Müzik sizin için^^ iyi okumalar <3
*********************************************
~ En çok kendime kızgınım bütün bunlara ben izin verdim." hayatlar farklı, düşünceler farklı ama aşk aynı."
( Yazar sözü :D)3.Bölüm: Soğuk Bakış
Alarmın sesiyle birlikte gözlerimi yavaş yavaş açmaya başladım. Gene sıkıcı bir güne merhaba...
Ayıcıklı terliklerimi giydim ve banyoya doğru yöneldim. Aynadan kendime boş boş bakmaya başladım. o kadar yorgun ve halsizdim ki okula gitmek istemiyordum ama gitmek zorundaydım. Sınavlar yaklaşmak üzereydi. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra banyonun ışığını kapatıp çıktım. Üstümü giyip acilen kahvaltı hazırlamam lazımdı. Daisy abla olmayınca tabi işler bana düştü artık. Dolabımı açtım ilk gözüme kestirdiğim siyah şortum ve tişörtümü aldım. Kıyafetlerimi hemen üstüme geçirip , tişörtü hafif bir şekilde bağladım.Son olarak makyajım ve saçım kalmıştı. Makyaj masama oturdum ve saçlarımın üstünden maşayla bir kere geçtim. Kırmızı rujumu ve rimelimi sürüp kalktım. Sırt çantamı alıp salona geldiğim gibi yere attım. Şimdi sıra jessica hanıma ve bana kahvaltı hazırlamaktı. Bugünde gene jessica'nın en sevdiği peynirli omleti yaptım. Yanına bir kaç domates ve salatalık koydum. Son olarak portakal suyunu koyduğumda masamız hazırdı.
" Jessica tatlım, hadi giyindiysen gel sofra hazır."
Seslendiğim halde ses gelmemişti.
" jessica!"
Sonunda kapı aralanmıştı.Jessica gelmişti yanıma doğru ama hiç giyinmemişti bile.
" Jessica bu ne hâl?"
"Abla ben çok hastayım. Gelmek istemiyorum."
"Saçmalama Jessica, hazırlan gel hadi."
"Abla gelmeyeceğim dedim uzatma."
Elimi jessica'nın alnına koydum. Gerçekten ateşi vardı. Pek iyi gibi görünmüyordu.
" yanında kalmamı ister misin?"
" Yok, teşekkür ederim abla. Sınav çalışma soruları verecekti hocalar. Bana da al yeterli."
" Tamam tatlım. Bari beni mutlu et hazırladığım kahvaltını et ve yatağına uzan. Sakın dışarı çıkma. Geldiğimde daha iyi görmek istiyorum seni."
" tamam abla. Hadi kendine dikkat et."
" Sende. "
Çantamı alıp kapıya doğru gitmiştim. Bir anda Jessica seslendi.
"Abla arabanın anahtarları."
Arkamı döndüğümde Jessica arabanın anahtarlarını çantama koymuştu. Neredeyse unutuyordum valla. Topuklularımı giydim ve kapıyı kapatmıştım.Merdivenlerden inerken bir yandan telefonuma bakıyordum. Aklıma Samantha gelmişti...
" Mrs.sonia."
"Alo. Efendim Angelcığım."
"Hocam , samantha'yı çok merak ettim.Dün arayamadım Jessica vardı."
"Sorun değil tatlım. Samantha şuan yoğun bakımda. Ağır yaraları varmış."
" Umarım bir an önce çıkar. Bu yapanları bulacaksınız dimi hocam?"
"Tabii Angel. Tahminim var merak etme ama ne olursa olsun o yapan kişiye ağır bir ceza vereceğiz."
"Bence de öyle olması lazım hocam."
"Ben kapatıyorum şimdi tatlım. Konuşuruz gene."
"Tamam hocam. Çok sağolun..."
Telefonu kapatmıştım. Arabaya bindim ve kafamı direksiyona yasladım. Düşünüyordum...düşünüyordum. Herşey bir an da kafam da karmakarışıktı. Umarım her şey düzelecek... Derin bir nefes aldım ve arabayı çalıştırmıştım. Olmazsa olmazım
Müziğimi açtım hemen. Neredeyse bir on beş dakika sonra yol tıkanmaya başlamıştı. Anlaşılan ilk derse geç kalacağım...
^_^
Saatime baktığımda 10 dakika geç kaldığımı gördüm hemen çantamı acele bir şekilde omzuma taktım.Bir yandan da elimde telefondan derslere bakıyordum. Merdivenlerden hızlıca çıkmaya başladım derken sert bir göğüse çarptım.Tam dengemi kaybedip düşecekken tutunmaya çalışıyordum ki belimde iki el hissettim. Gözlerim belimi kavrayan ellere gitti. Hemen ardından tok bir ses...
"İyi misin?"
kafamı kaldırıp çarptığım kişiye baktım. Yeşil gözlü, kumral, kıvırcık saçlı biriydi. İyiyim anlamında başımı sallarken yanında bize bakan 4 kişi dikkatimi çekmişti. Ve aralarında mike vardı ama tuhaf bir şekilde bakıyordu bana. Normalde baktığı gibi yumuşak bakmıyordu. Tekrar çocuğa baktığımda ise mike'ın boğaz temizleme sesini duydum. Mike'a baktığımda çarptığım çocuğun belimdeki ellerine bakıyordu. Utanıp geri çekildim. Çocuğa baktığımda ise mike'a kaşlarını çatıp bakıyordu.
"David, hadi kardeşim. "
Dedikten sonra bana soğuk bir bakış atıp önden gitmeye başladı Mike. Arkadaşları da arkasından ilerlemeye başladı. David ise mike'ın arkasından bakarken bir an bana döndü. Gözlerimin içine dalmıştı... Bir anda kendime gelip çantamı alıp sınıfa doğru çıkmaya başladım. Derin bir nefes aldım ve içeriye sessizce girip boş bir yere oturdum. Ama aklım hala merdivende yaşadıklarımdaydı. Mike bana neden öyle ciddi ciddi bakmıştı... Neyse artık düşünceleri bir kenara bırakıp dersi dinlemeye devam ettim. Sabah sabah İngilizce ne kadar çekilir hiç bilmiyorum ama İdare etmek zorundaydım. Sadece yaptığım şey kağıt karalamak ve dersin bitmesini beklemekti.
^_^
Zil çaldığında kantine gidip tost aldım ve oturacak yer aramaya başladım. En arka köşede boş yer olduğunu görüp hızlıca yürümeye başladım. Tam kimse kapmadı diye sevinirken önüme David geçti. Şaşkınca bakakaldım.
-"Ben kaptım" diyip hafifçe gülümsedi.
-"ama..."diye cümleme başlarken sözümü kesti.
-"Madem bu kadar çok ısrar ediyorsun birlikte oturalım"
diye göz kırpıp sandalyeye oturdu. Tostundan koca bir ısırık alıp bana bakmaya başladı. Hala ayakta durduğumu fark edince yanına oturdum. David eğlenceli birine benziyordu garip bir şekilde ona ısınmıştım. Tostumdan bende ısırık aldıktan sonra bir sessizlik oluştu aramızda. Acaba ne desem diye düşünürken o konuşmaya başladı.
"Tam anlamıyla tanışmış sayılmayız. Ben yakışıklı David" diyip elini uzattı.
"Sadece Angel"
Hafif bir gülümse oluştu yüzümüzde.
"Yalnız mı dolaşıyorsun hep? Hiç yanında birilerini görmedim."
"Üniversitede ilk yılım ve daha başlayalı az bir süre oldu sınıfa alışamadım. Aslında kardeşim ve Samantha adında arkadaşım var. Ama ikiside hasta olduğu için bugün tekim."
"Hmm geçmiş olsun alışırsın sınıfa yakında. Benim söylememe gerek yok mâlum gördün zaten."
"Sen onlarla nasıl tanıştın merak ettim."
"Ben de bu sene yeni geldim. Senin gibi tektim. İlk gruptan Jake ile tanıştım tanırsın belki?"
"Hayır kimseyi tanımıyorum sadece ismini duymuştum mâlum diğer kızlar aralarında o grubu çok konuşuyorlar."
"Yakında benim adımı da duyarsın belki."
"İddialısın"
"Aynen öyle. Her neyse jake beni gruba davet etmek istedi. En başta Mike istemedi yabancı birini. Sonra jack tanıştırdı etti derken aralarına dahil oldum. 1 aydır beraberiz."
Tam cevap verecekken David gözlerini devirdi. Nedenini sorucakken Mike ve arkadaşlarının yanımıza gelmesiyle almıştım cevabımı.
"Neredesin kaç saattir? Seni arıyoruz."
"Görmüyor musun? Angel ile oturuyoruz."
-MİKE-
Kantine gitmeye karar vermiştik.
"Jake, David nerede kaç saattir? Ara şu salağı."
"Tamam kanka. Arıyorum ben."
Çocuğa zaten ısınamamıştım. sırf Jake istedi diye aldım. Hatamı yaptım hiç bilmiyorum. Neyse Jake'ten cevap bekliyordum. Yanıma gelip;
"Kanka açmıyor telefonunu."
"Hay...kantine gidelim kahve falan içeriz."
merdivenleri çıkmaya başladık. kafamı çevirdiğim an Angel ve David'ı görmüştüm. Derin bir nefes çektim. Umursamaz bir şekilde ilerlemeye başladım. Aslında bir yandan da merak ediyordum. Jake kolumu tuttu.
" Mike, gel yanlarına gidelim."
" yok kanka ben gelmeyeceğim."
" Hadi olum gel."
Masalarına doğru ilerlemiştik. David ile göz göze geldiğimiz an kafamı çevirmiştim.
Jake'ın kulağına doğru fısıldayarak;
"Hadi şu salağı alda gidelim."
Jake tamam anlamında kafasını sallamıştı.
-ANGEL-
David ile jake konuşmaya başlamışlardı. Bende sessiz bir şekilde onları dinlemeye başlamıştım. Gözüm mike'a kaymıştı bir an ama bana hiç bakmamıştı.
" ee oturalım bizde David. Teklif etmiyorsun hiç bize."
" yani jake... Anlarsın ya." David bir iç çekerek.
"Gelin oturun."
David biraz daha yakınlaşmıştı bana. Mike ise David her yakınlaştığı an dik dik onun gözlerinin içine bakıyordu.Tam karşıma geçmişti. Yanına da jake ve ismini bilmediğim 2 arkadaşı daha.
"Yenisin galiba burada?" Bana sorduğunu anlayıp kafamı kaldırıp gözlerine baktım.
"Evet yeni geldim"
Gözüm bir anda Mike'a kaydı. Sigarasını içine çekerken ona baktığımı hissedip kafasını kaldırmadan bana baktı. Sanki gözleriyle bana bir şey anlatmaya çalışıyordu. Ne anlama geldiğini çözmeye çalışırken sigarasının dumanını David'e doğru üfledi ama gözleri hala bendeydi. Biz hala bakışırken Bi anda elimde David'in elini hissettim. Kafamı çevirip baktığımda David bana bakıyordu.
"Ne oldu?"
"Bu akşam topluca bara gidelim mi?"
Mike sigarasını söndürüp, içinde kalan dumanı üfleyip David'e bakarak;
"Bana başkası gelebilir mi diye sordun mu amk?" Diye araya girdi.
"Ben gelmesinde bir sakınca görmüyorum."
"Hangi konumdasın da grup adına kararlar alıyorsun?"
David sinirle bi anda sandalyesinden kalktı. Mike'ın sadece gözlerine baktı hiçbir şey demeden kantinden çıktı. Saniyeler içinde ne olduğunu anlayamamıştım. Her şey ben daha tepki veremeden olmuştu. Bende sandalyemden kalktım ve gitmeden
"Zaten gelmek istemiyordum, senin öyle demene gerek yoktu." Dedim. Hızla David'e arkasından yetişmeye çalıştım.
"David!"
" Efendim angel."
"Ya, boşver onları. Biz seninle beraber gideriz."
" olur, akşam müsait misin?"
"Müsaitim. 9'da buluşabiliriz."
" tamam o zaman. 9'da kapındayım."
"Adresi mesaj olarak atarım sana."
" Tamamdır. Görüşürüz."
Gülümseyip sınıfa doğru ilerlemeye başladım. Aklım baya karışıktı. Gitmek istemiyordum aslında ama David'ı kırmakta istemiyordum. Neyse belki de biraz kafa dağıtmak iyi gelecekti derken aklıma Jessica geldi. Bakalım akşam için ne diyecekti.
" Alo, Jessi napıyorsun?"
" iyiyim abla, uzanıyorum sen?"
" iyiyim bende tatlım. Şey dicektim sana."
"Dinliyorum."
"Akşam bir arkadaşla bara gideceğiz. Sorun olmaz demi?"
"Oo. Mike ise tamam abla."
" Saçmalama jessi. Ne alaka."
" nasıl ne alaka ? Anlarsın ya."
" Neyse jessi. Evde konuşuruz. Kapıyorum ben."
"Tamam abla. Selam söyle enişteme."
Hiç bir şey demeden telefonu suratına kapatmıştım. Merdivenleri yavaş yavaş çıkmaya başladım. Boş boş duracağıma en iyisi derse girmekti. Hem zaman geçer hem de sıkılmazdım bu kadar çok. Sıkılmazdım diyorum ama dersler daha sıkıcı geçiyordu o da var. Saçmalamaya başlamıştım. Neyse dersimiz Temel tasarımdı. En azından sıkıcı bir ders değildi.
-MİKE-
Jake'nin demesiyle David hazretleri sonunda masaya oturmamıza izin vermişti. Biz masaya otururken David Angel'e biraz daha yaklaşmıştı. Az daha yaklaşsa kızın içine girecekti salak çocuk. Kendime hakim olamadan David'e sinirli sinirli bakmaya başlamıştım. David gruba yeni girdiği için ona hala tam olarak ısınamamıştım. Bazı hareketleri hoşuma gitmiyordu. Jake'in Angel'le konuşmaya başlamasıyla cebimden sigara paketini çıkarıp bir tane yaktım. Angel ona cevap verirken bir yandan da çaktırmadan bana baktığını fark ettim. Sigaradan son bir nefes daha içime çekerken gözlerinin içine baktım. Gözlerimle David'den uzak dur, yakın olma dedim ama anlayana... Dumanı David'e doğru üfledim. Bakışmaya devam ederken bi anda gözlerini David'e çevirmesiyle kaşlarımı çattım. Masadaki elinin üzerinde duran eli fark ettiğimde sinirlenmiştim. Ama daha da sinirlenmemi sağlayan şey David'in sorusuydu.
"Bu akşam topluca bara gidelim mi?"
Salak çocuk sanki grubun lideriymiş gibi kendi kendine kararlar alıyordu. Sigaramdan bir nefes daha çekip söndürdüm. David'e sakin olmaya çalışarak cevap verdim.
"Bana başkası gelebilir mi diye sordun mu amk?"
"Ben gelmesinde bir sakınca görmüyorum."
Dedi . Sanki ona bi sakınca görüyor musun diye sordum. Salak...
"Hangi konumdasın da grup adına kararlar alıyorsun?"
David sonunda istediğim tepkiyi verip sandalyesinden sinirli bir şekilde kalktı ve uzaklaştı. Tam buna sevinicekken Angel'in beklenmedik cevabıyla karşılaştım.
"Zaten gelmek istemiyordum, senin öyle demene gerek yoktu." Garip bir şekilde söyledikleri canımı sıkmıştı. Angel'in arkasından bakakalmıştım. Önüme döndüğüm gibi patladım. Tam küfür edip bağıracakken yanımdaki sandalyeyi ayağımla sert Bi şekilde ittim ama ağzımı açmadım. Küfür etmeyecektim bu sefer. Sakin kalıp;
" Jake sigara versene"
" buyur kardeşim... ya kanka bir şey soracağım?"
" ne oldu?"
Jake'ı dinlerken bir yandan sigaramı yakmıştım.
" Niye bu kadar sinirlendin?"
" Kendi kendine kararlar alıyor salak."
" Hmm. Yani angel'a sinirlenmedin?"
" Neden sinirleneyim? Ne alaka?"
"Hiç. Öylesine sordum kanka."
Cevap vermeyip sigaramı içmeye devam ettim. Bir yandan düşünmeye başladım. Angel'ı
neden bu kadar çok takıyordum ki anlam verememiştim. Kızlar benim umrumda olmaz, takmazdım bile. Ama Angel'ın yanındaki o salak ile beraber oluşu beni içten içe deli ediyordu.
" Jake. Akşam bir kız ayarlasana bana. Bara gidelim."
" Nasıl istersin kızıl sarışın esmer?" Diye sorup pis pis gülmeye başlamıştı. Seviyorum bu çocuğu. Çoğu şeyi kafasına takmazdı. Bu özelliğine sahip olmak isterdim.
" Kafana göre takıl kanka."
Pis pis sırıtmaya başladım. Çünkü bu akşam angel ve david'in geleceğini tahmin edebiliyordum.
-ANGEL-
Ders bitmişti sonunda. Çantamı toparlayıp sınıftan çıkmıştım. Otoparka doğru giderken jessica'nın aradım.
"Alo, jessi."
"Efendim abla."
"Eve geliyorum şimdi de. Yemek yaparsın artık bir kere. Hep ben yapıyorum."
" iyi , tamam tamam. Hazırlamaya başlıyorum hemen."
" tamam tatlım. Öptüm."
Telefonu kapatır kapamaz çantamın içine atmıştım. Arabaya bindim ve çantayı arka koltuğa attım. Yolda giderken bugünkü olanlar aklımdan çıkmıyordu. O kadar tuhaftı ki her şey. En çokta bugünkü mike'ın davranışlarına anlam veremiyordum. Soğuk, ciddi ve umursamaz bir tavır. En çok kırıldığım nokta ise bana yabancı demesiydi. Neden bana bir an da böyle dedi? Harbiden kalbim kırılmıştı. Ama bir tane daha anlam veremediğim şey ben neden mike'ın davranışlarını takıyordum ki. Çocuğu hem tersliyordum hem de istemiyordum. Aslında hayla da umrumda değil yani...
Eve gelmiştim. Kapıyı açar açmaz jessica'nın mutfakta olduğunu görünce mutlu oldum.
" vay. Mutfakta beklemiyordum seni."
" yaparım dediysem yaparım abla."
" iyi hadi bakalım."
Çantamı yere bırakıp masaya oturmuştum.
" ee dışarı çıkacağınız çocuk kim?"
" mike'ın grubundan diyelim."
"Mike kelimesi olmazsa olmazımız diyorsun."
" Artık şunun ismini söyleme."
" iyi yemeği yiyelim hadi."
Yemeğimizi yerken bir yandan da telefonuma bakıyordum. David mesaj atmıştı.
"9'da kapındayım. Unutma"
Hafif gülümsedim. Tabağı tezgaha bırakıp odama geçtim. Bugün aklımda kısa, dekolteli kırmızı elbisemi giymeye karar vermiştim. Giydikten sonra siyah topuklularımı giydim ve kırmızı rujum ile rimelimi tazeleyip odadan çıktım.
" Abla, çok güzel olmuşsun."
" sağol tatlım."
" keşke mike'ın olsaymış "
Gözlerimi devirip kapıdan çıkmıştım. Arabasına yaslanmış bir şekilde David mat siyah BMW ile bekliyordu. Yanına doğru ilerledim. Gözlerimiz birbirimizden ayrılmıyordu. Sırıtmaya başlamıştık.
" Angel... Çok güzel olmuşsun."
" teşekkür ederim. Sen de baya iyisin."
Gülmeye başlamıştık. Arabaya bindik. Müzik açıp, bağıra bağıra şarkı söyleyerek devam etmiştik. Her şey çok güzeldi.