"Olmaz Taehyung, Jungkook'a anlatamam artık. En azından şimdilik. Önceki yaşadıklarımızı hatırlamadan benden hoşlanmaya başladı. Belki yine beraber olursak aramızda yaşananları hatırlar ama şimdi kafasını karıştıramam. Bir haftadır çıkıyoruz ve çok mutluyuz. Bunun bozulmasını asla ama asla istemiyorum." Yoongi, kuzeninin kendisine sorduyu soruyu içtenlikle cevapladı. Jungkook'u küçük kalbiyle çok seviyordu ve bunun bozulmaması için elinden gelen her şeyi yapardı. Taehyung ise bu açıklamayı yeterli bulup sessizce başını salladı. O sırada en yakın arkadaşı mesaj atmıştı çünkü. Bugün Yoongi'nin doğum günü olduğu için pastayla beraber sessizce eve girecekti. Pastayı hazırlayıp bir anda Yoongi'nin karşısına çıkmayı planlıyordu.
Planladıkları gibi de oldu. Yoongi duştayken Jungkook sessizce eve girdi ve mutfağa geçti. Birkaç dakikaya üniversiteden arkadaşları da gelecekti ve küçük, güzel bir sürpriz yapacaklardı. Jungkook pastayı hazırladıktan sonra salona geçti. Taehyung da o sırada arkadaşlarını içeri aldı. Yoongi daha duşta olduğu için rahatça mutfağa geçti hepsi. Yoongi her şeyden bi' haber salona oturmak için gidecekti ve Jungkook önde elinde pastayla onu karşılayacaktı. Tabii arkasında da Taehyung ve arkadaşları olacaktı. Ama bu sefer planladıkları gibi olmadı ve Yoongi bornozuyla mutfağa girdi. Birden bu kadar çok kişiyi görür görmez ağzından küçük bir çığlık kaçtı. Jungkook, küçük sevgilisinin korkup çığlık atmasından ve yarı çıplak olmasından dolayı endişe kıskançlık karışımı duyguları yüzünden pastayı yere düşürüp Yoongi'nin önüne geçti. "Sikeyim ya! Her şey boka sardı! Tanrı aşkına sen neden çıplak dolanıyorsun? Çabuk odaya!" Yoongi kızarmış yanaklarını kimseye göstermeden odasına koştu. Ama peşinden de Jungkook gitmişti. Geride kalanlar ise saf saf birbirlerine bakıp yeri mahveden pastayı temizlemeye konuldular.
Yoongi odasına varır varmaz giyinmeye kalkışmıştı ki arkasından gelen Jugkook buna engel oldu ve Yoongi'nin iki bileğini de tutup başını üstüne sabitleyerek dolaba yasladı. "Sen beni çıldırtmak istiyor olmalısın..." çıplak beden gerilirken bir an önce giyinmek istiyordu. "Jungkook giyineyim konuşuruz tekrar." uzun olan karşısındaki manzarayı süzdü. Bornozunun açılmaması için önünden bağladığı ip gevşek dururken beyaz göğsü ve ince bacakları aralardan oldukça net gözüküyordu Yoongi'nin. "Bence misafirler bekleyebilir." diyerek karşısındaki küçük sevgilisinin dudaklarına kapanıp bornozu üzerinden sıyırdı. Yoongi'nin yanakları, çıplak olmanın verdiği utançla kızarırken Jungkook birden onu kucağına alıp odadaki yatağa uzandırdı.
"Imh~ Jungkook d-dur. Hemen içerideler. Çok ses gider..."
"O zaman sessiz ve hızlı oluruz." Jungkook, Yoongi'yi hiçbir şekilde dinlemezken parmaklarını sevgilisinin ağzına yollayıp kendisi de onun karnına eğilmişti. Pürüzsüz süt gibi tenin her zerresini öpmeyi çok seviyordu fakat ilk defa gözü bu kadar dönmüştü. Parmaklarının etrafında Yoongi'nin sıcak dilini hissediyorken dişlerini beyaz tene geçirdi ve orayı kızarana kadar emdi. Karnının her yerine aynı işi yaptıktan sonra parmaklarını narin sevgilisinin ağzından çekip ilk parmağını habersizce soktu. Yoongi'nin nefesi kesilirken ikinci parmağı da hissetmesiyle beli gerildi. Jungkook parmaklarıyla sevgilisini hazırlarken bir yandan da üstündekilerden kurtulmaya çalışıyordu.
Yoongi'nin yeteri kadar hazır olduğunu düşünüp parmaklarını içinden çıkartı. Yoongi'nin mızmızlanmarı arasında Jungkook üstündeki her şeyden kurtularak sevgilisinin uyluklarını okşayarak bacak arasına girdi. Her yerini öpüp morartmak istiyordu ama o kadar dayanabileceğini hiç sanmıyordu. Canını oldukça acıtmaya başlayan ereksiyonlu aletini yavaşça sevgilisine itip alışmasını bekledi. Yoongi içindeki dolulukla sık sık nefes alırken Jungkook'un boynuna doladı kollarını. Uzun olan alttaki hareketlerini hızlandırırken sevgilisinin dudaklarına eğilip tadını almaya çalıştı. Öpüşmelerini Yoongi'nin zevkle attığı çığlıkla bölünürken Jungkook hırsla vuruşlarını bebeğinin prostatına yapmaya başladı.
"J-jungkook yavaş-la içeride- ah! Hı-hızlan!"
İkili birbirlerini tatmin edene kadar sevişip öpüştükten sonra yan yana uzanmaya başladılar yatakta. Yoongi aklına gelen şeyle birde sevgilisine döndü. Bir ihtimal... hatırlıyor olabilir miydi artık? "Sevgilim." Jungkook içindeki neşeye engel olamadan döndü güzel sevgilisine. "Efendim bebeğim?"
"Şey, nasılsın?"
"Çok iyi. Sen?" Yoongi'nin içindeki son umut kırıntıları da bu şekilde sona ererken iç çekip ayaklandı. Jungkook beyaz tenliyi gözleriyle takip ederken oldukça keyifliydi. Yoongi hızlıca iç çamaşırını giyip üzerine de uzun ve bol olan beyaz bir tişört geçirdikten sonra yatağa uzandı. Hüzünlenmişti işte. Geçmişlerini, ilklerini Jungkook'un, ilk aşkının hatırlamaması çok üzmüştü onu. Tamam, Jungkook yine kendisine aşık olmuştu ama öncesi de vardı... Yoongi sırtını sevgilisine dönmüş somurtarak uzanıyordu artık. Jungkook kolunu ince bele sarıp kendisine çekti. Yoongi'nin modunun düştüğünü fark etmişti ve sebebini de biliyordu.
Evet, Jungkook özel kedisini hatırlıyordu.
"Bebeğim? Sorun ne?" Yoongi omuz silkip sessizce uzanmaya devam etti. "Yoonie~ hadi ama güzelim." Jungkook Yoongi'nin çenesinin altını okşadığında Yoongi gülümseyip ona döndü. Refleks olarak yapmıştı bunu. "Gi, doğum günü hediyeni beğendin mi?" Yoongi yanaklarının kızarmasını engelleyemezken gülüp başıyla onayladı. Hâlâ daha anlayamamıştı Jungkook'un hatırladığını. Ayrıca sevgilisinin küçük bir oyununa düştüğünün de...
***
-25'i beklemeden ansızın final yapabilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Private Cat - {YoonKook}
FanfictionJungkook elini cama koydu, kediye dokunabilme arzusuyla. Tarçın gözlü kedi bir camdaki ele bir de liseli gence baktıktan sonra ağır hareketlerle patisini kaldırıp, Jungkook'un elinin hizasına koydu. Jungkook o an içinden geçirdi: Bu kedi benim olmal...