Kelimeler boğazımda düğümlenmişti, konuşamıyordum. Bu Karahan'dı. Bu adamı gördüğüm anda hatırlamıştım ama sadece bir kesit canlanmıştı zihnimde. Ona bakınca bana çektirdiği acıları tekrardan hissediyordum sanki. Beni kölesi gibi kullanan bir adamdı. Eğitişi gözümün önüne gelince gözlerimi yumdum ve yutkundum. Beni süzerken çarpık bir gülümseme belirdi suratında. Hiç korkmazken şimdi iliklerime kadar korkuyu hissediyordum. Kaskatı kesilmiştim, titrediğimi elimi yumruk yaptığımda anladım. O benim hayatımı mahveden adamdı. Beni insanlara zarar veren birine dönüştürmüştü. Şimdi de beni tekrar almaya gelmiş olmalıydı. Onun yüzüne baktıkça beni duygusuz biri yapmaya çalışması aklımı işgal ediyordu. Düşünemiyordum. Anılar beni esir almıştı bir odaya. Diğer hatıraları görmemi yasaklıyorlardı. Bu imkansızdı. Her zerrem acı çekiyordu. Ruhumun katili karşımda beni sinsi bir gülüşle seyrederken ne yapacağıma karar veremiyordum. Eskiden ruhsuz olabilirdim. Ama artık o kadar cani biri olmayacaktım. Ellerim kelepçelenmiş ayaklarım da iple sarılmış gibi hissediyordum. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi art arda kapatıp açtım. Kendime gelmeliydim, korkmamalıydım. Beni kötü işlerin içine yeniden sürüklemesine izin vermemeliydim. Sadece bir kaç anı zihnimde canlandığından gerisi hala karanlıktı. Bir anıyı hatırlayınca diğerlerinin de çorap söküğü gibi gelmesini beklerdim ancak böyle olmamıştı. Eskiden de bir şeyler hatırlamıştım ama bu kadar yaralamamıştı beni. Adama tekrar bakınca Helin'in nerede olduğunu merak ettim.
"Bakıyorum da benden kaçıyorsun Ebru." bana yavaş adımlarla yaklaşıyordu. Hızla nefes almaya devam ederken hissettiğim acı azalmaya başlamıştı.
"Helin nerede?"
Soruma cevap vermedi. Bir daha soracak cesareti bulamıyordum kendimde. Derin bir nefes aldım. Bir anı daha canlandı zihnimde.
"Niye o kadını öldürmedin?" Cevap veremiyordum. Bana verilen emri yerine getirmemiş olabilirdim. Bundan pişman olmamı sağlayamazdı. Kadını yakalamıştım ama onu öldürmeyip kaçmasına yardım etmiştim. Tek bir kelime etmeden adama baktım. Sinirden çıldırmıştı. "Neden soruyorsam." bir tokat daha attı suratıma. Acıya dayanma gücümü yitiriyordum. Ne zamandan beri ağladığımı hatırlamıyordum. Süzülen yaşlar acıya iyi geliyordu.
"Sana kaç kere söyleyeceğim benim söylediklerimi yapmamak gibi bir seçeneğin yok diye." bir tane daha tokat attı. Elini saçımın bir tutamına dolayıp çekti. Çığlık atacak gücüm kalmamıştı. Direniyordum her şeye rağmen. Ağlamam şiddetlenmişti, nefes alamıyordum.
"Bir daha söylediklerimi yapmazsan neler olacağını tahmin bile edemezsin Ebru."Gözlerimi kapatıp açtım. Bu kadar şey bana ağır gelmişti. Adam iki metre uzağımda bana bakıyordu.
"Beni özledin mi Ebru?" Cevap vermedim.
"Hatırladın beni biliyorum." Bir anlık cesaretle arkamı döndüm ona. Koştum tüm gücümle. Merdivenlerden adeta uçarak indim. Arkamdan bağırışını duyabiliyordum. Eski hayatıma dönmek istemiyordum. O lanet adamın beni tekrar ruhsuz biri yapmasını istemiyordum. İnsanlara çarparak koştum. Bir taksi bulunca atladım hemen. Sitenin adresini verdim ve acele etmesini söyledim. Arkama baktığımda onun da arabasına bindiğini gördüm.
"Biraz acele edin lütfen!" Şoför başıyla onayladı. Biraz soluklanıp kendime gelince telefondan her zamanki gibi Eylül'ü aradım.
"Size gelebilir miyim Eylül? Önemli."
Onayladığında telefonu kapattım. Aynı zamanda peşimden gelip gelmediğini kontrol ediyordum. Lanet olsun ki geliyordu. Taksi durduğunda koşarak Eylüllerin evine yöneldim. O arabadan inmemişti. Camı açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ebruli
Novela JuvenilGözlerinde o boş ifade vardı. Söyleyeceğim şeyi bekliyordu, evet... "Silinmiş hatıralar en beklenmedik anda zihnimde canlanırken nasıl normal olabilirim ki? Peki ya güvendiğim insanlarda durmadan arıza çıkarsa? Tekrar söylüyorum değişmedim, sadece k...