Karın yağışını izlerken her şeyi unutmayı diliyordu. İçindeki canavarla savaşıp aynı zamanda da normalmiş gibi davranmak onu yoruyordu. Dahası normal bile değildi. Sadece kendisini kandırıyordu. Kafasının içindeki sesler onu delirtecek noktaya getirmek üzereydi. Daha ne kadar bu sesleri duyacağını bilmiyordu. Yattığı yataktan pencereye gözlerini dikmiş karın yağışını izlerken istemediği şeyler geliyordu aklına. Gözlerini kapattığı her an o görüntü karşısına geliyordu. Etrafında parçalanmış insanın vücudu ve beni öldürme diye atılan çığlıklar... Yosun'un bu kadar zayıf olmasının nedeni kendisiydi. Kendi varlığını kabul etmediği için başına bu ve bunun gibi şeyler gelecekti. Ama Yosun hep kendi vampir benliğini reddetmek istemişti. Sadece normal bir insan olmak istiyordu. Kendi ailesini reddetme durumuna gelse bile bu durum, insan olmak istiyordu. Aynı zamanda insan olamayacağını da iyi biliyordu.
Yavaşça yataktan doğruldu. Kendisini nedensizce huzurlu hissediyordu. Bu huzura kendisi bile anlam verememişti. Sanki dün bir insanın ölümüne yol açmamış gibi huzurluydu. Dudaklarını ısırdı. Bu kadar rahat olmasına inanamıyordu. İçindeki vahşi benlikten kaynaklı olabileceğini biliyordu. Her ne kadar yarı insan olsa da yarı da vampirdi. Doğanın en vahşi ve en yırtıcı varlığıydı kendisi. Gözlerini karlı yerlere çevirirken gözüne bir şey çarptı, daha doğrusu birisi. Keskin gözleriyle Yosun'un izliyordu o da. Yosun kendisini izleyen bu kişiyi tanımıyordu. Doğru görüp görmediği kontrol etmek için pencereye yaklaştı. Kendisini izleyen kişiyle birkaç saniye bakıştıktan sonra ağaçların arasında kayboldu. Yosun kendisini izleyen kişinin o an bir avcı olabileceği düşüncesinden uzaktı. Yine de bu ihtimali de düşünmeden edemedi. Derin bir iç çekerken aklından avcı düşüncesini tamamen sildi. Şuan bunun gibi bir şeyle uğraşacak durumda değildi. Hem kendisi hem de ailesi bununla uğraşamazdı. Fakat bu durum devam ederse gerekeni elbet yapacaktı. Şuanlık bu konu hakkında sessiz kalma hakkını kullanacaktı.
Aklında kendi içindeki benlik haricinde başka şeylerde vardı. Atlas'ın onu sakinleştirmeye çalışırken ki çabasına yürekten teşekkür etmesi gerekirken onu odadan kovmuştu. Gözlerinde gördüğü o ifade hiç yabancı gelmiyordu Yosun'a. Daha önceden böyle bir şeyi yaşadığına yemin bile edebilirdi. Hatırladığı kadarıyla yaşamamıştı. Sadece düne kadar... Atlas'ın koşulsuz ve şartsız Yosun'un her emrini yerine getiriyor oluşu Yosun'un aklında bir an soru işaretleri bırakmıştı. Dün ona karşı çıkmadan ortadan kaybolmuştu. Onu merak ediyordu. En azından ona bir özür borçlu olduğunu düşünüyordu. Odanın kapısını yavaşça araladı. Koridoru boydan boya kaplayan pencerelerden yansıyan ay ışığı gözlerinin kamaşmasına sebep oldu. Saatlerdir karanlığa alışkın olan gözleri birkaç saniye için kamaşmış, ışığa alıştığında ise herhangi bir tepki vermemişti. Koridor aşırı sessizdi, aynı ev gibi. Tek bir ses bile kulağına gelmiyordu. Ya da o öyle sanıyordu. Gözlerini ay ışığından alamadığı o saniye Yosun bin bir düşünceye boğulmuştu. Bu durum onun canını sıkmaya başlamıştı. En ufak durgunluğunda aklında şu zamana kadar düşünmediği şeyler bile geliyordu.
Birkaç saniye içerisinde onu görmesi gerçekleşmişti. Odanın kapısını kapatmak için arkasını döndüğünde, sol tarafta, duvarın dibine çökmüş, duvara yaslanarak uyuyan Atlas dikkatini çekmişti. Ne zamandan beri oradaydı? Uyandırmamak için kapıyı yavaşça kapattı. Ona attığı her adımla yaklaşırken kalbi yerinden çıkacakmışçasına atıyordu. Sanki kalbi göğüs kafesinden çıkıp koridoru koşarak evden çıkacaktı. Derin bir nefes aldı, sırf kalbinin bu anlamsızca atışına bir son verebilmek için. Ama o isyan çıkartmak istercesine atışlarına devam ediyordu.
Eğilip Atlas'ın ay ışığı vurmuş, masum yüzünü incelemeye başladı. Sanki deliksiz bir şekilde uyuyordu. O kadar masum ve savunmasız duruyordu ki içinden ona dokunma arzusu geçti. Bu arzu o kadar kuvvetliydi ki ona dokunup onun sadece kendisinin olmasını istiyordu. Soğuktan kabarmış saçları dağılmış, masum yüzüne dökülmüştü. Adeta saçlarına gece dokunmuştu. İçindeki dokunma arzusu baskın çıkmış olacak ki gülümseyerek hafif dokunuşlarla onun saçlarına dokunuyordu. Ona her dokunuşu adeta parmaklarının uçlarını yakıyordu. Tırnaklarıyla hafifçe sakallarına dokundu. Onu Atlas'a çeken bir şey vardı. Ne olduğunu bilmese de onu içten içe arzuluyor olması, belki de kendisinin bile başa çıkamayacağına sebebiyet gösteren hislerin ta kendisiydi. Bileğini sıkıca tutan parmakların kavrayışıyla kendine geldi Yosun. Atlas'ın delici mavi gözleri Yosun'un gri gözlerini hapsetmişti. Şaşkınlığı nedeniyle sadece ona bakıyordu. Ciddi duran yüz ifadesi gevşedi ve dudakları hafifçe kıvrıldı. Gülümsüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
VampireSiz hiç kendi gölgenizden kaçarken, başkasının gölgesine basıp yere düştünüz mü? Ben düştüm, hemde defalarca...