Bon Jovi-Livin' On A Prayer
"Tamam da, bu gerizekalı olmak için bir sebep olamaz ki."
"Yahu nasıl olmasın? Çocuğa hep gerizekalı demişler, garibim de inanmış."
"İçinde varmış."
Minseok ve Chanyeol'ün anlamsız tartışma konusu kimseyi rahatsız etmiyordu, hatta Sehun bu tartışmadan zevk alıp, üstüne bir de Minseok'u haklı buluyordu.
Kyungsoo boş bakışlarını onlara yöneltirken telefonuna gelen bildirimle irkilmeden edememişti.
Mesaj Jongin'dendi, ders bitiminde bir şeyler yapıp yapamayacaklarını soruyordu ve bu Kyungsoo için epey sevimliydi. Sözde oğlancı olmayan sözde sevgilisi bir anda dünya tatlısı birine dönüşmüştü ve Kyungsoo'nun bundan şikayetçi olması inanılmaz olurdu.
"Al işte, bu da kayboldu gitti."
Üçlünün bakışlarını üzerinde hissettiğinde yüzündeki gülümsemeyi silmiş ve onlara dönerken sahte bir öksürükle boğazını temizlemişti.
"Ne olmuş?"
"Ne mi olmuş? Bir de farkında olmadığımızı düşünüp bilmezliğe vurmuyor mu olayı.."
Minseok son zamanlarda ödevi için okuduğu kitaplar yüzünden kırk yaşını devirmiş teyzeler gibi konuşuyordu ve bu herkesçe garip olsa da alışılabilir bir durumdu. Chanyeol az önceki tartışmalarının da etkisinde kalarak Minseok'un omzuna vurduğunda Sehun vakit kaybetmeden ona geri vurmuştu. Minseok hassas noktasıydı, abisiydi, babasıydı veya onun gibi bir şeyiydi işte.
"Minseok hyunguma sataşma demedim mi? Bir dahakine ciddili pataklarım bak, kimse kurtaramaz."
Kyungsoo dikkatin üzerinden çekildiğini fark edip rahatlasa da Minseok sinsice telefonunu kapmıştı bile. Anlaşıldığı üzere pek de kolay kurtulamayacaktı sorgudan.
"Ne kahvesi Kyungsoo? Çocuğa kahve kusturacaksın yarın bir gün.. Kaç gündür sen seviyorsun diye litrelerce kahve içti seninle. Hala kahve diyorsun ama. Düpedüz randevuya çıkalım diyor işte, belli ki aklında da bir şeyler var. Olur deyip geçivermek çok mu zor sanki? Chanyeol bir şey söyle şuna, rica ediyorum."
Chanyeol Sehun'la uğraşmayı kesip oturuşunu dikleştirdi ve Minseok'un sözü kendisine devretmesini büyük bir ciddiyetle karşıladı.
"Yıllardır flörtten uzak bir hayat sürdüğün için böyle şeyleri unutmuş olabilirsin ama en azından bazı şeyleri çocuğun yönlendirmesine izin ver. En azından çabalıyor flört etmeye.."
"Sen hani hoşlanmıyordun Jongin'den?"
Chanyeol açık pembe saçlarını parmak uçlarıyla düzeltip omuz silkti. Hala hoşlanıyor değildi ama çocukluk arkadaşının mutlu olduğunu görmek güzeldi. Zaten sık sık yıllarca onu da, kendini de kandırdığını bilmenin verdiği pişmanlıkla canını sıkıyordu. Gereksiz ve yoğun ilgisiyle yakın arkadaşını kaybedebilirdi ne de olsa. Eh, özrünü de ona mutluluğunda destek olarak diliyordu kendince.
"Çok afedersiniz ama Kyungsoo, bu ikisini dinlemen senin açından kötü olacaktır çünkü içleri yaşlanmış, flört nedir bilmiyorlar. Misal Chanyeol'ün flört anlayışı yiyişmek, saçmalığa bakar mısın? Ondan mı yardım alacaksın yani? Ya da Minseok hyung, senelerce durmuş durmuş, en sonunda bir flört yapmış. Onda da sıkılmış bunalmış ve kıza engeli basmış."
Dramatik bir şekilde iç çekti ve başını iki yana sallarken devam etti.
"Yardım alacağın tek kişi ben olmalıyım, neden? Çünkü hepinizin yaşını toplasak benim flört ettiğim kişilerin sayısına yetişemezsiniz. Nasıl olduysa bu sırığa vurulup duruldum da sakin sanıyorsunuz beni. Ama bu konudaki engin bilgilerime ihtiyaç duyman kaçınılmaz. Hem Jongin'i de en iyi ben tanıyorum, yalan değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Do Kyungsoo'ya Aşık O(ğ)lanlar Kulübü
ספרות חובביםJongin oğlancı değildi ve okuduğu üniversitedeki her erkeğin Kyungsoo denen oğlandan hoşlanmasını hiç de mantıklı bulmuyordu.