Hastanenin soğuk koridorunda el ele yürüyorduk. Her adımımızda o kapıya yaklaşıyorduk. Huzur bulduğumuz, gerçeklerle yüzleştiğimiz, dertlerimizi anlattığımız ve bazen ardında gözyaşlarına boğulduğumuz o kapı.
Haftada en az bir kez karşılaştığımız kapının önünde durup el ele tutuştuğum sevgilime dönüp destek verircesine gülümsedim. O da bana gülümseyip hazır olduğunu belirtince kapıyı iki kez tıklattım.
"Girebilirsiniz."
İçeriden onay alınca kapıyı açıp içeri girdim. Ardımdan Selim de girdiğinde kapıyı kapatıp masasının önünde duran Aslı Hoca'ya döndüm.
"Merhaba çocuklar."
"Merhaba hocam." Selim'le hep bir ağızdan cevap verdik.
"Buyur Selim, sen terapi koltuğuna geç; Eylül, canım sen de yanındaki sandalyeye geç."
Selim terapi koltuğuna, ben ise yanındaki sandalyeye geçerken havadan sudan biraz konuşmuştuk.
Aslı Hoca da Selim'in diğer tarafında duran sandalyeye oturunca asıl konumuzun başladığını ikimiz de anlamıştık ki Selim elini elime uzatıp tuttu. Ona rahatlaması için sıcak bir gülümseme gönderdim. O da bana gülümseyip kafasını sağında duran Aslı Hoca'ya çevirdi.
"İlaçlarını düzenli kullanıyor musun Selim?"
"Kullanıyorum hocam."
Aslı Hoca onay bekleyen gözlerini bana çevirdi. Kafamı sallayıp onaylayınca tekrar Selim'e döndü.
"İlaçlarını azaltacağız Selim. Bu aralar bayağı bir ilerleme katettin, tebrik ederim."
Selim bana dönüp gülümsedi ve onu yeme isteğimi uyandıran o cümleyi kurdu.
"Hepsi Eylül'ün sayesinde. O olmasaydı ben asla iyi olamazdım."
Ona gülümseyip onu yeme isteğimi bir kenara attım.
"Öyle deme Selim. Emin ol ben olmasaydım sen yine de iyileşecektin. Çünkü sen çok güçlü bir insansın. Eğer güçsüz bir insan olsaydın bugün burada değil, hastane yatağında yatardın."
"İkinizde haklısınız çocuklar. Selim, senin de dediğin gibi Eylül gerçekten de iyileşmende büyük bir rol aldı."
Aslı Hoca bana döndü ve tekrar söze girdi;
"Eylül, senin de dediğin gibi Selim gerçekten de çok güçlü bir insan. Bu tür rahatsızlıklarla baş etmek gerçekten çok zordur. Hatta bazen o kadar zordur ki içtiğin ilaçlar, aldığın terapiler ve sevdiğin insanlar bile sana yardım edemez."
"Haklısınız hocam." deyip hocayı destekledim.
Az önceki konuşmadan mutlu olan Selim söze girdi.
"Peki ben tam olarak ne zaman iyileşirim?"
"Bu sana, duygularına ve aklına bağlı Selim. Bunu sadece sen bilebilirsin."
"Haklısınız hocam, teşekkürler."
"Rica ederim Selim. Anlatmak istediğin bir şeyler var mı?"
"Sadece," birkaç saniye duraksadı. "Bu mükemmelliği kaybetmek istemiyorum."
"Hayat hiçbir zaman mükemmel gitmez Selim. Eğer gitseydi bu sefer daha mükemmelini arardık ve delirirdik."
Selim kafasını olumlu anlamda salladı. "Evet hocam ama yine de korkuyorum."
"Korkmakta haklısın Selim ancak korkunun hayatının önüne geçmesine izin verme."
"Teşekkürler hocam."
Hepimiz oturduğumuz yerden kalktık ve Aslı Hoca'yla vedalaşıp odadan çıktık.
Selim bir mazoşist olduğu için haftada en az bir kere buraya geliyorduk. Evet, yanlış duymadınız, mazoşist. Aynı şekilde panik atağı da vardı. Onunla on beş yaşında, lise 1. sınıfta tanışmıştık. Babam ve Mert Bey işlerinde ortak olduktan sonra babam, Mert Bey'in kendine ait bir lisesi olduğunu ve beni oraya göndermek istediğini söylemişti. Ben de bunu kabul etmiştim ve orada Mert Beyin oğlu Selim ile tanışmıştık. Tanıştıktan bir süre sonra ise sevgili olmuştuk. Ben onunla sevgili olduktan 4-5 ay sonra ise bana korka korka mazoşist olduğunu söylemişti. Ben de onu anlayışla karşılayıp tedavilerine gitmesine eşlik etmiştim. Şimdi ise one yedi yaşındaydık ve hayatımız gerçekten harikaydı. Selim iyileşiyordu ve biz gittikçe birbirimize daha çok bağlanıyorduk.
Hastaneden çıkıp karşımızda duran siyah arabaya doğru yürüdük. Selim kapıyı geçmem için açınca bindim. Ardımdan ise Selim bindiğinde şoför arabayı sürmeye başladı.
"Bizim eve gidelim, bugün bizde kal. Saat de geç oldu. Üstelik yarın pazar, okul da yok."
"Ben bir anneme sorayım."
Çantamdan telefonumu alıp annemi aradım.
"Alo? Anne nasılsın?"
"İyiyim kızım. Sen nasılsın?"
"Ben de iyiyim. Şey diyecektim, ben Selim'lerde kalabilir miyim?"
"Niye kızım? Gelsene eve."
"Ne bileyim, geç olunca Selim bizim eve gel, kal dedi."
"Tamam kızım sen nasıl istersen öyle yap."
"Teşekkürler anne görüşürüz."
"Görüşürüz."
Aramayı kapatıp telefonumu çantama attım ve Selim'e "Annem izin verdi." dedim. Selim yanağımdan makas aldı ve "İyi ki ailelerimiz arkadaş. Yoksa asla bu kadar yakın olmamıza izin vermezlerdi." dedi. Onu kafamla onayladım ve camdan dışarıyı izlemeye başladım.
Yaklaşık iki dakika sonra üst geçitten geçerken yanımızdaki siyah araba kontrölünü kaybetmişçesine sağ sol yapmaya başladı. Selim ile bunu farkedip çığlık atarak birbirimize sarıldık. Çok geçmeden büyük bir sarsıntıyla araba aşağıya doğru devrilmeye başladı. Araba aşağıya düşerken kafama gelen darbeyle gözlerimi yumdum.
Okuduğun için teşekkürler :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Sabır Lazım
Roman pour AdolescentsEylül Altın 15 yaşındayken bir mazoşist olan Selim Kanlı ile tanışır. Bir süre sonra sevgili olurlar ve Selim kendine zarar vermeyi azaltır. Hayatları mükemmel bir şekilde devam eder. Ta ki o güne kadar. Bir gün beraber bir trafik kazası geçirirler...