29.Bölüm

33.4K 1.1K 181
                                    

"Enver Ilgazdağ..." diyerek gözlerimi kıstım. "Erzen sizden hiç bahsetmedi." Adam pişkinlikle, utanması yokmuş gibi...

Bir dakika.

Zaten utanması yoktu.

Başını eğdi, elini geri çekerek bastonun topuğunda birleştirdi. "Şaşırdım dersem yalan söylemiş olurum ama hayır, şaşırmadım. Erzen'in benden bahsetmediğini biliyorum. Hatta kalıbımı basarım ki," Durdu. Gözlerinin boyutu değişti. "Babasının, Sadık Şahkurtoğlu olduğunu söylemiştir." Kaşını kaldırdı. "Değil mi?"

Dilimi ağzımın içinde gezdirerek adamın suratını dikkatle inceledim, ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum.

Ama anlayacaktım.

"Babasından hiç bahsetmedi. Ne sizden, ne de bahsettiğiniz o diğer adamdan." Durdum. Bir bacağımı öne çıkardım. Adamın bakışları avına saldırmak isteyen ama korkutmak istemeyen ürkütücülüğe sahipti.

"İşte bu garip, nerede baba sözü açılsa hep Sadık'tan bahsetmiştir."

Dudaklarımı kıvırdım. "Sizin de zorunuza gidiyor tabii." diyerek patavatsızca konuştuğumda bu benim dilimde patavatsızlık değildi de neyse, adamın bakışları değişti. "Öz evladının öz babasından değil de üvey babasından bahsediyor olması... Kimin zoruna gitmez ki?"

İyi laf yetiştiriyor. Şerefsiz.

"Açıkçası biliyor musunuz, Enver Bey," Dudaklarımı yalayarak konuştum. "Sizin ne yapmaya çalıştığınız benim umrumda bile değil. Sadece öğrenmek istediğim, oğlunuz ve siz... Sürekli karşıma çıkıp benden ne istiyorsunuz? Konuşmaya çalışmak olmadığına eminim."

Gülerek başını eğdiğinde gülüşün sahici olmadığının farkındaydım. "Oğlum derken tek oğlum olmadığının farkındasın. Baran'dan bahsediyorsun anlaşılan. Evet, senin karşına çıkmış."

"Evet."

"Ama amacı kötü değil benim de öyle. Sadece," Beni süzerek gozlerime ezici bakışlr attığında, "Sana bir baba tavsiyesi vermeye geldim kızım." Dişlerimi sıktım. Hayattan en çok nefret ettiğim şeylerden biri işte.

Cevap vermeyerek sessiz kaldığımda devam etti. "Hiç bir zaman o şirket senin şirketin olmayacak."

Ne yapmaya çalıştığını anlamıştım.

"Merak etmeyin Enver Bey, evet sadece benim olmayacak,  doğacak çocuklarımızın da olacak. Haklısınız."

Enver Bey, onu dikkate almadığımı anlarken bir adım atarak yüzüme yaklaştı. "Sen akıllı bir kadınsın Dilayda. Ne demek istediğimi anlamışsındır bence."

"Anladım anlamasına ama baba oğul bu nasihatleriniz neden niçin çözebilmiş değilim." Durdum, kafamı eğdim. "Ya da çözdüm ya." Dudaklarımı büzdüm. "Büyük ihtimalle beni veya geçmişimi araştırdınız. Benim gibi birini Erzen'e yakıştıramıyorsunuz."

"İşte senin için daha çok üzüldüm," Bastonuna basarak bana baktı. "Erzen sana geçmişinden hiç bahsetmedi değil mi? Neden acaba hiç düşündün mü?" Dişlerimi sıktım.

"Bu, Erzen'le benim aramdaki mesele. Sizi hiç ilgilendirmez. Ayrıca," diyerek hızla konuştuğumda tiksintiyle adamın gözlerine baktım. "Biz, Erzen'le çok mutlu olacağız, mutluluğumuza gölge düşüremeyeceksiniz. Siz de, o yavşak oğlunuz da bunu aklınıza sokun."

Adam pişkin pişkin sırıttı. "Umarım Dilayda, umarım dediğin gibi mutlu olursunuz." Sonrasında ciddileşti. "Benim tek temennim Erzen'in mutlu olması." Beni küçümseyerek süzdü. "Gerisi umrumda değil." Ardından arkasına dönerek korumalarına işaret yaptı. Adamlarıyla beraber yanımdan geçip giderlerken ayakta kalakaldım.

Doksan Dokuz GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin