Thisbe babil'de yaşayan babilin en güzel kızı ve pyarmus'da en yakışıklı erkeğiymiş . Bu iki genç komşularmış ve evleride bitişikmiş. Bu komşuluk bir zaman sonra aşka dönüşmüş. Bu ikisi o kadar birbirlerine aşıklarmış ki bu aşklarını evlilikle taçlandırmak istemişler ve bu konuyu ailelerine açmışlar ama aileleri buna karşı çıkmış konuşmalarını ve görüşmelerini yasaklamıştır. Ama bu iki genç aşık evlerini birleştiren duvarda bir delik farketmişler ve ne kadar çok birbirlerini görmek isteseler de en azından bu delikten birbirlerine aşk dolu sözler söyleye biliyorlarmış. Aylarca böyle birbirleriyle konuşmaya devam etmişler ama artık pyarmus bu hasrete dayanamamış ve bir gece thisbe ye planını açıklamış. Plan : Ninosun mezarının önündeki dut ağacının altında buluşmakmış .
Thisbe gece gizlice evden çıkmış ve buluşma noktasında (Ninosun mezarının önündeki dut ağacı)
beklemeye başlamış. Pyarmus daha gelmemiş . O sırada ağzından kanlar akan dişi bir aslan görmüş ve hemen kaçıp saklanmış ve aslanın gitmesini beklemiş. Thisbe kaçarken pelerini düşürmüş ve ağzından kanlar akan o aslan pelerini parçalayıp gitmiş . O sırada da pyarmus gelmiş kanlar içindeki pelerini görmüş. Thisbeyi tehlikelerden koruyamadığı düşüncesiyle (seni ben öldürdüm)
demiş ve pelerini alarak dut ağacının yanına gitmiş ve dut ağacına ( sende benim kanımı içeceksin) demiş ve kılıcını göğsüne saplamış ve artık o bembeyaz dutlar pyarmusun kanıyla kırmızıya
dönmüş.
Thisbe de saklandığı yerden çıkmış aslan gitmiştir diye düşünmüş ve sevdiğiyle buluşacağı yere gitmiş .
Kanlar içindeki pyarmusu görünce kalbi sevdiğinin ölümüne dayanamamış ve pyarmusun kılıcını kendine saplamış.Tanrılar bu iki gence acımış ve pyarmusun kanını meyvesine, thisbe'nin gözyaşlarını yaprağına vermişler. Ben bu hikayeyi okuduğumda hep aklıma şu söz gelir....