TWENTY FOUR.

402 37 26
                                    

𝐂 𝐇 𝐀 𝐏 𝐓 𝐄 𝐑  𝐓 𝐖 𝐄 𝐍 𝐓 𝐘  𝐅 𝐎 𝐔 𝐑トラブルガイ— 𝐋𝐄𝐒 𝐆𝐀𝐑𝐒 𝐀 𝐓𝐑𝐎𝐔𝐁𝐋𝐄𝐒

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

𝐂 𝐇 𝐀 𝐏 𝐓 𝐄 𝐑  𝐓 𝐖 𝐄 𝐍 𝐓 𝐘 𝐅 𝐎 𝐔 𝐑
トラブルガイ— 𝐋𝐄𝐒 𝐆𝐀𝐑𝐒 𝐀 𝐓𝐑𝐎𝐔𝐁𝐋𝐄𝐒

"Tamamdır, anlaştık."

Yaklaşık 15 dakikanın ardından adamın zorla anlaşmayı kabul etmesiyle sıkıldığımı belirtir bir şekilde nefesimi dışarı vermiştim. Elimdeki silahı cebime geri sıkıştırdıktan sonra kollarımı göğüsümde birleştirmiş ve orta yaşlarda olan adamın yerinden kalkıp arkadaki küçük odaya girmesini izlemiştim.

Yanımda duran jaehyun'a kısa bir bakış attıktan sonra adamın korumalarının arkasında duran yuta ve taehyung'a çevirmiştim bakışlarımı. Onlar da bana baktıktan sonra bu görev için yanımıza verilen tanımadığım bir çocuğa dönmüştüm.

Boyu hepimizden biraz daha kısaydı, koyu renkte saçları, büyük bir burnu vardı. Şimdiye dek pek konuşmamıştı zaten.

Gözlerimi onun üzerinde gezdirmeye devam ettiğim sırada bana dönüp aynı şekilde bakmasıyla bakışlarımı çekmek yerine ona bakmayı sürdürmüştüm. O da inatlaşarak bana bakmaya devam ederken başka birinin gözünden bakılırsa ne kadar aptal durduğumuzu düşünmeden edemedim.

Masanın üzerine bırakılan çanta ile ikimiz de aynı anda oraya bakmış ve bu saçma bakışmayı sonlandırmıştık. Yanımda adını dahi bilmediğim çocuk eline çantayı aldıktan sonra odanın içinde olan diğer adamlara kısa bakışlar atmıştım.

"Bir dahakine bu kadar diretme bence, sağlığın açısından iyi değil. Ayrıca bizi de boş yere uğraştırıyorsun." Sert bir dille söylediğim şeyin sonrasında bu sefer karşımdaki adamla saçma bir bakış yarışına girmiş gibiydim. Benim dediklerime bir cevap vermeden gıcık bir şekilde bakıyordu.

"Anladın mı?" Taehyung, korumaların arkasından çekilerek yanıma geldikten sonra aynı şekilde adama bakmıştı. Adam bakışlarını ikimizin üzerinde gezdirdikten sonra yerine oturmuş ve bakışlarını üzerimizden çekmişti.

"Anlaştık demiştim."

Arkamızdan gelen korumalarla birlikte karanlık koridorda ilerliyorken tanıdık kapının önünde duran her zamanki iki koruma bize kapıyı açmış ve içeri girmemize izin vermiştiler. Diğer korumaları da dışarıda bırakarak beş kişi olarak içeri girdiğimizde, büyük odasındaki tabloları izleyen adama kısa bir bakış atmış ve elimde tuttuğum açık kahverengi deri çantayı masanın üzerine bırakmıştım.

Kapının kapandığını duyar duymaz bize dönerek gülümsediğinde istemsizce dilimi yanağımın içine bastırmıştım. Masanın üzerine bıraktığım deri çantayı alarak açmış ve içinde duran dolarlara göz gezdirmişti.

"Tam olduğundan emin misiniz? Tek bir kuruşu eksik getirdiyse bu sefer affetmiyoruz." O sırıtan yüz ifadesi hâlâ yüzündeydi, psikopat. Parmağını paranın üzerinde gezdirirken boğazımı temizleyip ona bir cevap vermek üzere dudaklarımı aralamıştım.

"Sanmıyorum, efendim. Bu sefer anlamış gibi duruyordu. Öyle bir şeye gerek kalmaz."

Ona verdiğim cevap ile memnun bir şekilde sırıtmaya devam ettikten sonra deri çantayı kapatmış ve yanında duran korumasına verdikten sonra yanımıza yaklaşmıştı. Boyu oldukça kısaydı, biraz da kiloluydu. Her zaman gülümserdi ve kibarmış gibi davranırdı ama aslında psikopatın önde gidenidir. Ayrıca oldukça tehlikelidir.

Tanımadığım çocuğun yanında durarak elini omuzuna koyduktan sonra bize bakarak gülümsemişti. "Sizi bang chan ile tanıştırayım, çocuklar."

Gözlerimi lee sejun isimli "patronumun" üzerinden çekip yanında daha yeni isminin bang chan olduğunu söylediği çocuğa çevirmiştim. Hepimize kısa bakışlar attıktan sonra yarım ağız gülümsemiş ve sonrasında yeniden yere bakmıştı.

"Karımın önceki evliliğinden kalma çocuğudur, onu kendi öz evladım gibi severim."

Komik, o yüzden mi az önce bizimle beraber gelip adamların kafasına silah dayadı ve bizimle beraber pis işlerini halletti?

Gülmemeye çalışarak onlara bakmaya devam etmiştim. Komik olan onu sevdiğini iddia etmesiydi, insan sevdiklerini bu işe bulaştırmazdı. Aklıma gelen şeyle arkamı dönerek arkadaşlarıma baktığımda dudağımın kenarını ısırmıştım. Başkalarını yargılarken kendim aynı şeyi yaptığımı unutmuştum sanırım.

Tanıdık pişmanlık duygusu yeniden bedenimi ele geçirmeye başlamışken onlara attığım bakışları fark eden yuta kaşlarını çatmıştı, muhtemelen bu manyak bize neden böyle garip bakıyor diye geçiriyordur aklından.

Yeniden önüme döndüğüm sırada sejun da üvey oğluna bizi tanıtmaya koyulmuştu.

"Bu jungkook, yanındakiler ile sırasıyla yuta, jaehyun ve taehyung. Yaklaşık 1-2 yıldır tanışıyoruz." O çirkin gülümsemesiyle bize bakarken oldukça ifadesiz duruyordum. Bunu fark etmiş olacaktı ki daha çok sırıtmış ve yeniden bang chan'a bakarak lafını devam ettirmişti.

"Aralarından ilk jungkook ile tanıştım, o aralar yardıma ihtiyacı vardı ben de hemen yardımına koştum. Sonrasında beni bu değerli tatlı çocuklarla da tanıştırdı."

Söylediği şeylere karşı hafiften sinirimin artmaya başladığını hissederken yeniden dilimi yanağımın iç tarafına bastırarak elimi diğer bileğime götürerek bilekliğim ile uğraşmaya başlamıştım.

"Bu yaklaşık iki yıl içerisinde gayet yakın olduk, onlara bayağı kanım ısındı."

Kanının kuruyup tükeneceği günü bekliyorum.

Bang chan beyimiz <3 Aşığım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bang chan beyimiz <3
Aşığım

Sizce şu sejun - jk hate love ilişkisi neyden kaynaklanıyordur? :))

apricity 愛 jenkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin