Bakışlarını gökyüzüne çevirip gülümsedi. Ama bu içten bir gülümseme değildi. O her güldüğünde gözleri kısılır elmacık kemikleri belirginleşirdi. Ruhunun iyi olmadığını biliyordum onun yaralarını sarmak istiyordum. Karanlığın içine hapsolmuş gece de yıldızlar yolumuzu bulmamız için ışık tutuyordu. Belki o bunun farkında değildi. Ama onun farkında olması için elimden geleni yapıcaktım. Gözlerimi ona çevirmemle o da bakışlarını bana çevirdi. Ağzımdan çıkacak tek kelimenin bile onun için ne kadar anlam ifade ettiğini biliyordum.Onun gibi tebessüm ettim. "Gökyüzündeki yıldızlar kaybolduğunda tek bir yıldızı bile arayacağız. Belki yakınımızda ama biz görmüyoruz ya da uzağımızda acele etmiyoruz. Yıldızlar sönmez, umut sözmez Mira."
Sulanmış gözlerini benden ayırıp gökyüzüne baktı. Eliyle sağ yanağını silip bana döndü.
"Şimdi zaman durmuştu o yağmurun altında ıslanırken yanı başımda şemsiye tutan bir çocuk vardı. Yüzünü daha önceden görmüştüm ama kim olduğunu hala kestiremiyordum. Bir şeyler söylüyordu ama dedikleri kulağıma bir uğultu gibi geliyordu. Yüzümü ıslatan yağmur muydu, hiç sanmıyorum.