save me

2.1K 167 171
                                    

kitabın şarkısı:
sign of the times, harry styles

Kurtar beni, Van Gogh-hyung, diye geçirdi içinden.

Min Yoongi, sessizce kendi tabağındaki yiyecek kalıntılarını didikleyerek kendi kendine düşünüyordu. Düşünceleri belirli bir düzende değildi. Herkes, kalbi kırılmış bir insanın, yıllardır aşık olduğu kişinin düğün gününde iştahlı bir şekilde yemek yemesini nasıl bekleyebilirdi? Akşam yemeği menüsünde kuzu şişler nasıl yenirdi? Ben neden burdayım ki? Gibi yüzlerce düşünce geçiriyordu aklından.

Yoongi zarif, koyu kırmızı kadife yastıklı sandalyelere ve onlara uyumlu saten masa örtülerine, tüm mekanı süsleyen beyaz güllere ve dantellere bakındı. Her şeyin merkezinde Namjoon, Sowon'un yanında oturmuştu ve kalbindekiler gözlerine yansıyormuş gibi sevdiği kişiye bakıyordu. Kim Namjoon, liseden ve her ikisi de sanatta uzmanlaşmaya başladığı kolejden beri en iyi arkadaşıydı. Sowon ise Namjoon'un bir yıllığına tanışıp moda tasarımında uzmanlaşan kız arkadaşıydı. Erkek ve kız. Bugün ve sonsuza dek karı koca.

İki masa ve birkaç gökada uzakta oturmuş olan Yoongi, kendini çok yalnız hissediyordu, bir şekilde geride kalmış ve hüzünle düğünün nedeni olan sevdiği kişiye bakınıyordu; kalbi şu anda insanlığın bildiği en kötü acıyla çevriliydi.

Neden birlikte bu kadar sevimli görünüyorlar?

Göğsünde tanıdık bir sızı, gözyaşlarıyla gözlerinin kenarlarına batmaya başladığında tuttuğu çelik çatalın soğuk gövdesini avucunda iyice sıktı. Kendisine son birkaç aydır umutsuzca sorduğu o aptal soruyu yine sordu.

Neden ben olamadım Namjoon?

Yoongi bakışlarını yasal olarak evli olan çiftten hemen uzaklaştırdı ve tabağındaki kuzu şişlerine odakladı. Aklını tekrar Van Gogh'un Yıldızlı Gece adlı eseriyle ilgili düşüncelerle doldurmaya çalışırken, aynı egzersiz, ona işkence eden düşüncelerden kurtulması gerektiği anlarda hayatını kurtaran bir yönteme dönüşüvermişti. Sowon sayesinde daha önce de yaptığı bir şeydi bu. Düğün elbisesinde kesinlikle çarpıcı görünen koridorda yürüdüğünde ve Namjoon kendisine heyecanlı bir şekilde 'Başardım, onunla evleniyorum.' dediğinde de bu yöntemi kullanıp kendini bastırmış ve düşüncelerini dağıtmayı başarmıştı.

Yoongi'nin sessizliği, önündeki zaman diliminde yüzünde bir gülümseme oluşturmaya çalışmakla devam etti ve aynı masada oturan diğer üniversite arkadaşlarının karşılıklı nazik konuşmalarını kibarca reddetti. Kendisine iyi olduğunu söylemeye çalışıyordu; er ya da geç iyi olacağını. Ama tüm bunlar, zaten dayanamadığı boğulma hissini daha da arttırıyordu.

Derin bir nefes aldı ve Vincent Van Gogh'un en iyi şaheserlerinden bazılarını çizdiği resim odasında oturduğunu hayal etti.

Yıldızlı Gece onun kişisel favorisiydi.

Karanlık. Işık. Mavi. Sarı. Girdaplar. Gölgeler. Namjoon'un yumuşak ellerini unut. Baştan çıkarıcı gülümsemesini unut. Derin çukurlarını ortaya çıkarak gülümsemesini. Karanlık. Karanlık. Girdaplar. Yıldızlar. Mavi. Onları görme. Karanlık. Bu ne zaman bitecek? Işık. Yıldızlar. Lütfen! Sarı. Sarı. Mavi. Namjoon'un sıcacık gülen gözlerini unut. Her şeyi unut. Her şey karanlık. Her şey mavi. Namjoon artık benim olmayacak. Karanlık. Hassas şekilli yüzü. Gamzeli gülüşü. Namjoon'u unut. Sarı. Yıldızlar. Işık. Onları unut. Hiçbir şeyi görme.

Teşekkürler, Van Gogh-hyung.

"Vay canına!"

Yoongi düşüncelerinde yüzerken yanından gelen ses onu korkutmaya yetmişti. Her kim konuştuysa, Yoongi farkında bile olmadan masa peçetesinin üzerine çizdiği gamzeli gülüşü olan karikatürü daha iyi görmek için aniden omuzlarının arkasından kafasını uzatmıştı. Diğer çizimlerinin yarısı kadar bile etkileyici değildi, ancak bakan kişi, Yoongi'nin yemek bıçağının sivri kenarı ve kuzu şişinin sosundan başka bir şey kullanmamasından dolayı büyülenmiş olmalıydı.

sign of the times | yoonmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin