Plazanın Gülü Şu Gönlümün Bülbülü

18 3 0
                                    


Yıl: 1968 antoni

Göğü delmek amacıyla yapılmış gibi duran dış cephesi camlarla kaplı bir binanın otuz beşinci katındayım, buraya her gelişimde içim bir tuaf oluyor

Nedenini soracak olursanız, her hafta istisnasız en az beş kere İnternetten yaptığı alışverişleri teslim etmeye geldiğim muşmula suratlı kadının sekreteri derim ve susarım.

Kapıdaki güvenliğin artistliği veya benimle asansöre binenlerin küçümser bakışları ile beraber oflanmaları hiç önemli değildi. Onu gördüğüm anda öncesi sıfırlanıyordu.

Çok güzeldi, abartısız çok güzeldi. Benim gibi haline bakmadan yüksek standartların peşinde koşan birinin dahi dibini düşürmesi için çok uğraşması gerekmiyordu.

İtici bir sesle açılan ofis kapısından adımımı attığım anda burnuma gelen kokusu ile beynimden vurulmuşa dönüyordum zira. Çokta kibardı, istisnasız her geleni ayağa kalkarak karşılıyordu, her gün yüzlerce paket teslim ettiğim bu plaza çöplüğünde insanlığını kaybetmemiş yegane kişiydi.

Tamam, belki biraz torpil yapmış olabilirim ama onun gibi kişilerin sayısı gerçekten bir elin parmaklarından azdı. Camla kaplı çelik yığınlarına giren kişiler hoşgörü ve kibarlıklarını x-ray de bırakıyordu galiba, çıkarken almayı unutmamalarını bile kar saymak gerekirdi aslında.

Bu gün her zamankinden çok farklı olacaktı, çünkü onu son görüşümdü muhtemelen. Saçlarımı itina ile tarayıp, ofise girmeden önce deodorant banyosu yapmam bundandı.

Normalde oturduğu zaman sadece gözlerine kadar olan kısmının görünmesine izin veren yüksek bankonun arkasında ayakta karşılıyordu beni yine, içimdeki heyecandan mı yoksa hüzünden mi
Bilinmez konuşmaya başlamadan önce birkaç uzun nefes almam gerekmişti.

Saçlarını toplamamıştı bugün, büyük dalgalar halinde omuzlarına düşüyordu yanlardan. Bilerek mi yapmıştı acaba, bir iki kere cesaretimi toplayarak ona bu stilin ne kadar çok yakıştığını söylemiştim önceden.

Haksız sayılmazdım, uzun kömür karası saçlarının uçlarına doğru rengi açılıyor neredeyse beyaza dönüyordu, işte beni bitiren detay buydu. Saçını topladığı zamanlar bundan mahrum kalıyordum, sanırım cesaretim kadar da bencilliğimin bir ürünüydü verdiğim tavsiye.

Standart işlemleri yaparken yine ufaktan laflamaya başladık onunla, bugunün son günüm olduğunu bir iki gün içinde avustralya 'ya dil okuluna gideceğimi söyledim bir anda.

Yüzünde oluşan hayret ifadesini görmeliydiniz, benim hakkımdaki bir konunun onu böyle etkilemesi büyük bir sürpriz olmuştu bana da.

Paket teslimatı dışında hiç konuşma fırsatımız olmamıştı ki, nereden bilebilirdi benim üniversiteyi son senemde bırakıp para biriktirmek için kargo firmasına girdiğimi.

Aslında yakın çevrem dışında kimse bilmiyordu bu hikayeyi, öğretim görevlisini tartaklayıp okuldan atılmanın pek gurur duyulacak bir yanı yoktu zaten.

Pişman mıyım asla, yine olsa aynı tepkiyi verir miydim şüphesiz, çok dillendirmesem de içimde bir yara değildi yaşadıklarım.

Hiçbir zaman çok güçlü veya cesur olmadım ama haksızlık karşısında da susacak kadar küçülemezdim.

Aklıma zamansız gelen bu düşünceleri silip attım hemen, geçmişin yüklerini sırtıma bindirdiğim müddetçe olması gereken hızda ilerleyemezdim. Koca iki sene uğraştım ve amacıma ulaştım, yarından tezi yok yeni bir hayata başlamamı kimse engelleyemedi.

Yine bir kucak dolusu irili ufaklı kutuyu kapıp gidecekken daha önce hiç yaşamadığım bir olay gerçekleşti, her hali ile beni benden alan kadın elindeki kartviziti utangaç bir gülümseme ile bana uzatıyordu.

Benim halimi düşünebiliyor musunuz? Kibarca uzattığı kartı alırken bir yanda da gözlerine bakıyordum onun, çıkarken görüşürüz dediğini hayal meyal hatırlıyorum.

Böyle bir heyecanı yaşamayalı ne kadar olmuştu acaba, lise ünüversitenin ilk senesi, elim ayağıma dolanmışken hatırlamam mümkün değildi.

Asansörün kata geldiğini belli eden ses ile geçmişten günümüze dönmem bir olacaktı, tatlı duygular yaşasam da acı gerçeklerin olduğu bir hayata sahibim ne yazık ki.

Kapı açılır açılmaz kendimi önünde demir bir tutma olan aynalı kısma atıverdim, elimdeki kutuların altını demire yasladığım zaman taşıması daha kolay oluyordu. Belki olması gerekenden fazla yer kaplıyordum ama onca kat boyunca kucağımda koca bir kutu yığınıyla inemezdim.

İki veya üç kat indikten sonra kapı açılacaktı, bir günde direkt zemin kata inerek bu metal ve ayna cehenneminden rahatça kaçabilseydim ne olurdu.

Sessiz bir adımla birlikte zemin katın en ilerisinde bir oda var görünüyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 27, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Son Katil Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin