Multimedya: Güneş
☀ Selam canlarım. Nasılsınız?
☀Umarım hepiniz iyisinizdir. Bir süredir kitabımı düzenlemek istiyordum fakat vaktim olmadığı için yazamıyordum. Artık vakti geldii.
Herkese iyi okumalar...❤
-1.BÖLÜM-
.
.
.
Arabama binmeden önce son kez, çocukluğumun ve en güzel anlarımın yaşandığı eve son kez baktım. Bir süre gözlerim evin üstünde dolandı. Yavaşça anneme döndüm. Beline kadar uzanan, güneşin vurmasıyla daha da canlı gözüken kumral saçları muhteşem görünüyordu. Üstünde zümrüt yeşili saten gömlek, altında ince bacaklarını saran siyah kumaş pantalonu ve kendimi bildim bileli giydiği yüksek topuklu stilettolarıyla her zaman ki annemdi.
Dolu gözlerini gözlerime sabitledi ve kocaman gülümseyerek sağ elini havaya kaldırıp elini salladı. Bende aynı şekilde gülümsemeye çalışarak elimi kaldırıp salladım. Derin bir nefes alarak arabamın kapısını açıp sürücü koltuğuna yerleştim. Gözlerimden süzülen damlayı elimin tersiyle silerek arabayı çalıştırdım ve gaza basarak hem annemden hem de çocukluğumdan hızla uzaklaşmaya başladım.
Hayat ne garipti öyle değil mi?
Bazen hayat size öyle şeyler yaşatır ki, kendinizi bir anda herkesten uzaklaştırmak istersiniz. Kendinizi yabancılaştırarak, insanlara karşı kapalı bir kutuya dönüşürsünüz. Kimisine göre bunu bize insanlar yapardı, insanlar acımasızdı ve canınızı yakardı. Ama kimilerine göre de bu, Tanrı'nın bize vermiş olduğu bir sınav ya da bir cezaydı...
Bana göre ben, Tanrı'nın sınavına tabi tutuluyordum ve ben bu sınavdan kalmak üzereydim... Hani, okulda öğretmeniniz bir anda sizi sınav yapmak ister ve o sınav hakkında en ufak bir fikriniz dahi yoktur. Hazırlıksız yakalanırsınız. Yardım alabileceğiniz bir alan yoktur ve sınav kağıdına öylece bakarsınız. Bir soruyu bari yapmaya çalışayım dersiniz ama neresinden tutsanız elinizde patlıyordur.
İşte tam da bunu yaşıyordum! Hayatımda yaşadığım her şeye çok hazırlıksız yakalanmıştım ve neresinden tutsam elimde kaldı.
Sahi, neydi beni en çok yaralayan?
Babam ve annemin ben 12 yaşındayken ayrılıması ve onların kavgalarında arada kalan olmam mıydı, yoksa canımdan bile çok sevdiğim abimin, babamın kullandığı arabada yapılan kaza sonucu ölmesi miydi? Tüm bunların üstüne daha acımı yaşayamadan, abimi kaybettikten 1 ay sonra lösemi olduğumu öğrenmem miydi acımı harlayan?
Her şey o kadar çok üst üste gelmişti ki, hayatımın en berbat zamanlarını yaşıyordum ve işin kötüsü ben bunları yaşarken yanımda bir tane bile insan yoktu.
Annem bir bankanın müdürüydü ve kendini abimin ölümünden sonra işine o kadar çok adamıştı ki, beni unutmuştu. İlk zamanlar ona çok kızıyordum ama artık sadece kırgındım. Evlat acısı çok başka derler, yaşamadığım için bilemezdim, annemi anlayamazdım ama bende onun çocuğuydum. Birlikte yaralarımızı sarmaya çalışarak ve birbirimize destek olarak atlatmaya çalışabilirdik fakat o beni görmezden gelmeyi seçmişti.
Ne zaman ki kanser olduğumu öğrendi o zaman beni hatırladı. Ne kadar ilgilenmeye çalışsa da abim öleli ve bizim aramıza mesafe gireli koskoca bir yıl olmuştu. Kolay kolay telafi edilemezdi. Bu koskoca bir yılda kendimi herkese kapatmış, kapalı bir kutuya dönüşmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Güneş -DÜZENLENİYOR-
Teen FictionAcılarını ve hastalığını da alıp giden Güneş, gideceği yer ona ve hastalığına iyi gelecek mi? Peki ya acıları olanlar bir nebze olsun unutabilecek mi?