prolog

2K 132 123
                                    

Bazen ofisindeki o siyah masaya beni oturtup beni inletmesini istediğim zamanlar oluyordu.

Lanet olasıca dört yıl. Dört yıl; dört çarpı üç yüz altmış beş gün. Üç yüz altmış beş gün çarpı yirmi dört saat. İşte bu kadar zamandır Bay Jung'un asistanıydım. Her gün bu olağanüstü vücudu ve eşsiz suratını yakından görsem de pek yakın değildik. Hatta ona göre hiç değildik çünkü beni pek umursadığı söylenemezdi. Adımı bile söylemezdi. Bazen soyadımı kullanır beni sinir ederdi.

"Bay Jung. Kahveniz." dediğimle önündeki dosyayı mekanik hareketlerle kapatmıştı. Göğüs kaslarından dolayı gerilen gömleğinin düğmeleri fırlayacak, bana isabet edecek gibiydi.

Ama en çok beni heyecanlandıran kısmı tam olarak üyeliğiydi.

Kumaş pantolonu kırışmıştı ve bu çok seksi bir görüntü oluşturmuştu. Canavarını görmesem de buradan heybetli bir görüntüye sahip olduğunu biliyordum. Onunla ilgili sıcak hayaller kurmamı engelleyemiyordum çünkü neden engelleyeyim? Hayat kısa yaşa ve gitsin. Müdürüm fazlasıyla yakışıklı ve ateşliydi; bu benim hatam değildi ki tanrı aşkına? Tanrıyı onu benim müdürü yaptığı suçlayın. Hem utanma duygum olmadığına göre bu iş fazlasıyla kolaydı.

Beni her gün reddetmeseydi işim daha da kolaylaşırdı.

"Bay Jung. Yorgun gözüküyorsunuz." dedim ilgiyle. "Omuzlarınıza masaj yapmamı ister misiniz?"

Saat bir buçuk, şansımı denemeye başladım.

"Hayır." beni reddettiğinde yanaklarımı şişirdim. Önündeki dosyaya bakarken odaklanmış gözleri bana bir saniye bile dönmüyordu.

İşte o an ne olduysa oldu ve dayanamadım.

Ayağa kalkacağı sırada oturduğu deri koltuğunun başına geldim. Siyah kravatını tutup bacaklarımı ayırdım ve kucağına sertçe yerleştim. Elimi arsızca şişliğine bastırdığımda arsız duygumu dile getirme zamanıydı.

Dudaklarımı dişledim ve fısıldadım.

"İsteğimi açık açık anlatamıyor muyum acaba Bay Jung?"

Bana öyle bir ifade ile baktı ki ne siz sorun ne ben anlatayım. İşimden kovulmuş ve bir daha buraya adımımı atamayacak gibi duruyordum. Öfkeli hali buradan anlaşıyordu ve bense bundan tahrik olacak kadar cinsel arzum yükselmişti.

"Saat 2." dedi bıçak kadar keskin bir sesle. "Ofisimde ol."

Dudaklarımı dişleyip üzerinden kalkarken kaskatı olmuştum. Midem kasım kasım kasılmakla kalmamış; hâlâ belamı arıyor gibi odasından çıkmaya yeltenmiyordum bile. Fazlasıyla kırmızı çizgiyi aşmıştım ve korkudan titriyordum. Ama nedense pişman değildim çünkü o heybete dokunmuştum.

"Ben en iyisi... Gideyim. Evet, saat 2'de gelirim." hızlı adımlarla ofisten çıkarken iç sesimi bastıramamış ve hevesle eklemiştim.

"Umarım... Umarım bu siyah masada beni becerirsin patron."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
boss // jaeyong Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin