Bölüm 7 : Kâbus

6 1 0
                                    

Gözlerimi aralayıp kapkaranlık odaya baktım. Ateş'in ışıkları söndürdüğün düşündüğüm için fazla umursamadım. Olduğum yerde kırpanınca koltukta olmadığımı fark edip ayağa fırladım.

Hayır, burası hastane odası değildi. Ateş ve Buse'de burada değildi. Ormandaydım. Üstümdeki toz toprağa aldırış ermeden etrafa baktım. Neden hastanede değildim? Ben buraya nasıl gelmiştim?

Orman o kadar karanlıktı ki dört bir yanımdan yükselen ağaçları bile zar zor seçebiliyordum.

''Ateş!'' diye bağırdım ama alabildiğim tek yanıt sessizlikti. ''Buse! Neredesiniz?''

Tek başıma olduğuma karar verip çıkış bulmak için yürümeye başlayınca ayağıma dolanan bir sarmaşıkla yere kapaklandım. Acıyla inleyip burkulan bacağıma dolanan sarmaşığa baktım. O kadar öfkeliydim ki sanki dünyadaki tüm şanssızlıklar benim başıma geliyordu. Yaklaşık 2 dakikalık uğraş sonucunda sarmaşığı çözmeyi başarmıştım. Ayağa kalkmadan önce biraz sakinleşmeyi bekledim.

Sorun yok, tek başınasın ve yapman gerek buradan çıkıp hastaneye gitmek, dedim kendi kendime.

Baş ucumdaki bir ağaca tutunarak ayağa kalktım. Sol ayağımı fena halde burktuğum için topallayarak ilerleyebiliyordum. Etrafım zifiri karanlıktı ama sanki önümde bir yerlerde, çok uzakta cılız bir ışık vardı. Işığın çıkış yolu olduğunu umarak o yöne doğru ilerlemeye başladım. Ayağım beni çok yavaşlatıyordu ama sessiz ilerlediğim için etrafımdaki sesleri duyabiliyordum. Bir süre sonra, ağaçlardan destek alıp ilerlerken arkamdan gelen hışırtıyla donakaldım. Nefesini tutup sesi dinledim. Uzağımdaydı, çok uzağımdaydı ama hızlıca yaklaşıyordu. Koşmaya çalışarak ışığa doğru ilerledim. Arkamdaki ses neydi veya kimdi bilmiyorum ama direkt benim geldiğim yollardan geliyordu. Bense topallayan ayağımın izin verdiği kadar koşmaya çalışıyordum. Elimden geldiği kadar sessiz olarak ilerlemeye devam ettim. Başımı kaldırıp ışığa doğru bakınca hayal kırıklığına uğradım. Kaplumbağa hızıyla gittiğim için hiç yaklaşamamıştım. Küt küt atmaya başlayan kalbime aldırmadan derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştım. Benim bu hızla peşimdeki kişiden kaçmam imkansızdı. Mantıklı düşünmek zorundaydım. Sağ tarafımda duran çalılıklara baktım. Aralarına girip saklanabilirdim ve bir ihtimal peşimdeki kişi beni görmeyip gidebilirdi. Hızlıca çalılıkların arasına girip dizlerimi kendime doğru çektim. Nefesimi düzene sokup başımı gökyüzüne çevirdim. Ağaçların yaprakları bazılarını kapatıyordu ama yine de onları görebiliyordum.

Yıldızlar zayıf bir ışıkla gökyüzünü aydınlatıyorlardı. Sanki son nefesimi verirken beni yalnız bırakmamaya yeminli gibiydiler.

Annemi düşündüm. Sonra babamı, arkadaşlarımı, akrabalarımı, Ateş'i , Buse'yi ve tüm sevdiklerimi düşündüm. Hepsinin iyi olmasını diledim. Özellikle Ateş ve Buse'nin...

Uzaktan gelen sesin sahibi gittikçe yaklaştı. Yaklaştı, yaklaştı, yaklaştı ve sonra durdu. Arkamda olduğunu hissedebiliyordum. Beni gördüğünü de anlamıştım. Ama yine de kıpırdamadan bekledim.

Sonra yavaşça arkamdan bana yaklaştığını anladım. Kaçmayı düşündüm ama burkulan ayağım aklıma gelince vazgeçtim. Yolun sonuna gelmiştim. Arkamdaki kişi silahının namlusunu başımın üstüne koydu. Soğuk namluyu tenimde hissedince ürperdim ama geri çekilmedim. 

Gözlerimdeki göz yaşlarım sanki kurumuştu. Ölmek üzereydim ama ağlamıyordum. Göz yaşlarım beni yalnız bırakmıştı ama yıldızlar hâlâ gökyüzündeydiler. Onlar beni asla bırakmazdı.

Silahın sesini duymadan önce gözlerimi kapattım ve başımı gökyüzüne doğru kaldırıp son bir dilek diledim: Lütfen, lütfen onlar kurtulsun.

***

''Güneş!''

Nefes nefese uyandığımda ilk gördüğüm şey Ateş'in kıpkırmızı olmuş yüzüydü. Kocaman açılmış gözlerim Ateş'den Buse'ye doğru kaydı. Uyuyordu. Hastanedeydim. Onların yanındaydım. Ölmemiştim.

Başıma dayanan silahı ve sesini hatırlayınca titremeye başladım. Ateş terden sırılsıklam olmama aldırmadan titreyen bedenime sarıldı.

'''Şşşt. Sakin ol. Kâbustu, geçti.'' Dedi saçlarımı okşayarak.

Kendime yolculuk boyunca hep güçlü olacağıma dair söz vermiştim ama artık çok geçti. Ateş'in omzunda hüngür hüngür ağlamaya başladım. Ateş sabırla saçlarımı okşayarak ağlamamın bitmesini bekledi. Nerdeyse yarım saat boyunca omzunda ağladım. En sonunda sakinleştim ve geri çekildim.

''Daha iyi misin?'' dedi Ateş ellerimi tutarak.

Karmakarışık saçlarına ve göz altları şişmiş yüzüne baktım. Gözlerinde endişe vardı. Benim için endişelenmişti.

Boğazım düğümlendiği için konuşamadım. Başımı aşağı yukarı salladım. Gözlerim masadaki su şişesine kaydığında Ateş ne demek istediğimi anladı ve gidip su şişesini getirdi.

Ateş bana küçük bir kız çocuğuymuşum gibi bakmıştı. Önce su içirdi, sonra temiz kıyafetler getirdi ve arkasını dönüp üstümü değiştirmemi bekledi. Daha sonra saçlarımı topladı ve iki koltuğu birleştirerek bana yatak yaptı.

''Uyuyana kadar baş ucunda bekleyeceğim.''

''Uyuyabileceğimi sanmıyorum.'' Sonunda iki kelimeyi bir araya getirerek konuşmayı becermiştim.

Elleriyle omuzlarımı tutup gözlerinin içine bakmamı sağladı. ''Sadece bir kâbustu, Güneş.''

''Çok gerçekçiydi.''dedim sesimin titremesine aldırmadan. ''Silahı başımda hissettim onun sesini duydum.''

Hiçbir şey demeden bana sarıldı. Bir şey demesine de gerek yoktu. Sarılması bile yetiyordu.

''En azından dene.'' Dedi ve sırtımdan nazikçe itekleyerek beni koltuğa doğru yönlendirdi.

Tam bir buçuk saat boyunca başımda uyumamı bekledi ama hâlâ uykum yoktu.

''Uyuyamıyor musun?''diye fısıldadı.

''Hayır.''

''O zaman B planına geçiyoruz.''

Elimden tutup beni ayağa kaldırdı ve koltuklardan yaptığı yatağa oturdu.

''Başını kucağıma koy.''

Kaşlarımı çatıp ela gözlerine baktım.

''Buse'nin her zaman uyumasını sağlıyor. Belki senin e uyumanı sağlar.''

İtiraz etmek için halim bile yoktu. Dediği yapıp başımı kucağına koydum. Gördüğüm kâbustan sonra Ateş'in elleri arasında olmak bana huzur vermişti. Tam gözlerim kapanacakken Ateş ellerini saçlarımda gezdirmeye başladı. Sanki benim ihtiyacımın ne olduğunu çok iyi biliyordu.

Belki de gerçekten zor zamanlar bizi bekliyordu ama şuan bunun hiçbir önemi yoktu. Ateş'in yanındaydım, ondan gelen ve tarif edemeyeceğim kadar güzel olan kokusu burnumdaydı ve Buse önümde mışıl mışıl uyuyordu. Gördüğüm kâbusu düşünmemeye çalışarak gözlerimi kapattım.

Yıldızlar ArasındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin