46. Bölüm - Turkuaz, Eflatun ve Beyaz

3.6K 357 33
                                    

Kain, bana doğru yaklaşarak tam bir adım önümde durdu. Kafasını hafifçe öne eğmiş ve sanki kafasındaki düşüncelerde kaybolmuş gibi dalgın bir hareketle, başparmağıyla dudağını sıvazlıyordu.

Bir süre konuşmadı, bakışları yerden yavaş yavaş yüzüme doğru çıktığında nefesimi tutup ne yapacağını beklemeye başladım. Gözleri dikkatle yüzümü inceliyordu. Yavaşça elini kaldırıp parmaklarıyla nazikçe dudağımdaki yaraya dokundu. Gözleri hiddetle kararmıştı ancak sesinde aldatıcı bir sakinlik vardı. "Bu nasıl oldu... Dudağı?" diye sordu.

Soytarı, elbette gözlerindeki fırtınaları göremiyordu. Bu yüzden umursamaz bir tavırla omuz silkip, "Biraz hırçın davranınca, icabına bakmak zorunda kaldık." diyerek takdir eder gibi bir tavırla, bana vuran askerin omzuna koydu elini ve aptal asker sırıttı.

İri Kıyım, yüksek sesli bir kahkaha attı.

Kain ise anlıyorum der gibi yavaşça kafasını sallamakla yetindi...

Sonra, yine insanı olduğu yerde titreten o otoriter ses tonuyla, "O, kan gelinim olacak." diye buyurdu. Tavrının ödün vermez havası kanımı dondurmuştu.

Bütün vücudum bir titremeyle gerildi. Kendimi sakinleştirmek için gözlerimi kırpıştırarak kapattım ve beni sakinleştirmesini umduğum bir kaç derin nefes aldım.

Tüm bunlar gerçekte yaşanmıyor, aslında bir kâbus görüyor olmalıyım diye düşünerek, kanatacak kadar sert bir şekilde dilimi ısırdım ve bekledim. Sonra yavaşça gözlerimi açtım ve Kain'in ifadesiz yüzünü gördüm.

Siktir! Hâlâ aynı yerdeydim.

Selene, hayretle iç geçirip Kain'e baktı ama onun bakışları hâlâ benim üstümdeydi.

"Bak sen?" dedi neşeyle İri Kıyım.

Selene ise aynı neşeyi pek paylaşmıyor gibiydi ve tiksinir gibi, "Ciddi olamazsın." dedi Kain'e.

Kain ise cevap vermedi, sadece yavaşça dönüp tek kaşını kaldırarak Selene uyarır gibi bir bakış atmakla yetindi.

Selene, itaatkâr bir tavırla hemen geri adım atıp kafasını hafifçe öne eğdi ama sonra sanki birden aklına bir şey gelmiş gibi kafasını kaldırıp, yüzünde şeytani bir gülümsemeyle arkasında bir yere doğru baktı.

Sesinde bu kez keyifli bir tını vardı. "Victorya tatlım, yıllarca bugünü beklemiştin oysa ki." dedi ve kötücül bir kahkaha attı. Bu kadının aldatıcı bir güzelliği vardı ve içi kesinlikle çürümüştü.

Selene'in bakışlarını takip edince, beline kadar gelen simsiyah dalgalı saçları, masmavi gözleriyle beyazlar içinde çok güzel bir kadını fark ettim. Biraz ilerimizde sol tarafta kalabalığın en önünde duruyor ve herkes gibi hayretle olan biteni izliyordu.

O bir insan mıydı?

Gözleri dolmuştu ve saf bir nefretle bana bakıyordu. Yanımızdan hışımla geçip hızla kapıya doğru giderken, onun bir insan olduğundan artık emindim. Selene ise arkasından sırıtarak bakıyordu.

Kain bana uyaran bir bakış attıktan sonra kafasını hafifçe yana çevirip, "Lance, onu götür buradan." dedi.

Gerçekten de bir Lance vardı demek ki!

Koruma gibi yanında duran askerlerden sarışın olanı bana doğru gelirken, Kain'in bakışları yanımdaki kızlara kaydı. Gözleri şeytani bir parıltıyla parlasa da kızlara kibarca gülümsedi. Korkuyla titremeye başladım. Ne olacaktı? Ne yapacaklardı?

Lance, beni belimden tutup nazikçe kapıya doğru yönlendirmeye çalıştığında; göz ucuyla Soytarı ve adamlarının da kapıya doğru harekete geçtiklerini gördüm. Ancak Kain'in yanındaki kızıl saçlı diğer koruma çoktan önlerini kesmişti.

EVA +18 (Avesta Serisi 1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin