44. Bölüm - Kabul Salonu

3.3K 343 22
                                    

Çıkış kapısı olan, yine o çift kanatlı büyük ahşap kapıyı geçince sağa döndük ve taş duvar boyunca uzun bir yürüyüş yaptık. Duvarın bitiminden dönünce, ön sıradaki kızlar ilerideki bir kapıdan içeri girmeye başladı. Yavaşlamamızı fırsat bilerek etrafımı incelemeye başladım. Yolun karşısında çimenler göz alabildiğince uzanıyordu ve elbette ki tek bir ağaç bile yoktu.

İleride, yol kenarlarında belirli aralıklarla konulmuş mermer banklar ve bankların iki yanında yine mermerden yapılmış büyük saksılara ekilmiş rengârenk güller vardı.

Bizden biraz ileride başka bir kapıdan içeriye erzak taşımak için koşturan, boyunlarında siyah deriden tasmalar takılmış köleler vardı. Hepsi kahverengi kıyafetler giyinmişler ve içinde bulunduğumuz duruma ne kadar alışmışlarsa artık, dönüp bir kez bile bizden tarafa bakmamışlardı.

Sıra bana gelince kısacık bir an duraksasam da kapıdan içeri girdim. Bir koridordan geçirilerek taş basamaklardan iki kat yukarı çıkartılınca, başka bir koridorun tam ortasına çıktım ve sağa doğru ilerletildim.

Koridorun neredeyse sonu görünmüyordu. Bir tarafı geldiğimiz yola bakan pencerelerle kaplıyken, diğer tarafında düzenli aralıklarla boylu boyunca kapılar vardı.

Arkama dönünce, koridorun aynı şekilde diğer tarafa doğru da devam ettiğini gördüm. Bu lanet yer ne kadar büyüktü...

Önüme döndüğüm an biriyle çarpıştım ve ikimiz de aynı anda geriledik. Kafamı kaldırdığımda koyu kızıl saçları olan başka bir köle ile göz göze geldim.

Kadının boynundaki siyah deri tasma diğerleriyle aynıydı ancak kıyafeti kırmızıydı ve beti benzi atmış gibi şaşkınlıkla bana bakıyordu.

Çok kısa bir an kafa karışıklığıyla kaşlarım çatıldı. Tam ağzımı açıp özür dileyecektim ki, arkamdaki asker tarafından kabaca sarsılarak, "Dikkat etsene!" diye azarlandım. Kadın aynı ifadeyle bana bakmaya devam ederken, hemen ilerimizde bulunan bir kapıdan içeri giren kızları takip etmeye başladım.

Neyle karşılaşacağımla ilgili hiçbir fikrim yoktu ama bu kesinlikle beklediğim şey değildi...

Bir köleler ordusu içeride bizi bekliyordu. Odaya giren ilk kızı çoktan soymuşlar ve bakır bir küvete sokup yıkamaya başlamışlardı. Biri saçını, diğeri vücudunu yıkarken; bir başkasınınsa içeride bulunan kıyafet yığınından bir elbise seçmiş hızla yanlarına doğru gittiğini gördüm.

Siktir!

Bu iş gittikçe boka sarıyordu...

Biz yedi kişiydik ve her birimizle ilgilenen üç hizmetliyle, toplam yirmi sekiz kişi bir odadaydık ama oda hâlâ geniş görünüyordu. En azından Soytarı ve adamları dışarıda kalmıştı. Onların yanında soyunup, temizlenmek ve giydirilmek istemiyordum.

Hemen yanıma gelen üç kadın köle; üstümdekileri çıkartıp, beni de bakır bir küvete soktu ve her tarafımın iyice temizlendiğinden emin olmak ister gibi yıkamaya başladı.

Tam bu sırada koridorda çarptığım kızıl saçlı köle, kendi gibi kırmızlar giyinmiş iki köleyle daha içeri girdi. Bana bakarak kendi aralarında tartışmaya başladılar ve birkaç dakika sonra sessizce odadan çıktılar.

Onları Lance göndermiş olabilir miydi?

Kendilerini beni temizlemeye adamış olan köleler, bu kez vücudumun her yerine kokulu yağlar sürüp, saçlarımı yumuşak bir havluyla kuruladı.

İçlerinden biri açık saçlarımı yanlardan kıvırarak örüp arkada topladı. Önlerde ve arkada kalan saçlarım, bukleler halinde belime dökülüyordu.

EVA +18 (Avesta Serisi 1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin