Aiden'in sözlerinden sonra fırtına da ardı ardına şimşekler çakmaya başlamıştı. Bu durum da ordunun bir derecede pasif kalmasına yol açıyordu.
"Prens Aiden çok güçlü... O ordu komutanı nice yerleri fetheden güçlü bir Ateş Elementi Kullanıcısıydı. Hatta okuduğum kitaplara göre bir zamanlar bir çok Yüce Lordluğu bile bir süreliğine zorlanmadan ele geçirmişliği var. Fakat yapılan saldırıya tepki bile vermeden yok oldu."
Lord Leo'nun sözleri ortamda yankılanırken, kulede ki diğer hanedan üyeleri de onu onaylıyordu. Her ne kadar aralarında rekabet olsa da söz konusu olan isyanlarda hanedan tek vücut oluyorlardı. Tek memnun olmayan Prens Elliot ve oğlu Prens Simondu.
"Hazinenin büyük çoğunluğu yaşanan savaşlara ve diyarın güvende tutulması amacıyla görev yapan Kuzey Yüce Lordluğuna gönderildi. Bildiğiniz üzere Kuzey Yüce Lordluğunun Yüce Lordu geçenlerde öldü. Bu yüzden böyle bir ödeme şart oldu. Unutmayın... Kuzey düşerse, sadece diyarın merkezi değil tüm diyar tehlikeye girer. Yine de içinizi ferah tutun. Maaşlarınız çok geçmeden sizlere ödenecek. Başka sorun?"
Prens Aiden'in konuşmasından sonra birbirlerine bakan ordu komutanları aynı anda öne çıkarak "Majesteleri, birde Prens Edward'ın veliaht şehri olan Arcadis Şehrinden azlini istiy..." derken Aiden tahttan kalkarak vücudunu yıldırım arkları ile kaplamış ve uçarak komutanların önüne gelmişti. Vücudunda dolanan yıldırım arkları ve ordu komutanlarının saçlarının diken diken olması, ortama her an bir yıldırım düşeceğinin habercisiydi.
"Ne dedin pek duyamadım? Biliyorsun çok fazla gök gürültüsü var."
"Prens Edward'ın Veliaht konumundan azlini istiyoruz!"
Ordu komutanlarını birisi, sonunda sözlerini söylemişti. Bununla birlikte ilk önce ordu komutanına sonrada kuleye bakan Aiden, kaşlarını kaldırarak "Arkanda ki orduna güveniyorsan, benden sana bir tavsiye... Güvenme..! Prens Edward benim öz babam olmasına rağmen büyükbabam tahtını bana emanet ettiği için bir hükümdar gözüyle isteğinize bakıyorum. Prens Edward, Arcadis şehrini olabileceği en iyi haliyle yönetiyor ve bir veliahtta olması gereken tüm meziyetlere sahip!" derken ordu komutanının önüne geldi ve onu boğazından tutarak havaya kaldırdı.
"Normalde ordu komutanları, ait oldukları bölük ordusunu temsil ederler. Fakat senin şu an ki davranışların bana pek öyle gelmedi..." derken arkasında duran bölüğe gözlerini çevirmişti.
"Sizlerde gerçekten bu adamın dediklerine katılıyor musunuz?"
Prens'in sözleri ortamda yankılanırken, bölükte ki her komutanın gözlerinde endişe belirmişti.
"Dikkatli düşünün! Burada 10 Ordu komutanı ve onların yönettikleri bölük komutanları var. Her bir ordu komutanı ve bölük komutanları, Krallık içerisinde ki yirmi bin kişiyi yönetiyor. Yani burada söyleyeceğiniz şeyler, aynı zamanda yönettiğiniz ordunun askerlerini de temsil ediyor. Yanlış söyleyeceğiniz bir karar, ordugaha geri döndüğünüz de başını derde sokabilir. Eğer bu arkadaştan korkuyorsanız, sizlere söz veriyorum, söyleyeceğiniz şeyler ne olursa olsun, sizleri koruyacağım."
Aiden'in sözlerinden sonra sessizlik bir süre daha devam etse de, tüm bölük komutanları aynı ağızdan "Saltanat naibinin sözleri kabulümüzdür. Maaşlarımız ödenecek ise başka bir isteğimiz de kalmamıştır." diyerek kılıçlarını kınlarına geri sokmuşlardı.
İsyanı başarılı bir şekilde durduğunu gören Aiden, gülümseyerek ordu komutanını geri bırakmış ve uçarak tahta geri oturmuştu. Gözlerinden yayılan ışıklar ile Krallık Kulesine bakıyordu. Bu resmen bir zafer işaretiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arcadia - Ejderha ve Ankanın Dansı
Fantasía• Fantastik, Tarih, Taht ve Entrika ağırlıklı bir hikayedir. Bunun bilincinde okumanızı tavsiye ederim. "Sekiz Güç... Sekiz Yüce Hükümdar... Onlarca Krallık ve diyarın ötesindeki mistik canavarlar... Burası Arcadia'nın mistik diyarı. Toplumun sadece...