Bölüm 1: Sık sık gelen dostlar.

31 2 0
                                    

Sanırım en kötü şey hayatınız kötüye gittikçe etrafınızdaki insanlarında değişmesi. Sizin umursamamaya çalıştığınız şeyleri arkadaşlarınızın daha fazla umursaması, iyi hissetmenizi isterlerken istemeden kötü hissetmenize sebep olması.

 Güneşin bulutların arasında gizlendiği, kendisini çok az gösterdiği bir gündü. Zaten karamsar bir halde iken havanın böyle olması beni daha fazla itiyordu karamsarlığa. Koltuğa sırt üstü uzanmış tavanı yokluyordum, ara ara keşkeli şeyler düşünüyordum. En sevmediğim kelimelerden biridir “keşke”. Yaptığımız veya olan şeylerden pişmanlık duymak… Başka bir cehenneme gerek yok.

 Kapının çalması ile düşünceleri bir kenara bırakıp kapıya yöneldim. Bugünlerde de çok fazla çalıyor şu lanet kapı. Ayaklarımı sürüye sürüye kapının önüne vardığımda;

-Kim o?
Biraz boğuk biraz hüzünlü bir ses ile
+Benim kardeşim, Onur

 Onur o malum olaydan sonra sık sık gelir, nasıl olduğumu sorar, olanları tekrar hatırlayıp suratımın asıldığını görünce de iyi hissetmem için elinden geleni yapardı. Öyle bir arkadaş, öyle bir dost ki o ona kardeşim demekten zerre pişman değilim. Hem bana da çok benzeyen birisi, anime izleyen, senfonik müzik dinleyen, tartışmasını iyi bilen ve mizahı sağlam bir insan.

-Açıyorum kardeşim kusura bakma beklettim.

 Kapıyı açtıktan sonra kendisinin yanı sıra daha önce tanıştırdığı psikolog arkadaşını da getirmiş. Bugünlerde sık sık dışarıya çıkmam için ve bir psikologdan yardım almam için zorluyordu beni. Bende ısrarla ona keyfimin olmadığını söylüyor ve reddediyordum. O an anladım yine kendince bana yardım ediyordu. Aynısı onun başına gelse kim bilir ben neler yapardım.

 Onur ile sarılıp, Fisun ile tokalaştıktan sonra (Fisun psikolog arkadaşı)

- Hoş geldiniz, içeri geçin isterseniz. (Ama yüzüme öyle bir ifade takındım ki, evde yalnız olmak istediğimi beni hiç tanımayan bir insan bile anlayabilirdi. Kaldı ki Onur ifadeye gerek kalmadan anlardı.)
+ Kardeşim hiç girmeyelim ya, nasılsın bir sorayım dedim kaç gündür görüşemiyoruz.
- Aynen bir ara bir şeyler yapalım.
+ Tamamdır ben planlarım bir şeyler. Kardeşim bu arada Fisun’u zaten tanıyorsun, bir kafeye gidelim oturalım, sohbet edelim, hemde sen biraz hava almış olursun olur mu?
- Yorgunum biraz pek uyuyamadım gece, ben biraz televizyonun karşısında sızsam sende beni bugünlük affetsen olur mu?
Fisun birden sessizliğini bozdu. (++ Fisun konuşuyor)
++ Sergen, Onur bana bir şeylerden bahsetti, bir uzman olarak sana yardımcı olabileceğimi düşünüyorum.
- Nasıl yardımcı olacaksın? Psikologlar zamanı geriye alabiliyorlar mı?
++ Öyle değil ama, rahatlamana yardımcı olabilirim.
Daha söyleyeceklerini bitirmeden;
- Sevişecek miyiz?

 Zaten bana psikolojisi bozuk bir insan gibi davrandıkları için öncekine oranla daha rahat konuşabiliyordum. Bu şekilde birazda olsa mutlu olmaya çalışıyor, şu halimle komik şeyler çıkarmaya çalışıyordum.

Onur ve ben gülümserken Fisun da hafif tebessüm edip

++ Farklı bir bakış açısı her zaman yardımcı olur. Özellikle bir uzmanın ki

 “Bir uzman olarak”, “özellikle bir uzmanın” Uzman olduğunu çok sık kullanması, neden bilmiyorum ama beni rahatsız etmedi. Normalde hemen egoist olarak tanımlardım onu kafamda ve ilerideki ilişkimiz için bu tanım hep mesafe koymamı sağlardı.

 Birden yumuşayıp, bu sefer yüzüme davetkâr bir ifade takınıp tekrar içeriye buyur ettim onları

- Gelin içeride konuşalım, ama kusura bakmayın ortalık birazcık dağınık.

 Ev gerçekten inanılmaz dağınıktı. Orada resmen yalan söylemiş oldum. “Ev berbat halde, ortalığı bok götürüyor, yalnızlığımı bir nebzede olsa unutturması için aldığım muhabbet kuşu evin içinde kaybolalı dört gün oluyor.” demem lazımdı. Sonuncusu şaka idi, hayvanları çok severim. Ama ev gerçekten berbat bir hâlde. Mutfak tezgahının üstünde 1 hafta önceden kalma üstü yosun bağlamış bardak, tabak ve tencereler, yatağımın içinde uzun bir sürede orada oldukları için pis kokusunu hissetmediğim çoraplar, her yerde alkol şişeleri -bira ağırlıklı- var ve daha nice şeyler. Ama salon çok kötü durumda değil, her gelen ziyaretçi bir parça düzeltiyor. Alıyor yerdeki yastığı koltukta bulunması gereken yere koyuyor mesela.

Onur ve Fisun’u salona doğru yönlendirdikten sonra üstüne yanlışlıkla sigara bastığım daha doğrusu sigaralar bastığım, zamanında çok beğenerek aldığım mavi koltuğa oturttum. Kendimde üçlü koltuğa sırt üstü uzanıp Fisun’a söylendim;

- Kusura bakma deri koltuk yok evde Uzman hanım, bu koltuğa uzansam olur mu? Anlatmaya başlayayım mı dedim.
Her ikisi de gülerek,
++ İşte görmek istediğimiz Sergen bu 
 Nasıl oldu bende bilmiyorum ama kendimi gerçekten hasta, ve iyileşmeye başlamış biri olarak hissettim. Ama gerçekten iyi giden bir şey vardı, iyi hissediyordum.
+ Kardeşim istersen ben balkona sigara içmeye gideyim sende Fisun ile daha rahat konuş olur mu?
- Ya ayıp ediyorsun beraber ateşleyelim sigaraları
++ Ee ama ben içmiyorum, birde iki kişi birden mi içeceksiniz.
- Biz burada içeceğiz sen çık balkona, ben hastayım, hastaların istekleri öncelikli gelmez mi?
Gülümseyerek,
++ Tamam be tamam, için.
 Fisun gülümsedikten sonra fark ettim, epey güzel bir kadın daha önce dikkatimi hiç çekmemişti. Fiziği çok düzgün, çok güzel gülümseyen, diksiyonu iyi ve parmakları öpülesi biri idi. Muhabbeti de ilk tanıştığım zaman hiç sıkmamıştı.

Bir taraftan sigaralarımızı içerken,
- Onur kusura bakma kardeşim senide endişelendiriyorum ama ben iyiyim. Gerçekten iyiyim.
+ Biliyorum, zamanla da daha iyi olacaksın. Hatırlarsın kesin benim Merve muhabbetini ve senin neler yaptığını piç. Onun için ağzını açmayacaksın ve katlanacaksın.
- Ne katlanması saçma sapan konuşma. Fisun gibi güzel bir kadının yanında ağzımı açtırma bana.
++ Psikolojisi kadar gözleri de bozulmuş bunun Onur
Gülüşmeler bittikten sonra,
- Onur güzel kadınların güzel olduğunu kabullenmeyip karşısındaki adamdan güzel olduğunu ısrarla tekrarlamasını istemeleri hakkında ne düşünüyorsun?
+ Kadınları bana mı soruyorsun kardeşim? Bana beş bilinmeyenli denklem sor çözeyim ama kadınlar hakkında bir şey sorma.

 Bu arada ikimizde mühendisiz. Üniversite bitince ikimiz için bir slogan bile bulmuştuk, “Bizim geçtiğimiz yerde başkalarının binaları tir tir titrer.” İnşaat mühendisiyiz biz, bu sloganı hangi kafa ile bulduk hatırlamıyorum.

- Uzman hanım cevap versin o zaman.

 Yanı başımdaki kumandayı alıp, Fisun’un ağzına doğru mikrofon gibi uzattım.

++ Öncelik ile bütün arkadaşlarıma selam söylüyorum. Ama sorduğun şeyi ilk defa düşüneceğim bana biraz zaman ver.

 Onur ve ben sigaralarımızı bitirdikten sonra, meraklı gözlerle Fisun’a dönüp,

++ Evet çok güzelim mi diyelim? Mütevazı olmayalım mı? Hem biz buraya senin için geldik konuyu değiştirmeye çalışma. Herhangi bir kaçış yolun yok bugün seni konuşacağız.

-Tam hesap ödenirken tuvalete kaçan insan taklidi mi yapayım? İyiyim diyorum ya, görüyorsunuz işte iyiyim. Gün geçtikçe de daha iyi oluyorum.
++ Ama tüm gününü eve kapanıp geçiremezsin hem işini de bırakmışsın.
- Hayır işimi bırakmadım sadece ara verdim. Hem kapalı havalarda dışarı çıkmayı sevmiyorum. Yoksa bende çok meraklı değilim evde kısılıp kalmaya.

 Onur telefonunda birkaç şeyi kurcaladıktan sonra,

+ Ooo kardeşim çok şanslı insansın yarın hava güneşliymiş. Ne yapıyoruz o halde yarın?

 Bir kaçış yolum olmadığını Onur ve Fisun’un birbirlerine bakıp ufak bir şeytan gülüşü yaptıkları sırada fark ettim.

- Tamam o hâlde yarın toplanıp sessiz sakin bir yerlere gideriz.

Bir, bir buçuk saatlik boş muhabbetten sonra ikisi de gitti ve ben yine tavana odaklanmaya başladım. Gerçekten güzel tasarlanmış bir tavan, bunu inşaat mühendisi olduğunuzda daha iyi anlıyorsunuz.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 03, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Dertler BitmezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin