GEÇ KALINMIŞ DOĞUM GÜNÜ 2

391 18 3
                                    

Ateş'in minicik tebessümüyle eriyen kalbine bir türlü hakim olamıyordu. Vakit kaybetmeden yanına doğru yürüdü. Her adımında içindeki minik kıvılcım büyüyerek alev topuna dönüşüyordu.

İ: Ateş bunlar ne? Hepsini sen mi hazırladın???

A: Evet. Aradım bizim ustayı. Bi de pastaneyi. Tantuni... pasta... vay efendime söyleyeyim... bu kadar bi de şarap. Yeterli mi?

İ: Yeter de artar... Karnım acıkmıştı. Çok iyi geldi.

...
A: İpek... İpek... İpek... İpek... İpek...

İpek adını birçok kez onun ağzından duymaya pek alışık değildi. O anın tüm boşluğuna kapılarak onu izlemeye başladı. Ateş her seslenişinde bir adım ona doğru yaklaşıyordu. En sonunda dibine kadar geldiğinde kollarını iki yana açıp ona sarıldı ve çenesini omzuna koydu.

A: İyi ki doğdun. İyi ki varsın. İyi ki hayatıma girmişsin. Seni çok ama çok seviyorum...

Tüm kokusunu tek nefeste icine çekti. Boynundaki ipek fuları tek eliyle boynundan çekip tekrar kokladı. İpek'in bedeniyle birlikte hafif ilerleyerek masanın üzerindeki defne yapraklı taca uzandı. Eline aldı. Yapraklarını düzeltti ipek fuları arkasına ufak bir düğümle bağlayarak süs yaptı ve İpek'in kafasına yerleştirdi, anlatmaya başladı.

A: Zamanın birinde bir çoban yaşarmış. Bu çoban kralın güzeller güzeli kızına aşıkmış. Bir gün bu kızın doğum günü gelip çatmış. Babası kral ülkede şenlik ilan etmiş. Çoban ne hediye etsem diye günlerce düşünmüş sevdiği kıza. Hem yoksul hem de biliyo ki dünyanın bütün hediyeleri güzelliği karşısında sönük kalacak. Sonunda defne dallarından ve papatyalardan bir taç yapmış. Götürüp kızın başına takmış. Aşkını ilan etmiş. Bağışla demiş bağışla. Elimden gelen sadece bu. Kız öyle mutlu olmuş ki, yüreği öyle çarpmaya başlamış ki defne dallarından yaptığı taç altına dönüşmüş...

İpek hayranlıkla dinlerken elini başındaki taca götürdü.

İ: Ateş, sen mi yaptın bunu gerçekten?

Ateş kafasını sallayarak onay verdi. İpek elleriyle daha yakından incelemek için kafasından çıkardı ve bir süre baktıktan sonra aniden kocaman sarıldı.

İ: Altına dönüşmesine gerek yok ki... Hayatımda aldığım en güzel hediye.

Kafasını sarılırken göğsüne yasladığı için cümleleri boğuklaşmaya başladı. Neyse ki çok uzun sürmeden bir keman sesi duyulmaya başladı. Ardından bir şarkı girdi fona...

Ateş, İpek'in elinin parmak uçlarını dudaklarına getirerek öptü.

A: Dans edebilir miyim, acaba bu zarif kadınla? Bunu bana lütfeder misiniz?

İ: Hı hı.. tabii ki efenim.

Şarkının verdiği hazla birlikte adımlarını uydurmaya başladılar. İpek gömdüğü yerden kafasını kaldırarak Ateş'in gözlerine dikti bakışlarını. Dünya yansa ikisi de o anın dışına çıkmazlardı. Yekpare bedende müziğin frekansını yakalamaktı tek amaçları.

İpek' in bakışları karşısında eriyen Ateş dans sırasında dayanamayıp ufak bi öpücük kondurdu dudak kenarına... 

Kilitli bakışlarını bir an olsun ayırmayan İpek öpücükle birlikte gözlerini kapadı va başını Ateş'in boynuna gömdü. Yakınlaşmalarıyla birlikte daha ufak bi ritimde devam ettiler.

İkisi de anın sonsuzluğuna büründüler. Sadece ikisi vardı. Herkesten uzak.

Ateş' in kulağına yaklaşan İpek fısıldamaya başladı:

İ:Karnım acıktı ne zaman yiyeceğiz...

A: Benim de acıktı.

Der demez İpek'in dudaklarına yapıştı. Sonra aniden ayrılarak

A: Mmmmmmmhhh... Hayatımda yediğim en lezzetli yemek...

İpek yarım ağız gülerek omzuna vurdu.

İ: Tantuniden bile mi?

A: Hı hı.

İpek, konuşma biter bitmez Ateş'in kollarından ayrılıp masaya oturdu. Ateş gülmeye başlayarak onun yanına oturdu ama yemeyerek İpek'i yerken izlemeyi tercih etti.

A: Yavaş boğulcaksın.

İ: AAAA... Sen de yesenee.

A: Ben seni izleyerek doyuyorum şu an, İpek hocam.

İ: Ya Ateşşhh... Bu gece bari yapma. Bak ne güzel hazırlamışsın. Yemek yiyoruz. Anın tadını çıkaralım.

İpek tantuniden gözlerini ayırmayarak yemeye devam etti. Ateş masanın üzerindeki defne yapraklı tacı eline alarak tekrar İpek'in kafasına koydu ve yanağını okşadı...

A: İYİ Kİ DOĞDUN, BİRTANEM...

İpek FularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin