İzmir, kasvetli bir güne uyanmıştı.. Uzun bir aradan sonra, Büyükşehir'in içinde yer alan metalik kirlilik, o güzeller güzeli kadını, İzmir'i, adeta boğuyordu.
Cinayet Büro'ya erkenden gelen Yunus Komiser, adeta masasına mıhlanmış, gözüyle Rıza Komiseri kesiyordu. Rıza Komiser, Yunus'un baktığını fark etmiş, umursamaz bir tavırla: "Abi ne demek istiyorsan, seni dinliyorum. Açıkça söyle.."
Yunus sessizce homurdanarak, kararan gözleri ile: "Nereden biliyordun orada olduğumu!"Rıza, aynı soğukkanlılık içinde, Yunus'a cevap verdi: "Emir Başkomiser, takip etmemi istedi!"
Yunus Komiser ise, aynı öfkeli bakışı ile: "İstesen yalan söyleyebilirdin! Neden söylemedin?"
Rıza Komiser'de ayağa kalkıp: "GÜN GEÇTİKÇE DAHA FAZLA KAYBEDİYORDUN KENDİNİ! SENİN ORADA CİNAYET İŞLEMENİ BEKLEYEMEZDİM! BANA İSTER KIZ, İSTER DÖV, İSTER SÖV!"
Kollarını sıvayan Yunus, cevap verdikten sonra: "O HÂLDE KOLLA KENDİNİ!"
diyerek, yüzüne savurduğu tek yumrukla yere savrulmuştu Rıza Komiser... Ve iki Komiser, Büro'da boğaz boğaza kavgaya tutuşmuşlardı.Yunus'un yumruklarına karşı kendini pekala savunduğu söylenemeyen Rıza'nın ağzı yüzü dağılmıştı. Son bir yumruk daha yese bayılacaktı. O anda Yunus'un yüzünde patlayan mermi misali yumrukla, o da başka bir yere savrulmuştu. Ardından da Yunus'un yakasından tutan Emir Başkomiser, açtı ağzını yumdu gözünü: "KATİLİ, DEVRENİ DÖVEREK Mİ BULACAKSIN LAN! GÖTÜNÜ KOLLASIN VE SEN Bİ SİKİM BOK YEME DİYE BEN GÖREVLENDİRDİM RIZA'YI!! GÖTÜN YİYİYORSA, BANA VUR! BANA VUR YUNUS! NE BEKLİYORSUN! HADİİİ!"
Hafifçe iterek geriye savrulmuştu Yunus Komiser'de.. Süklüm püklüm kalakalan Yunus Komiser, öylece yere bakıyordu. Emir Başkomiser: "EVET, BİLİYORUM ADALETİMİZ, KANUNLARIMIZ BOKTAN! AMA YAPACAK BİR ŞEY DE YOK! HA EĞER KATİL OLARAK SEVDİĞİN KIZIN İNTİKAMINI ALMAK İSTİYORSAN, ROZET VE KİMLİĞİNİ BIRAK, SONRA SİKTİR GİT! HA BANA FAİL, ŞÜPHELİ VE SONUNDA DA KATİLİ BULMAK İSTİYORSAN DA, O ZAMAN RIZA'YA PARMAĞINI DAHİ KALDIRMA! KIRARIM O PARMAĞI! ANLADIN MI LAN BENİ?"
İki Komiser, patlayan dudaklarından akan kanları silerken, Emir Başkomiser yerine geçmişti. Yunus, önce Emir Başkomiser'e bakarak: "Özür dilerim Amir'im! Ben.. ben.. Ben kendimi kaybettim bir anda! Sonra da Rıza'ya bakarak, Özür dilerim Rıza! Senin bir hatan yoktu.. Elindeki değeri kaybetmeden korumaya, kollamaya çalış. Çünkü, hiç kimse senin kadar sevemeyecek onu.."
Emir Başkomiser de, başını eğmiş ve dolu dolu ses tonuyla: "Beraber bulacağız katili, hadi oğlum! Hadi Yunus! Hadi Rıza! Sinem için, elimizde ne var ne yoksa dökelim!"
Rıza'ya elini uzatan Yunus, beraber ayağa kalktıktan sonra, tekrar soruşturmaya kaldıkları yerden devam ediyorlardı. O esnada içeri Nur girmişti: "Amir'im! Amir'im, bomba hab... dediği anda cümlesi yarım kalan Nur şaşkınlığını gizleyememiş Yunus ve Rıza'ya bakarak ..erlerim vardı diyecektim ama burası cinayet büro değil mi? Ben ringe mi girdim yoksa?"
Emir Başkomiser, homurdanarak: "Hadi kızım hadi, çenen düşmesin yine!"
Nur, Emir Başkomiser'in sakin tepkisinin ardından yutkunarak dosyayı Emir Başkomiser'e gösterdi. Sesli olarak: "Amir'im, Ebru'nun parmak izi kopyalanmış! Yani katil Ebru Komiser'im değil!"
Başta herkesin keyfinin kaçtığı yüzünden çok iyi okunuyordu. Sessizliği Rıza bozdu: "Bunda şaşılacak bir şey yok ama parmak izinin kopyalandığı kanısına nasıl vardın?"
Nur, asık suratla: "Labaratuvar'da çalışırken, Ahu yanıma geldi. Ve bir poşet içerisinde, delil getirdiğini söyledi. Analiz ettik. Ebru Komiser'imin parmak izi ile birebir uyuşuyor. Üstüne üstlük, bir de not vardı.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜLER İÇİN (Tamamlandı)
Acción"Ölüm, sadece bir başlangıçtır" Eğer buna inanıyorsan, 'Bir şeyi saklamanın en iyi yolu, onu, herkesin göreceği yere koymak' olduğunu kabul edeceksin... Sir A.C. Doyle *Mesleği ile ailesi arasında yaşayan ama aldığı cezalar nedeniyle yükselemeyen;...