sekiz.

249 54 22
                                    

Uzun zaman geçti. Biz, Hyunjin ve ben, yeni bir bizdik ve dallı budaklı düşüncelerimde haksız değilsem ikimiz de arkadaşlığımızın bu yeni halinden memnunduk.

Bir sabah kahvaltıya arkadaşını görmeye gideceğini söyledi. Belki orada kalırmış, Chan arkasından ağlamazsa tabii.

Ben bu şakadan anlayacağımı anladım ama anlayamadıklarımın yanına atarken unutamadıklarıma da raptiyeyle sabitledim.

Hyunjin gerçekten o gece dönmedi. Bana orada kaldığını yazdı. Merak etmeyin, dedi.

Sanırım Chan uyumayı düşünmüyordu. Bunun yerine beni uykumdan kaldırmayı tercih etmişti.

Odasındaki pılı pırtıyı koridora çıkarıp atmak üzere gruplandırmıştı. Önceki yılların çalışma kağıtları, işe yaramayacak ders araç gereçleri filan.

"Uyandırdım mı?"

"Evet."

Yalan söylemek için sebep yoktu. Aksi davranmıyordum. Yanından geçip mutfağa gittim ve bir bardak su içip geri döndüm. Yığın oluşturmuş kağıtların yanında bir de minik bir kaykay gördüm.

Odasından çıktı, kablolar ve plastik ıvır zıvırlarla dolu bir ayakkabı kutusunu yere koyup ayağıyla önüme ittirdi. Odasına döndü.

Onun pat küt seslerini dinlerken yeni uyanmış olmaktan hafif acıysn göz kapaklarıma ovarak ayağımla kaykayını olduğu yerden çektim ve önünde hizaladım.

İki ayağımı aynı hayali çizgiye koymuş, kollarım iki yanda kaykayın ucunu izlerken Chan yeniden odasından çıktı.

Arkamdaydı. "Arkası kırık," dedi bana yaklaşırken. "Atmaya kıyamıyorum ama artık sürmüyorum da."

İyi de ufacık bir şey. Biz hiç mi gereksiz şeyleri tutmayız?

"Kalsın ne olacak?"

Ayağını arkadaki söz konusu kırık yere dayayıp beni ileri doğru ittiriyor, yarım metre kadar kayıyorum. "Yer kaplıyor," diyor. Bu kez ben kendi ayağımı yere koyup onun beni ittiğinden daha ileri kayıyorum. "Bunun kapladığı yerden ne olacak?"

"Her şeye aynı sözü söylesen ev çöpten geçilmez."

"Kaykay ama bu."

"Çok istiyorsan kaldın, tamam."

Ben onun için demiştim. Tabii hasarlı da olsa bu oyuncakta gözüm yok da değildi. Ondan yana dönüp ilerledim.

Tekerlekler ağırlaştı, hiçbir şey yapmadım. Tam ona doğru girişecekken işaret parmaklarını omuzlarıma koyup beni durdurdu. Ayağımı yere koyardım ve çarpmazdım. Şimdi de geriye gitmem gerekir. Bu kez kendimi geriye iterek. Yapmadım ama. Benimkinden birkaç parmak alçaktaki yüzüne, ellerimi onun iki yanına yerleştirmemek için kendimi bundan sonra olabilecekler yüzünden zor tuttuğumu belli etmeden bakarken "Senin için diyorum," dedim.

Parmaklarıyla beni yarı şakayla ittirip kollarını indirdi. "Senin olsun."

"Tamam," diyorum. Aklıma başka bir şey gelmedi. "Benim olsun." Bari bu benim olsun.

İki erkek ev arkadaşı için aramızdaki rahatsızlık normal değil. Benden kaçıp durması dokunuyor. Bir gün bunu neden yaptığını, benim ona olan sevgimin farkında olup olmadığını soracağım.

"Git yat hadi. Uykun açılacak."

"Öyle yapacağım zaten. Bu saatte koridorda oyun oynayacak değilim."

Tam odasına giriyor, ama adımını atarken bana dönüyor.

"Oyuncak değil bu."

"Ama benim. O yüzden benim oyuncağım."

Gözlerini deviriyor. Ben de aynısı ona yapıyorum. Kaykaydan inip onu duvar kenarına ittikten sonra odama gitmeden evvel Chan'ınkinin içinde neler döndüğüne bakmak için başımı onun sağ kolunun yanından içeri sokuyorum. Baya dağınık.

Daha fazla uğraşacağını sanmıyorum. Morali bozuk. Elinde telefonu var, belki de yalnızca odasına bakmadığımın farkında bile değil. Mesajlarını okuyorum. Hyunjin tarafından yanıtlanmamış mesajını. Hayır, harfler karışıyor. Ne yazdığını anlamadım.

"Uyumuştur ki o."

Uyku sersemliği. Tamam ayıldık da, benim ona bu saatte Hyunjin'in ona neden cevap vermediğini ve onu teselli etmeye çalışmamın başka mantıklı bir açıklaması yok.

"Aynen. Haklısın. Uyumuştur."

"Niye merak ediyorsun?"

"Başına bir şey gelmesin diye."

"Ama sana haber verdi." Bunu nereden biliyorum. Soru değil. Üzgünüm. Keşke bilmeseydim. Ve neden olduğunu.

"Verdi ama... Merak ettim işte."

Uykum şimdi kaçtı. Aslında onu zorlamak, duymak istemediklerimi ve günlerdir kaçtıklarımı kovalamak isterdim ama geri çekilip tek bir kelime bile etmeden, benim hakkımda ne düşüneceğini ve bu tavrımı nasıl yorumlayacağını umursamadan odama dönüp kapıyı yakıştırdım.

Chan yalnızca gergin ve başkalarını düşünmeyi görev edinmiş birisi değildi. Uykularıma zehir olacak daha fazlası vardı.

*
Bu kitaptan başlayarak düzenli bölüm atacağım çünkü mola vereyim dedim ders çalışamadım zaten iki türlü de olmuyormuş

Çok Sarhoşum Ay Topu, ChansungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin