İçimdeki Yaralar

1.2K 45 2
                                    

7 YIL ÖNCE
Erdem ve Dila yemekten sonra eve dönüyorlardı. Dilara gitmişti. Erdem Dila'ya baktı.
"Kolyeyi vermeyecektin ama kıyamadın değil mi?"
"Kıyamadım,hiçbir zaman kıyamam."
Erdem tebessüm etti.
"Sana daha güzel bir hediye bulacağım. Hatta şimdi gidip seçelim."
"Buna gerek yok. Gerçekten."
Erdem direksiyondan kafasını çevirdi.
Gülümsedi.
"Gerek var Dila,hadi gel."
Bir kuyumcunun önünde durdular.
Kolyelere tek tek baktılar.
Dila ucunda kelebek olan bir kolyeyi beğenmişti ama Erdem'e söylemedi.
Erdem anladı.
Kolyeyi aldı.
Dila'ya taktı.
"Kelebek."
"Bir günlük ömrü bile olsa özgür ve mutlu bir kelebek."
"Özgür ve mutlu bir kelebek."dedi Erdem.
Arabaya bindiler.
"Teşekkür ederim. Her şey harikaydı."
"Rica ederim. "
Eve gelmişlerdi. İkisi de yorulmuşlardı.
Erdem anahtarla kapıyı açtı ve Dila içeri girdi.
Saat 18.46 olmuştu.
Yaz ayları olduğu için günler uzundu.
Dila üzerindeki elbisesini çıkardı. Üzerine askılı bir tişört ve şort geçirdi.  Hava sıcaktı.
Daha sonra oturma odasına gitti. Erdem de oradaydı. Televizyon kanallarını geziyordu.
Bir haber kanalı açmıştı.  Gündem başlıklarına bakıyordu. Dila da eline bir magazin dergisi almıştı.
Ama okumuyordu,Erdem'i izliyordu.
Karışık dalgalı saçları,düz kemikli burnu,çıkık çenesi,kahverengi gözleri.
"Kusursuz."diye düşündü.
Erdem de kafasını Dila'ya çevirdi. Dila yakalanmıştı.
Utançtan kızarmaya başladı.
"Film izleyelim?"diye sordu Erdem.
Dila da başıyla onayladı.
Dila limonata yaparken Erdem de mısır patlatmıştı.
Bir gerilim filmi açtılar.
Dila'nın ilgisini çekmişti film. Pür dikkat izlemişti.
Bu sefer izlemeyen Erdem'di.
Dila'nın ela ile yeşilin karışımı gözleri,kıvrık kirpikleri,gözünün altındaki iki ben...
"Çok güzel."diye düşündü.
Film bitmişti.
Saat 20.24 olmuştu.
Dila Erdem'e baktı.
"Hiç uykum gelmiyor,ne yapsak?"
"Satranç. Biliyor musun?"
Dila küçük çaplı bir kahkaha attı.
"Ayıp ediyorsun ama,getir oynayalım."
Dila satrançta oldukça iyiydi. Çok fazla oyanamazdı ama oynadığı çoğu rakibini yenmişti.

Oyun başlamıştı. Dila Erdem'in gözlerine bakarak bir sonraki hamleyi kestirmeye çalışıyordu.
Erdem de fena değildi. Zekice hamleler yapıyordu.
Kale,piyon,şah,vezir...
Saat 21.38 olduğunda Dila fısıldar gibi söylendi.
"Beni zorluyorsun."
"Kolay bir rakip değilimdir."
Dila biraz düşündü. Taşlar iyice azalmıştı. Aklında bir plan vardı,eğer Erdem ona göre hareket ederse mat edebilecekti.
Yaklaşık 10 dakika sonra Dila gurulu bir tavırla Erdem'in şahını devirdi.
"Şah mat."
Erdem şaşırmış görünüyordu.
Dila'yı tebrik etti.
"Çok iyi oynadın."
"Bir de küçümser gibi bilip bilmediğimi soruyorsun."
Dila güldü.
Erdem de güldü.
"Kolyen çok yakıştı özgür ve mutlu kelebek."
Dila güldü. Kalbi çıkacak gibiydi.
"Senin bir kelebek gibi son bir gün ömrün kalsa ne yapardın?"
"Bilmem,ailemden olabildiğince uzağa kaçardım sanırım. Hatta vaktimi seninle geçirirdim. Sen bana iyi geliyorsun Dila."
Dila yutkundu.
"Sen?"diye sordu Erdem.
"Denize giderdim. Kendimi denize bırakırdım. Öylece bırakırdım. Bir uçurumdan kendimi denize atardım. Denize..."
"Yaz geldi,gideriz istersen."
"Gideriz." dedi Dila. "Gidelim."
Erdem Dila'ya baktı.
"İkimizin de içinde yaralar var."dedi Dila.
Bunu söylemekten çekiniyordu,korkuyordu. Erdem tek kaşını kaldırmış Dila'nın devam etmesini bekliyordu.
"Belki de bizi bir araya getiren bu yaralardır. Belki birlikte sarabiliriz,yaraları."
"Evet,iki insan aynı durumdaysa birbirini iyileştirebilir. Biz de birbirimizi iyileştirebilir."
Dila Erdem'e baktı. Ciddi olup olmadığını anlamaya çalışıyordu.
"Haftaya bilet alıyorum. İyi bir tatili hak ediyoruz. Yorgun bedenimizi denize bırakmayı..."
"Nereye gideceğiz?"
"Yol nereye götürürse..."
"Bu cümleyi sevdim."dedi Dila.
"Yol nereye götürürse..."

Herkese merhaba. Bu bölüm daha çerezlik bir bölüm oldu. Geçmiş ve şimdinin dengesini kurmaya çalışıyorum ama henüz oturmadı.
Umarım bölümü beğenmişsinizdir.
Destekleyen herkese teşekkür ederim.
Yorumlarınızı bekliyorum.

İhanet(tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin