Tamam keskin zekaya sahip değilim, tamam Liv kadar iyi plan da yapamıyorum ama kesinlikle ailemin paçasını kurtarabilirim. Hayatım tehlikeye girse dahi tereddüt etmem. Aile bağları illaki kan yoluyla olmaz, eğer öyleyse Liv'e bir köpekle nasıl kardeş olduğunu sormalıyız.
"Onlar peşimizde! Evin oradaki adamlar mavi Pickup ile peşimizden geliyorlar!" O an sadece arkanıza yaslanıp şerefsizlik kraliçesinin neler yapabileceğini izlemeliydiniz. Evet, kendime böyle diyordum. Adrien dikiz aynasından bakmaya çalıştığında atabildiğim en büyük çığlığı atmış, arabanın kontrolünü kısa süreliğine kaybetmesine yol açmıştım. "Onlara ateş edeceğim." Arkama dönüyormuş gibi yaptım, dikiz aynasına ateş ettim. "Ç-çok ö-özür dilerim ka-kazayla oldu." Tabi ki kazayla ateş etmemiştim, numara yapıyordum.
Gerimize iki-üç el ateş ettim. Planlarım anlık olurdu, sonrasını pek düşünmezdim, kısacası olay çıkararak zaman kazandırdım. Eninde sonunda başka silahlarımızın da olduğunu öğrenip alacaklardı, en azından ilk hamleyi yapan biz olduk. İkisinin elinde de silah varken gerçek anlamda ateş edemezdim, bizi vurmaları saniyelerini alırdı. Bu yüzden dikiz aynasını param parça edip derin yaralar almalarını sağladım. Dövüşmemiz gerekirse sapa sağlam kişilerle değil, yara bere içindeki kişilerle dövüşecektik.
"Yol çok kavisli! Peşimizden gelip gelmediklerini anlayamıyorum." Beysbol sopasını ön tarafta bırakıp arka koltuğa geçti. Kaşlarının ortasına cam parçası saplanmış, yüzünü kanlar içinde bırakmıştı. Ayrıca gerçekten de yol aşırı kavisliydi. Kavislerden dönemeyen arabaların büyük kazalar ortaya çıkarmaması için yol kenarlarına çam ağaçları dikilmişti, hayatınızda görebileceğiniz en güzel ağaçlar olabilirdi. "Güzellik alayım ben o silahı." Pars'ın bacak kemerindeki silahı kavradı. "Teşekkürler."
"Aranızda araba kullanmayı bileniniz vardır diye düşünüyorum." On altınca yaş günümde hediye alınan aracımla sokaktaki ağaca çarpmıştık, o zamandan beridir aramızda araba kullanan yoktu. Adrien gözüne Pars'ı kestirdi, muhtemelen yaşı büyük durduğundan dolayı araç kullanmayı bildiğini sanmıştı. "Sen öne."
"Ne? O mu öne?" Kardeşini ittirip öne atıldı. "Ben geçerim, emin olun bu salaktan iyi araba kullanıyorum." İşte benim kızım diye düşündüm, planıma uymaya çalışıyordu. Not: Araba sürmeyi hiç öğrenmedi.
Dikiz aynasını hallettik, ön tarafta oturmaya devam etselerdi düz yola girdiğimizde aynadan arkamızı görebilirlerdi veya Cherly direkt olarak bakardı. Ayrıca arabanın kontrolü kimdeyse o emir verirdi. Özellikle de süratle yol alırken arkaya oturmaları daha iyiydi, kavga ederken şoförü vurmak yapabilecekleri en büyük aptallık olurdu. Liv'in ardından öne geçip yanına oturdum. Belki de Pars'ı da yanıma almalıydım.
"Silahlarınızı bırakın yoksa tam gaz benzinliğe dalarız. Konserve püre olmak istemiyorsunuzdur umarım." Beysbol sopasını alıp gelişigüzel hareketlerle salladım, tek kelimeyle muhteşemdi. Üzerindeki tuhaf bıçakların hastalıklıların kafasına girip çıktığını hayal edebiliyordum. Cherly sinirle gözlerle ona dokunan elime odaklanmıştı, sanki ailesinden birine zarar veriyormuşum gibiydi. "Ayrıca bebeğini camdan dışarı atarım." Son tehdittim kesinlikle şahaneydi, kendimle gurur duyuyordum.
"Birincisi asla çarpamazsınız, ikincisi sağ kalırsam bebeğime dokunduğun için seni köprüden aşağı sarkıtacağım." Gözlerini kıstı, artık tamamen bize odaklanmıştılar. "Ayrıca numaraydı değil mi?" Yüzündeki cam kesiğini çıkardı, kanının akış hızı artmıştı. Kan damlaları saçından daha koyu kırmızı akıyordu. "Birkaç tane manyağı kurtaracağız diye kendi canımızdan olmak üzereyiz, aman ne hoş!" Kurtarma yalanına öldürseler dahi inanmazdım, daha güzel bir yalan bulmalıydılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖTEKİLER | Tamamlandı ✔
Science Fictionİnsanlar kendi cezalarını kendi yaptı. Hastalıklılar durduk yere ortaya çıkmış olamazdı, onları insanlar üretmişti. Berbat virüs tasarımlarının amacı her ne ise nefret ettiğim kesindi. Ülkeler arasında olan yarışlardan dolayı da bu halde olabilirdik...