Kızlarla vedalaştıktan sonra rehberimde kayıtlı olan bir taksi durağını aradım ve beklemeye başladım. Taksi geldiğinde arka koltuğa geçip evin adresini verdim. Eve ulaştığımızda cüzdanımdan çıkardığım parayı taksiciye uzattım ve üzerini almadan eve geçtim. Kapıyı açtığımda annemin akşamki davet için bir çok insanı seferber ettiğini anlamam çok da zor olmadı. Anneme yakalanmadan odama geçmek için merdevenleri uçarak çıktığımı söyleyebilirim. Tam odama ulaşmıştım ki annemin sesiyle duraksadım. "Akşama davet var. Aşağıya in ve gelen kıyafetlerden birini seç. Sende bizimle geliyorsun." dedi. Sesi itiraz istemeyen bir tondaydı. Başımı aşğı yukarı sallayıp "İniyorum." dedim ve odama geçip kimsenin bilmediğine inandığım kasama cüzdanımı yerleştirdim ve şifreyi girip kilitledim. Daha sonra aşağıya indim. Berna'da aşağıda kıyafet seçiyordu. Benim indiğimi gören görevlilerden biri koşarak yanıma geldi. "Buyrun Rengin Hanım bedeninize uygun kıyafetler burada." dedi. Söylediğini yapıp kıyafetlere bakmaya başladım. Çoğunluk abiye tarzı olduğu için pek fazla beğeneceğim birşey bulamayacaktım sanırım. Bayana dönüp "Daha sade birşeyler istiyorum." dediğimde hemen askılardan bir kaç tanesini eline aldı ve bana döndü. Siyah, lacivert, pudra rengi üç elbise vardı karşımda. Siyah fazla kadınsı pudra rengi ise fazla çocuksuydu. Lacivert elbiseyi alıp incelemeye başladım. Mini bir ebise olmasının yanı sıra sırt ve göğüs dekolteside oldukça iyiydi. "Bunu istiyorum." dediğimde hemen elindekileri askıya bıraktı. Birde üzerimde nasıl durduğuna bakmalıydım. Elbiseyi alıp paravanlardan birinin arkasına geçtim. Elbiseyi giyip paravandan çıktığımda tüm gözler bana dönmüştü. Bir ıslık sesi beni oldukça şaşırtmıştı. Alaz'ın beğendiğini belli edercesine çaldığı ıslık gülümseme oluşturmuştu yüzümde. Tekrar bayana dönüp nasıl olduğunu sordum. Bayan bana övgü sözcüklerini sıralarken Berna bir köşede diğer görevlilerden birine çemkiriyordu. Hemen yanlarına ilerledim ve problemin ne olduğunu sordum. "Senin bu parti de ne işin var aptal sarışın!" diye cırladı. "Farkında mısın bilmiyorum ama bende bu ailenin bir üyesiyim sevgili ablacığım." dedim ve alaycı olması için çabaladığım bir gülücük gönderdim. Bana ters bir bakış atıp görevliye döndü ve bağırmaya devam etti. Kız neredeyse ağlayacaktı. "İstersen bu elbiseyi sana verebilirim." dediğimde gözlerinde ki ışık görülmeye değerdi. "Fakat sen bunu içine sığmazsın Berna." dedim ve arkamı dönüp yürümeye başladım. Evet, son zamanlarda biraz kilo almıştı ve başkalarının yanında bunun söylenmesinden nefret ediyordu. Ve bunu bilerek yapmıştım. Asla insanların istemedikleri şeyleri onlara yapmazdım. Ama ablam beni buna zorluyordu. "Zayıflıktan öleceksin gerizekalı. Kemiklerini sayabiliyorum!" diye arkamdan cırladı. Umursamadan bana elbiseyi veren bayana teşekkür edip odama çıktım. Üzerimi çıkarttıktan sonra aynanın karşısına geçip kendimi incelemeye başladım. Berna'nın da söylediği gibi kemiklerim sayılabiliyordu. Ama bunu bilinçli olarak yapmıyordum ki. Kapıyı tıklayıp gelebilir miyim diyen bayana müsait olmadığımı söyledim. Kapının arkasından kuaförlerin geldiğini söylediğinde "Geliyorum." dedim. Hemen üzerime rahat birşeyler giyip aşağıya indim. Annem ve Berna'nın saçları yapılmaya başlanmıştı bile. Ne istediğimi soran kuaföre at kuyruğu bir saç istediğimi söyledim. Daha abartılı birşey yapmak için yalvarıyordu resmen. İstemediğimi kesin bir dille belirttiğim de çenesini kapadı. Saçlarım bittiğinde tırnaklarımı french yaptırdım. Odama çıkıp hazırlanmam gerektiğini belirttim ve merdivenlere yöneldim. Odama ulaştığımda derin bir oh çektim. Az daha kokuşmuş kokanalara dönecektim. Elbiseyi giydim ve hafif bir makyaj yaptım. Dolabımdan aldığım ayakkabılarımı ayağıma geçirdim ve telefonumu çantaya atıp aşağıya indim. Annem, Alaz, Cihan abi hazırlanmış aşağıda bekliyorlardı. Bende aşağıya ulaştığım da annem Berna'ya seslendi ve geç kalacağız diye yakınmaya başladı. Yaklaşık on dakika sonra Berna'da aramıza katılmıştı. Hep birlikte evden çıktık ve arabaya geçtik. Davetin yapılacağı büyük otele gelmiştik. Cihan abi kapımı açarak centilmenliğini konuşturmuştu her zaman ki gibi. Annem Cihan abinin kolun girdi ve salona doğru ilerlemeye başladık. Berna her fırsatta cırladığı Alaz'ın koluna kene gibi yapışmıştı. Tek amacının beni yalnız bırakmak olduğunu söylememe gerek yoktu. Alaz, Berna'dan kurtulmaya çalışıyordu. Onun bu haline güldüm ve arkalarından ilerlemeye devam ettim Salona giriş yaptığımızda böyle bir kalabalık beklemediğim için ağzım açık kalmıştı. Başımı sağa sola sallayıp şaşkınlığımdan kurtuldum. Bizim için ayrılan masaya ulaştığımız da Cihan abinin sağına geçtim. Hemen yanımda Alaz vardı. Aslında aramız gayet iyiydi. Kız arkadaşını da Berna'dan daha çok seviyordum. Arya'dan önce ki tabii. Taa ki Berna benim telefonumdan Naz Ablaya mesaj atıp ayrılmalarını sağlayana kadar. Ona bunun benim yapmadığımı anlatmaya çalıştım. Beni dinlememişti bile. Haklıydı mesaj benim telefonumdan gönderilmişti. Berna'da bu sayede bir taşta iki kuş vurmuş oldu. Alaz'ın kulağına doğru yaklaşıp "Sence de fazla sıkıcı değil mi?" diye sordum. Başını aşağı yukarı sallayarak "Uzun zaman sonra seninle aynı fikirdeyim sarışın." dedi. Onu özlemiştim. Bana inanmadığı çin ona kızıp sürekli uzak duruyordum ama onsuz bu aile daha da çekilmez bir hâl alıyordu. "Abi burdan kaçalım mı?" diye sorduğum da yüzünde ki şaşkın ifadeye kıkırdadım. "Noldu sarışın? Abin olduğumu sıkıldığında mı hatırladın?" diye sordu. Dudaklarımı sarkıttım ve ona yavru kedi bakışları gönderdim. Gülümseyip önüne döndü. Naz'ı unutamadığını biliyordum. Onunla olsa bu saçma hayatından vazgeçip eski Alaz olacaktı. O zamanlar Naz'a ulaşmak için çok uğraştım. Hergün aradım bıkmadan. Ya mesgule alıyordu yada telefonunu kapatıyordu. Evine gittiğimde annesi yurt dışına çıktığını ve uzun bir süre dönmeyeceğini söylemişti. İki yıl oldukça uzun bir süreydi. Dönmüş olmasını isterdim. Eminim ki o da Alaz'ı unutmamıştı. Bunları düşünürken etrafta ki insanlara bakıyordum "İnanmıyorum!" diye cırladım. Kahretsin sesli düşünmüştüm. Alaz bana dönüp "Kulaklarımın sağır olmasını istemiyorum ufaklık. Ne oldu?" diye sorduğunda "Cansu'da burda olacaktı. Aramayı unuttum." diye bir yalan uydurdum. "Onu bulayım. Az sonra dönerim." dedim ve masadan ayrıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limon Çiçeği
RomanceÇok uzun bir zamandan sonra aynı ağacın altında buz mavisi gözlerine kilitlendi gözlerim. Işığını yitirmiş bir çift mavi göz. Acı artık iliklerimdeydi. Hissedebiliyordum... Rengin Kavaklıoğlu Aşkla büyüttüğüm ağacın gölgesinde zümrüt yeşili gözlerin...