***
Okulların kapanması üzerinden yaklaşık iki hafta geçmişti. Yaşanılan tüm olaylar, fark edilen gerçekler ve saklanılan mor menekşeler; dünümüzü, bugünümüzü ve belki de yarınımızı dolduruyordu. İçlerimizin bir yerlerini aylardır kemiren dürtüler artık bizi rahat bırakmış gibiydi. Sanki biz tek bir yelkenli ile yola çıktığımız okyanusu, fırtınalara rağmen sağ salim atlatmıştık. Birlikteyken suskunluğumuz daha da gürültülü oluyordu. Bu rahatsız ediciliğinin aksine alışılagelmişti bizim için.
Düşüncelerimiz zihinlerimiz içinden firar edip kalbimizdeki sömürge imparatorluklarına karşı savaş açtığında daha yolun başındaydık.
Açelya, gülüşlerinin arkasına gizlediği huzursuzluğun sancısı çekmişti çoğu zaman. İnsanları anlamak onun için bir görev gibiydi. Kendine yakın hissettiği kişilerin problemlerini çözmek, onların mutlu olmasını sağlamak en büyük önceliğiydi. Üç yıl önce bu okula geldiğinde yalnızdı hepimiz gibi. Sonra biri çıktı karşısına, yaşadığı güven problemleri yüzünden insanlarla pek anlaşamayan biri...
Demir Güçsöz. İkisinin tanışması pek de sıradan sayılmazdı. Aynı sınıfta olmalarına rağmen zorunlu durumlar haricinde pek konuşmazlardı. Açelya o sıralar çevresindekilerle iyi anlaşmaya çalışmakla meşguldü. İnsanları tanımaya çalışıyor, kendini birilerine yakın hissetmek istiyordu. Demir ise esprilerini altındaki gizli anlamlar ile insanları iğnelemeyi pek seviyordu. Bir gün bu iğnelerinden biri çarpabileceği en doğru kişiye çarptı.
Aslında her şey bir Harry Potter sohbetinin ortasında başlamıştı...
Demir ve Açelya... İkisinin en ortak noktası buydu işte.
Demir bir gün öğle teneffüsünde yine sırasında oturup gizlice telefonundan oyun oynarken Açelya ve etrafında sohbet ettiği birkaç kızın 'Harry Potter' hakkında konuştuğuna şahit olmuştu. Kaçamak bakışlarla onlara baktığında en çok konuşanın Açelya olduğunu fark etmişti. Sohbetin seyri onun hoşuna gidiyor, dinlemekten zevk alıyordu ama buna rağmen belli etmiyordu. Dakikalar sonra üzerinde oldukça bol duran forması ve alnına düşen düz saçlarıyla onların yanına ilişti. Kalerüfer peteğine yaslanan Açelya'nın yanına yavaş ve umursamaz hareketlerle geçtiğinde hala telefonundan oyun oynamaya devam ediyordu. Açelya ve etrafındaki üç kız anlamsız bakışlarını Demir'e çevirip sözlerini duraksattığında ondan bir açıklama beklediler. O ise kafasını ancak oyunu kaybedince kaldırabildi.
"Lanet olsun!" diyerek telefonu hışımla büktüğü dizine vurduğunda kafasını Açelya'ya çevirdi.
"Çok gevezesin, farkındasın değil mi? Senin yüzünden oyunu kaybettim." ciddi bir şekilde yaptığı iğneleyici sözler ve takılmalar onun yaşama sebebiydi. Açelya böyle bir şey beklemediği için önce yüzünü ekşiterek kendini ondan geri çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOR MENEKŞE
ChickLitDilara, yıllar önce hastane koridorunda Deren'e verdiği sözü tutmak için çabalamaktadır. Bu zorlu yolda, bir falezin kıyısında dalgalara yakalanır. Dalgaların ise onun gözlerindeki emaneti almaya ihtiyacı vardır. Anlamsız intiharlar ya da kanıtsız c...