San bahçede durdu ve derin bir nefes aldı.
Aklı meşguldü, Seonghwa ona kızgındı ve bu bile tek başına onu gün boyu birini öldürmenin eşiğinde tutmak için yeterliydi. Sevdiği tek kişinin onunla konuşmadığı düşüncesiyle baş edemiyor ve dayanamıyordu.
Bu yüzden sonunda Seonghwa ile konuşmaya ya da düzgün yapabilirse özür dilemeye karar verdi.
Genç işadamı, asistanının yatak odasının dışında durdu ve kapıyı çaldı., ne diyeceğini düşünürken alışılmadık derece de gergin hissediyordu ama cevap alamadı.
''Hyung...'' iki kez daha vurdu ama yine cevap yoktu.''Hyung, dinle gerçekten üzgünüm ben-''
''Efendim?'' San'ın hizmetçilerinden biri olarak hatırladığı yumuşak, kadınsı bir ses arkasından seslendi.
''Bay Park çoktan gitti, zaten bildiğinizi sanıyordum.''
Bu bilgi üzerine San donakaldı.
Seonghwa evden asla ayrılmazdı. Kendi dairesi var ama oraya nadiren giderdi, çoğunlukla canı sıkıldığı zaman. Yani, bu daha önce hiç olmamıştı. Sinirlense bile bir süre San'dan kaçardı ama daha önce hiç ayrılmamıştı evden.
Çok kızgın olmalı... ya da belki incinmiş olmalıydı ama San en iyi arkadaşının duygularını incittiğini kendine itiraf etmek istemiyordu.Suçluluk aniden San'ı yemeye başladı, asla söylememesi gereken söyledi, en iyi arkadaşına ve tek ailesine akılsızca hakaret etti.
''Efendim? Efendim? Iyi misiniz?'' Hizmetçinin sesi San'ı gerçeğe döndürdü. ''Evet evet iyiyim, gidebilirsin.'' Hizmetçiyi kovdu ve Seonghwa'yı aramak için aceleyle odasına geri döndü, ancak başka bir sorunla karşı karşıya kaldı.
Melek kafesinde kıvrılmıştı, saçları ve vücudu sırılsıklamdı, yemeğine dokunulmamıştı ve görünüşe göre ağlıyordu... tekrar.
Bugün kaybetmeden önce daha ne kadar idare edebilirim?
''Ne oldu şimdi, lanet olsun sana dokunmadım bile!'' San sesinin bu kadar sert çıkmasını istemedi, Melek için endişelenmişti ama bazen ağzı kontrolden çıkıyordu.
Sesi ve sertliği Wooyoung'un defalarca özür dilerken kendini korumak istercesine kollarıyla başını örtmesine neden oldu.
Görüntü yürek parçalayıcıydı, San kölesi dehşete düştüğü için suçlamaya hakkı olmadığını biliyordu, onunla konuştuğu tek zaman, onu hep bi şekilde incittiği zamanlar oldu.Şimdi San Seonghwa'yı aramakla Melek'i teselli etmek arasında kalmıştı ki bunu daha önce hiç yapmamıştı ama deneyecek çünkü Melek yanlış bir şey yapmamıştı. Hiç yapmadı, en azından San'ın onu her gün yaptığı kadar incitecek kadar yanlış bir şey yoktu, ama bu sefer işler farklıydı.
Garip bir değişikliklikti ama Seonghwa'nın San'a bu kadar kızgın olması onu aniden suçlu hissettirdi. Sonuçta o haklıydı, uykuda konuşmak Melek'in kontrolü dışındaydı, o bunun farkında bile değildi.
Tıpkı sessiz bir kütüphanede öksürük nöbeti geçiren birini azarlayamayacağınız gibi. Bu onların kontrolü dışında olan bir şeydi.'Aramayı biraz geciktirsem Seonghwa hyungu kaybetmem.'
San, kölenin kafesine doğru yaklaşırken kendi kendine düşündü. ''Çık dışarı...'' Sesi olabildiğince nazik olmaya çalıştı ama yine de duygusuzdu.
Wooyoung herhangi bir ses çıkmasını engellemek için efendisinin ayaklarının yanında, gözleri aşağıda ve alt dudağı dişlerinin arasında diz çökmek için dikkatlice kafesinden çıktı.
Gözle görünür bir şekilde titriyordu, yarı korkudan yarı soğuktan, pencere açıktı ve duştan sonra ıslanmıştı.
Wooyoung'un beklemediği şey ise yumuşak bir havlunun nazikçe başının üstüne serilmesiydi.
''Kurut kendini.''
_______________________STREAM KASMAYI
UNUTMAYIN LÜTFEN
WOOYOUNG IÇIN BUNU YAPMALIYIZ.!!.
ALT TARAFI 1 BUÇUK DAKIKALIK ŞEY İZLEYECEKSİNİZ, LÜTFEN..Sırf bunu hatırlatmak için bölüm attım size yemin ederim..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(Çeviri)Stone Heart | Woosan°•.
Gizem / GerilimJung Wooyoung, annesi tarafından köle olarak satıldı. Her kölenin korktuğu ve kaçındığı bir kişiye, şeytan ustası Choi San'a açık arttırma olarak çıkartıldı. Onunla birlikte söylenemez korkular yaşar ama işler değişmeye başlar... Söz konusu olan taş...