istiyordu. Babalığın gerçek vasıfları ile eşinin katili gibi gördüğü kızı arasında, kendini bir seçim yapmak zorunda hissediyordu.Bu kadar çaresizken o sıcak banyonun Onu çözüme götüreceğini düşünerek acizliğine bir o kadar daha eklemekten çekinemiyordu...
19.12.1989
Türkiye-İstanbul
Saat: 05.18
Karın ince ince İstanbul'un üstüne yazdığı, pembe bulutların gökyüzünde eşsiz gösterisini yaptıkları o nadir gecelerden biriydi. Gezer ailesi, ilk erkek çocuğunun heyecanı içinde hastane kapısında içeriye giriyorlardı. Hemen sağda bulunan görevli hemşirenin masasına giderek gelinlerinin nerede olduğunu sordular. Bilgisayardan ameliyathane numarasına bakan, siyah saçları karışmış, burnu kızarmış, göz kapakları kapandı kapanacak durumda olan hemşire "2" diye cevap verdi. Bunu duyan aile hemen ameliyathanenin kapısında bittiler. Biraz sonra (05.20.17) torununun ağlama sesini işiterek irkilen dede, içinde hissettiği o sıcak, anlam veremediği değişik duyguyu dünyalara değişmezdi. Ağlayışından bu çocuğun isminin ne olacağına karar verdi hemen dede.
-"Torunun ismi Halil olacak" dedi.
Birkaç saat sonra hastane odasında annesiyle birlikte olan Halil, gelecekte olacak her şeyden habersiz uyumaya devam ediyor...karanlık denizlerin içinde yelkenlisiyle yolculuk yapıyordu.
Perşembe sabahı artık küçük Halil annesinin sıcak ve yumuşak kollarında evine-Dünyada sahip olduğu tek yere- gitmek için taburcu oldu. Dedesinin ayarladığı mahallenin şöförü Mustafa Ağabey hastanenin bahçesinde göründü. Sarı saçları, mavi gözleri, kepçe kulakları, minik burnuyla babasını andıran Halil, yeni yeni hayatı tanıyordu tanın farklı doğduğu bu sabahta...