Sıkı bir kahvaltıdan sonra Cansu'nun telefou çaldı ve bir görüşme yapıp kapadı. Arayan Nur'muş. Onu da yanımıza davet ettikten sonra kahve söyledik. Tüm gece boyunca neredeyse uyumamıştım ve ayık kalmaya ihtiyacım vardı. Uyku sarhoşu olmak berbat birşeydi. Nur'u beklerken bir yandan kahvemizi içip bir yandan da planların üzerinden geçiyorduk. Kızlar benimle otogara kadar geleceklerini ve beni uğurlayacaklarını söylediğinde çok sevinmiştim. İnsan böyle zamanlar da destek olacak birilerine ihtiyaç duyuyor. Çok şükür benim için bunu yapan iki dostum vardı. Nur geldiğinde kucaklaştık. Evde kahvaltı yapmış bir kahve içeceğini söyledi. Onunla birlikte bende bir kahve daha söyledim. Cansu şaşkın şaşkın yüzüme bakıyordu. "Heyecandan uyuyamadım ve bugün ayık olmam gerek" diye kısa bir açıklama yaptım. Anlayışla gülümsedi. Bu kadar kahve içmek sağlığımı tehlikeye atabilirdi ama buna mecburdum. Kızların muhabbetine katılıp kafamı dağıtmaya çalıştım. Telefonumu kapatmam gerekebilirdi. Şayet yokluğumu farkettiklerinde aramaya başlayabilirlerdi. Ya da kurtulduklarını düşünüp bir parti verebilirlerdi. İkinci seçenek daha olasıydı. Hesabı ödeyip kafeden çıktığımızda kızlara telefon konusu açtım. Yeni bir hat alma önerilerine kafam yatmıştı. Onlarla iletişimde olmam gerekiyordu. Bir telefon bayiine gidip yeni bir hat aldım. Kızlar numarayı kaydettikten sonra kartı cüzdanıma sakladım. Şimdilik bu numarayı kullanmaya devam etmeliydim. Ben bunları düşünürken telefonum çalmaya başladı. Baktığım da Alaz'ın olduğunu gördüm. Tanrı aşkına bu çocuk beni niye arıyor ki? Telefonu açıp kulağıma yaklaştırdım.
-Ne var Alaz?
+Sarışın birşey isteyecektim.
-Başka zaman aramazsın zaten. Ne var söyle?
+Annem banka kartlarıma el koydu biraz borç versene
-Git Bernadan iste benim sana verecek param yok. deyip telefonu yüzüne kapadım. Ağzımdan hatırı sayılır bir küfür çıktı. Bu çocuğun altıncı hissi kuvvetli olmalıydı. Umarım beni bankada görmemiştir.
Kızların sinema teklifini kabul etmiştim. Fakat gelen telefon tüm neşemi alıp götürdü. Zaten sinemaya gitmeyi de uyumak için kabul etmiştim. Eminim ki evden daha rahat olacaktır. Fim seçimini kızlara vıraktım. Ne de olsa ben izlemeyecektim. Sonunda filmi seçtiklerin de biletlerimizi alıp salone geçtik. Filmin başlamasına dakikalar kalmış olmalıydı. Işıkların kapanmasıyla bende gözlerimi kapadım. Tüm gece uyumadığımı bildikleri için kızlar bana dokunmaz diye tahmin ediyordum. Sesler bir uğultu gibi gelmeye başladığında kendimi uykunun kollarına bıraktım. Film çoktan bitmiş, kızlar beni uyandırmak için insan üstü bir çaba gösteriyorlardı. Ellerimi havaya kaldırdım ve teslim oluyor gibi yaptım. Uyandığımı belli etmek istercesine gülümsedim Uykumun bu kadar derin olmasının sebebi tüm gece boyunca hiç uyumamış olmamdı. Koltuktan yavaşça doğruldum. ayağa kalkıp üzerimi düzelttikten sonra salondan çıktık. Cansu akşam bir davet olduğunu ve oraya katılacağından bahsedip eve gitmesi gerektiğini söyledi. Hazırlanması gerekiyormuş. Büyük ihtimalle annemlerde bu davete katılacaktı. Cansu'nun babası ve Cihan abi ortaklardı. Umarım ki benim gitmemi hiç bir aile bireyi istemeyecekti. Bu yüzden rahattım. Nur da anneannesine geçmesi gerektiğini belirttiğinde bana da eve gitmekten başka seçenek kalmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limon Çiçeği
RomanceÇok uzun bir zamandan sonra aynı ağacın altında buz mavisi gözlerine kilitlendi gözlerim. Işığını yitirmiş bir çift mavi göz. Acı artık iliklerimdeydi. Hissedebiliyordum... Rengin Kavaklıoğlu Aşkla büyüttüğüm ağacın gölgesinde zümrüt yeşili gözlerin...