8.Bölüm : Anka'nın Sesi

185 21 2
                                    

Duyduğum fısıltılar beni rahatsız ederken uykunun kollarından ayrılmamak için direniyordum, fısıltıların içinde duyduğum şey ilgimi çekince direnme faslım çok uzun sürmedi ve gözlerimi açtım.

"Nasıl olur da yaran hemen iyileşebilir aklım almıyor."

"Anka'nın kanından gelen güç sayesinde olabilir mi? Ben öyle düşünüyorum, başka açıklaması yok." Başımı fısıltıların geldiği tarafa yani koltuğa çevirdiğimde Yekta ile konuştuklarını gördüm. Uyandığımı fark etmiş gibi konuşmaları anında kesildi ve hemen ardından bana döndüler, hislerinin bu kadar kuvvetli olması beni şaşırtırken yattığım yerden doğruldum ve oturur pozisyona geçtim. Üçümüz de tek kelime etmedik, aslında ne hakkında konuştuklarını sormak istiyordum ama üstümde bir dalgınlık vardı, içimden konuşmak gelmiyordu.

Odadaki sessizlik kulaklarımı çınlatırken sessizliğin uğultusunu bozup konuşan Yekta oldu. "Sonunda uyanabildin uyuyan güzel, öğlen oldu." İçinde alay barındıran cümlesine karşı gülümsedim ve ağzımı açtım. "Günaydın." Tek kelimelik cümlemden sonra bir aydınlanma yaşamış gibi yüzümü Mavera'ya döndürdüm ve hızla ayağa kalkıp yanına gittim. O koltukta otururken ben onun önünde dikiliyordum, kafasını kaldırıp bana baktığında sorumu sordum. "Sen iyi misin? Yaran nasıl?" İlk önce kaşlarını çattı ama sonra yüzüne ciddi bir ifade oturtup cevap verdi bana. "Yaram iyileşmiş, sadece ufak bir iz var." Gözlerimi iri iri açarak karnına baktım ama üzerindeki kazaktan dolayı hiçbir şey göremedim, Yekta'nın uyanmama sebep olan cümlesi de bunu söylüyordu fakat uyku sersemi olduğum için jeton düşmemişti.

"Ben aşağıya iniyorum, siz de gelin kahvaltı yapalım. Ha bir de yaranın iyileştiğini diğerlerine ben anlatırım." Yekta abim cevap vermemizi beklemeden odadan çıkınca Mavera'nın önünde diz çöktüm ve siyah kazağını yukarı sıyırmaya çalıştım.

"Anka ne yapıyorsun?"

"Aç bakacağım, inanamıyorum." Kazağını hâlâ yukarı kaldırmaya çalışıyordum ama elimi tutup buna engel olmaya devam ediyordu. "Anka ciddi ciddi soruyorum, salak mısın?" Sert sesi başımı kaldırıp gözlerine bakmama sebep oldu. Hiç konuşmadan birbirimizin gözlerine baktığımız kısa bir zaman zarfından sonra gözlerini kaçırarak konuştu. "Bakma bana öyle."

"Nasıl bakıyorum sana?" Diye sorduğumda gözlerini tekrar gözlerime sabitledi. "Gözlerini koca koca açarak yavru bir köpek gibi bakıyorsun." Dedikleri kaşlarımı çatmama neden olurken isyan dolu ses tonumla karşılık verdim ona. "Ben köpek miyim Mavera?" Sorduğum sorudan sonra dudaklarını birbirine bastırdı. Bunu neden yaptığını biliyordum. Gülmemek için. Dayanamayıp güldüğünde içimden daha sık böyle güzel gülmesini dilesem de yüz ifademi sabit tuttum. "Dediklerimden bunu mu çıkardın gerçekten?" Kahkahasını durdurmayı başarmıştı sonunda. "Evet." Yıldızlar gibi parıldayan gözleriyle bana bakarak dudaklarını araladı. "Aslında tatlı olduğunu söylemeye çalışmıştım."

Kurduğu cümle zihnimde yankılanırken şaşkınlıkla ona bakıyordum, Mavera'nın içine başka biri mi kaçmış diye düşünmeden de edemedim. "İçime başka biri falan kaçmadı Anka." Bunu demesiyle zihnimi okuduğunu anlayıp üstüne atladım. "Çık zihnimden!" O altta, ben üstte koltuğa devrildiğimizde sitemle söyledim bu iki sözcüğü. Kollarını belime sarınca başımı hafifçe kaldırıp yüzüne baktım. "Kahvaltıdan sonra dolaşalım mı biraz? Hem bir şeyleri konuşuruz." Gözlerine dalmışken usulca kafamı salladım.

"Oha, gözlerim neler görüyor!" Duyduğum yüksek sesle beraber hemen Mavera'nın üstünden kalktım, o da hızla doğrulup oturdu. Kapıya döndüğümde karşımda Eflah abiyi görünce gülümsedim, o da bana gülümsedi ve Mavera'ya döndü.

"Sizi böldüm ama hepimiz açlıktan ölüyoruz, hadi kahvaltıya."

"Abi yanlış anladın."

"Utanmanıza hiç gerek yok, hadi gelin." Eflah abi açıklama yapmamıza izin vermeden odadan çıktı, Mavera derin bir nefes çekti içine ve ayağa kalktı. "Hadi gidelim, ben de acıktım." Kapıya yöneldiğinde peşinden ilerledim.

ANKA'NIN DOĞUŞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin