"Ben ölmüyorum."
Bir keresinde, beraber yurt dışına çıktığımız bir dönemde, Kai beni bir metal grubunun konserine sürüklemişti. Doğrusu orada ne aradığımızı bilmiyordum, biletleri nasıl buldu bilmiyordum, o gece konser olduğunu bile bilmiyordum. Sadece bir anda orada bulmuştum kendimi, Kai ile birlikteyseniz zaman kavramı karmaşık bir hal alır, o gece de öyle olmuştu işte. O konser alanına ne ara girdiğimi bile anlamamıştım, sanki bir anda orada belirivermiştik. Ellerim Kai'ın ellerine kenetli, binlerce uzun saçlı ve simsiyah giyinmiş adamın ortasında öylece duruyordum. Sahneden fazlasıyla uzaktaydık, bir şeyler görebilmem için parmak uçlarımda yükselmem gerekiyordu ama bunun için uğraşamazdım, orada olmak istediğimden bile emin değildim.
"İyi dinle beni Sehun, ben ölmüyorum."
Zaman kavramı karmakarışıktı, orada değil de o geceki konserdeydim. Konser alanına girmemizin üstünden geçen bir saat rahatlamamı sağlamıştı. Nerede olduğumuzu ya da etrafımızda kaç tane insan olduğu, kaçının evli olduğu, kaçının konser çıkışı intihar etmeye gideceğini ya da kaçının seviştikten sonra konsere geldiği artık umrumda değildi. Hiçbir zaman sevmediğim, metal denilen, o ağır melodiler eşliğinde kafamı sallıyor bir yandan da deli gibi kahkaha atıyordum. Kai ve onun can sıkıntısı. Kai'ın can sıkıntısı ve eğlenmek için salladığımız kafalarımız. Salladığımız kafalarımız ve konserden sonra bir daha kıpırdamayacak boynum. Bunlar beni güldürüyordu, beni güldüren her şey Kai'ı da güldürüyordu. Ertesi gün Tao'nun gülerek ikimize "Siz çıldırmışsınız!" diyeceğini düşünmek bile orada daha fazla kudurmak istememe neden oluyordu. Yaptığımız şey çok basitti aslında, etrafta kafayı yemiş binlerce insanın yaptığı gibi kafamızı aşağı yukarı sallıyorduk sadece, aşağı yukarı. Aşağı yukarı. Aşağı ve yukarı..
Kai ben ölmüyorum dediğinde bunun için uğraştım, o gece defalarca yaptığımın hareketin küçük bir kopyasını canlandırmaya çalıştım. Kafamı hafifçe yukarı kaldırdım, sonra biraz aşağı, aynı ritimde tekrar yukarı ve tekrar aşağı. Gözlerimi kapattım ve tekrar açtım, böylelikle onu onayladığımı daha iyi anlayabilirdi. Ellerimin arasındaki ellerini biraz daha sıktım böylelikle onun yanında olduğumu hissedebilirdi. Tam gözlerinin içine bakıp içimdeki çığlıkları gözlerimden anlamasını bekledim, böylelikle belki de beni bırakıp gitmezdi.
Fakat gidecekti, ellerinin soğukluğu, gözlerindeki bakış, ciğerlerine biraz daha nefes ulaştırabilmek için verdiği uğraş, her şey onun gideceğini söylüyordu. Bunu kabullenmiştim, aslında herkes kabullenmişti. Kai'ın annesi bekleme odasında ölü gibi oturuyordu, ablası kendisini odasına kilitlemiş benden o malum haberi bekliyordu. Tao ortalarda değildi, nerede olduğunu bilmiyordum, Kris hemen kapımızın önünde oturuyor ve boş boş etrafa bakıyordu. Hepimiz belki birazdan belki de birkaç gün sonra gerçekleşecek kaçınılmaz olayı bekliyorduk. Önce o gidecekti, daha sonra hepimiz evlerimize dağılacaktık. Kai'ın annesi gidip ablasına sarılacaktı, sıkı sıkı tutacaktı kalan tek çocuğunu o da ellerinden kaymasın diye. Kris Tao'yu bulacaktı. Ellerinden tutup saçlarını okşayacak ve her şeyi beraber atlatacaklarını söyleyecekti, onun aslında gitmediğini her zaman yanımızda olduğunu mırıldanacak, klişe sözlerle avutacaktı onu. Kris'in rahatlatıcı etkisi altına giren Tao, Kris'e daha sıkı sarılıp gerçekten de atlatacaktı bu dönemi. Herkes atlatacaktı. Bense, koca bir boşluğa düşüp insanlar beni nereye sürüklerse oraya sürüklenecektim. Beni avutacak kimse olmayacaktı yanımda çünkü beni avutabilecek tek insanı kaybediyordum. Gidiyordu, hayatımdan asla çıkmayacağını düşündüğüm adamın yavaş yavaş ölmesini izliyordum. Herkes bir taraflara kaçışıp onun bu hallerine tanık olmamak isterken ben bir saniye bile gözlerimi kırpmadan onu izliyordum. Ne kadar her gün biraz daha ölmesini izlemek zor da olsa bunu yapmaya mecburdum. Çünkü bana ihtiyacı vardı, çünkü o gittikten sonra tutunacak fazladan birkaç görüntüye ihtiyacım vardı. Ellerinin nasıl hissettirdiğini, ses tonunu ya da konuşurken gözlerinin hafiften kısılmasını hatırlamam gerekiyordu. Beni avutmak için o yanımda olamayacaktı bu yüzden ona dair her şeye ihtiyaç duyuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Don't Wanna Go // sekai - OneShot
FanfictionDear readers, Sorry I killed him Love, hunfornini