Bölüm 8: Kaçırmak

40 10 0
                                    

Bölüm 8

"Anne beni babamdan kurtar." Salonun kapısına yaslanmış, oğlum ve babasının boğuşmasını izliyordum. Babası onu gıdıkladıkça oğlum daha da şiddetle kahkaha atıyordu.

"Yeter artık, çocuğumun canı çıktı. Hadi yemeğe gelin."

İkisi de gelip masaya oturdu. Yemeklerini yerken hâlâ birbirleriyle uğraşıyorlardı. Benim sert bakışlarımı görünce ikisi de tabağına döndü.

Şu an için ne kadar şükretsem azdı. Kocam yanımdaydı, oğlum sağlıkla doğalı 3 sene olmuştu. Başımızdaki bütün belaları def etmiştik. En önemlisi o kadar olaydan sonra böyle güzel bir aileye sahip olduğum için çok şanslıydım. Onlara her baktığımda yeniden doğmuş gibi tazeleniyordum, yeni bir çiçek açıyordu hayatımda. O kadar olayın üstüne beni hiç bırakmayan adam şimdi çocuğuna aşkla bakıyordu. Elimi karnıma götürdüm. Hayatımıza ikinci bir çiçek geliyordu. Kim bilir belki kızımız olurdu?

.

Rüyadan uyanalı dakikalar olmuştu. Hâlâ yüzümde ki geniş bir tebessümle oğlumu düşlüyordum. Saçları bana benziyordu, gözlerini ise babasından almıştı. Açık kahverengi saçlı, yeşil gözlü, tombul bir çocuk... Hayali bile gözlerimi doldurdu. Bir gün bende hayalini kurduğum aileye elbet kavuşacaktım. Evin babasının Pamir olduğu bir aileye...

Ufak tefek işlerimi halledip dolabımın karşına geçtim. Bora Abi beni tatile götürecekti, hazırlanmamı istemişti. Pamir'le olan tatilimizden döneli 2 hafta olmuştu. Şimdi ise Antalya'ya gidiyordum, Bora Abi sınav sonrası ödül olduğunu söylemişti.

Ağustos ayında olduğumuz için açık renkli ne varsa valizime koydum. Almanya'da giyindiğim birkaç tane mayoyu, bakım malzemelerimi ve kitaplarımı da yerleştirip valizi kapattım. Üstümü de değiştirip saçımı yapınca hazır olmuştum.

Bora Abi hâlâ gelmeyince onu kontrol etmek için odasına gittim, kapıyı çalıp içeri girdim. Bora Abi bütün dolabını yatağın önüne boşaltmış, hepsine tek tek bakıyordu.

"Abi napıyorsun?"

"Ben anlamıyorum bu renk işinden. Gel de bana yardım et, kıyafet seçelim." Kıkırdayıp yatağa yaklaştım. Anlaşılan isyan bayrağını çekmek üzereydi. Bora Abi renk uyumuna hiç dikkat etmezdi. Her zaman tek renk giyinirdi.

Yatakta gözlerimi gezdirdim. Bir kaç dakika sonra bazı kıyafetler seçtim.

"Bunlar yeterli olur sanırım. İstersen valize de yerleştireyim."

Bana yok artık der gibi baktı. "Sende iyice cahil ettin beni. Onu da yaparım herhalde." Elindekileri gösterdi. "Şunları yerleştireyim çıkarız."

Son kontrolü yapmak için odama girdim, her şey tamam gibiydi. Valizleri bagaja atıp yola koyulduk. Hava alanına 2 saatlik yolumuz vardı çünkü trafik saatine denk gelmiştik. Bir yol klasiği olarak, gözlerim yavaş yavaş kapandı ve sonrası karanlık.

Hava alanına gelince gürültü sebebiyle uyandım. Sabiha Gökçen yine bildiğimiz gibi fazla gürültülüydü. Uçak saatine güç bela yetişmiştik. Arabayı otoparka park edip valizlerimizi teslim ettik. Güvenlikten geçip uçağa bindik.

Yine gözlerim kapanmıştı. Başımı Bora Abi'nin omzuna yaslayıp uykuya daldım. Aklımda sadece Pamir vardı. Şimdiden onu özlemiştim. Acaba hasretine nasıl dayanacaktım?

***

Gece vakti Bodrum'a inip hızlıca otele geçmiştik. Bora Abi 5 yıldızlı bir otelde 2 tane tek kişilik oda ayırtmıştı. Vedalaşıp odalarımıza girdik. Valizimi bir köşede açıp pijamalarımı buldum. Hızlıca üstümü değiştirdim, dişlerimi fırçalayıp yatağa devrildim.

Onu Kaybedemem Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin