"Jungkook bugün bende kalsana. İçeriz." normalde bu teklifi havada kapmam gerekirdi ama bu akşam JiHaun'la randevum vardı. JiHaun'da dün açık açık asıldığım kızın adıydı. "Söz veremem ya, başka bir planım var." bu sırada yanımıza Yoongi elindeki yemek tepsisiyle gelmişti. "Merhaba~" sevimli selamına karşılık vermeyi çok isterdim ama tepsisindeki kuş kadar kadar yemeğe gözüm takılmıştı. Kantindeydik ve öğle yemeği saatinin sonlarına yaklaşmıştık. Dersi uzadığı için sona kalan yemeklerden anca bu kadar alabilmişti sanırım ama yinede sormadan edemedim.
"Neden bu kadar az yemek aldın?" Yoongi'nin yerine Taehyung birden şikayet ederek söylenmeye başladı. "Jungkook, Yoongi hep böyle. Ne desek avuç içi kadar yemeği anca yiyor. Anlamıyorum nasıl doyuyor ama doyuyorum diyor birde. Bir şey söyle şuna ya, düzgünce beslensin. Valla güçten düşüp yataklara düşecek diye çok korkuyorum. Düşünsene yolda yürüyor ama düzgün beslenmediği için birden bayılıyor! Tanrı göstermesin!"
"Tamam sakin ol Tae, yediririm ben şimdi ona. Değil mi kedi?" sorduğum soruyla yüzü sanki karşısında annesinin boynunu kesmişim gibi bir hal alınca endişeyle Taehyung'a baktım. O da aynı şekilde bakıyordu. NE OLDU AMINA KOYAYIM YA?! "Guys beni korkutuyorsunuz, ne oluyor?" ilk Taehyung toparladı. "Yok bir şey, yedir sen Yoongi'ye hadi. Bu gidişle hiç yiyemeyecek." başımla onu onayladım. "Haklısın." geri Yoongi'ye döndüğümde şaşkınlığını atlatmış görünüyordu. Tabağına koyduğu azıcık pirinci kaşığıma toplayıp ağzına uzattım. Yoongi de uslu bir şekilde yerken kendi tabağımdaki kızarmış tavuktan uzattım. Kararsız bir şekilde bana bakmıştı. Başımla yemesi için onayladığımda tekrar ağzını açtı. Biz bu şekilde devam ederken arkamızdan bir kızın sesini duyduk.
"Jungkook oppa~ kardeşin mi o?" laubali tavrına ve izinsizce Yoongi'nin yanına oturup saçlarını okşamasına sinir olduğum için Yoongi'nin sandalyesini kendime doğru çektim. "JiHaun, Yoongi senden üç yaş büyük." gözleri şaşkınca büyürken Yoongi'nin elimdeki tavuk parçasına baktığını gördüm. "O zaman neden onu kendi ellerinle besliyorsun?" benim bir şey dememe izin vermeden Yoongi atıldı. "Kocam çünkü." JiHaun şaka sanıp güldü ve Yoongi'yi umursamayıp bana döndü. Kıskanç gözleriyle Yoongi'nin pürüzsüz suratını süzdüğünün de farkına varmadım sanmasın.
"Oppa akşam buluşuyoruz değil mi?" keşke sorularınızı seninle buluşma karşılığında çözmeseydim ya, oradaki erkekle buluşmaya gitmem bile daha makbule geçerdi. "Üzgünüm canım ya, Yoongi'yle barıştık. O yüzden sen dahil kimseyle buluşamam." Yoongi'nin yüzü gülerken kız kaşlarını çattı. Tae ise... o kendi halinde defterine bir şeyler yazıyordu. "Anlamadım, neden Yoongi'yle- pardon Yoongi seonbae ile barıştın diye kimseyle buluşmaya gidemiyorsun?" Yoongi dudaklarıma bir öpücük kondurdu. "Çünkü sevgiliyiz. Beni bütün kızlardan daha güzel bulduğunu ve bana asla doyamadığını söylediği günden beri beraberiz." sevimli dişleriyle -gülümsemesini görmeyi haketmeyen kıza doğru- gülümseyip boncuk gözlerini bana çevirdi. Bana arka çıkması ve bu kadar sevimli olması ister istemez etkilenmemi sağlamıştı.
"Jungkook oppa gay misin? Zaten bir iki kere takılır eski arkadaş olarak kalırız diye düşünmüştüm ama bir sevgilin varmış." eliyle ağzını kapatıp bir bana bir Yoongi'ye bakıp durdu. "Aman Tanrım... ÇOK TATLISINIZ! Bir kere daha öper misin Yoongi seonbae, lütfen!" Yoongi şaşkınca kızın tepkilerini izlerken ben de, şaşkınlıktan dolayı öne çıkarttığı dudaklarına bakıyordum. Kendi sandalyesinde oturuyordu ama bedenini JiHaun'a doğru çevirdiği için sırtı göğsüme bakıyordu. Başını kaldırarak bana çevirdiğinde heyecanlanmadan edemedim. Aslında ilk öpücüğümüz de olmayacaktı ama nedense heyecandan gebermek üzereydim. Elini yanağıma koyup dudaklarıyla üst dudağımı kavradı ve emdi. Ben de beklemeden alt dudağını emmeye başladığımda kızın sapık gibi bizi izlediğinin farkındaydım ama gözlerimi yoğun hazdan dolayı açamıyordum. En sonunda Taehyung'un kalın ve yüksek çıkan sesi yüzünden ayrıldık.
"Oha!" geri çekilip yüzüne baktım. O aşağı doğru bakıp nefesleniyordu. Sonra JiHaun'a döndü. Bir saniye, Yoongi'nin yanakları mı kızarmıştı. Bembeyaz teni vardı zaten, hemencecik belli olmuştu utandığı. "Tanrım şuracığa bayılacağım. Birbirinize çok yakışıyorsunuz. Birbirinizi ne kadar çok sevdiğiniz de gözlerinizden belli zaten. Umarım çok mutlu olursunuz. Gitmem gerekiyor şimdi. Daha sonra beraber kahve falan içelim. Görüşürüz!" koşarak kantinden çıktığında Yoongi yine sevimlice başını bana çevirip alttan alttan bakmaya başladı.
"Şey-"
"İnkar etmenin bir alemi yok. Yoongi ben senden çok hoşlanmaya başladım. Gerçekten çıkalım mı?" diş etlerini göstererek kocaman gülümsediğinde ben de gülümsedim. Kollarını boynuma sardığında mırıldandığını duydum.
"Evet, çıkalım."
***
-3k olmuş ficimiz. Bunun şerefine kısa bir bölüm~
-diğer bölüm de smut mu olsa ne?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Private Cat - {YoonKook}
Fiksi PenggemarJungkook elini cama koydu, kediye dokunabilme arzusuyla. Tarçın gözlü kedi bir camdaki ele bir de liseli gence baktıktan sonra ağır hareketlerle patisini kaldırıp, Jungkook'un elinin hizasına koydu. Jungkook o an içinden geçirdi: Bu kedi benim olmal...