BÖLÜM 10

48 40 25
                                    

(YILDIZ'IN ANLATIMIYLA)

Yemekten sonra yalnız başıma odaya çıktım ve bir süre ödevleri yaptım. Kitap okudum ve ışıklar kapandı. Uyuyacaktık.

***

Tık! Tak! Tık!

Gece camıma üç defa gelen "Tak!" sesi ile uyandım. Ayağa kalktım ve sessiz olmaya çalışarak cama gittim. Karanlık olduğu için saate bakamıyordum. Oerdeyi aralayıp camı açtım.
Hiç kimse yoktu.

Etrafa daha net bakmak için gözlerimi kıstığım sırada demirle çevrili yerin arkasından birisi çıktı. Daha dikkatli bakmak için eğildim ve gözlerimi olabildiğince kıstım.

"Yıldız! Sen misin? Ah, evet sen mişsin!"

Fısıltıyla karışık sesini zar zor alabiliyordum. Yüzünü de tam olarak çıkaramadım.

"Benim ben, Güneş!" dediği anda yüzünü ve saçlarını fatk ettim. Bu Güneşti!

Ama... Ama burada ne işi vardı ki? Dahası burayı nasıl bulmuştu? Öğrenmişti işte! Ne yapacağım şimdi?!

"Yıldıız! Hadi yanıma gel." dedi.

Yanıt olarak olumsuz anlamda başımı salladım.

Yere eğildi ve geri kalktı, elini cama doğru tuttu ve "Tak!" sesi duyuldu.

"Gelmezsen atmaya devam ederim! Yaparım."

Biliyorum, yapardı. Haklıydı. Sanırım... Sanırım gitmek zorundaydım. Yoksa diğerleri uyanabilirdi ve Güneş'in geldiği duyulurdu. Gidip buradan gitmesini sağlayacak, sonra da geri dönecektim.

"Bekle!" dedim.

Hırkamı aldım ve yatağımın üzerine çıkıp, bir ayağımı ardından da diğerini camdan sarkıttım. Ellerimle sıkı sıkı tutundum ve camı hafifçe örttüm. Ama tam kapatmadım ki birazdan daha rahat gireyim.

Camdan atladım. Yere düşmemiştim neyse ki. Eğilerek ilerledim ve demirlere ayağımı takıp zor da olsa geçtim. Sadece bacağım çizilmişti, o kadar.

Ve Güneş'in yanındaydım. Saçları tepeden topuzdu, üzerinde pembe ayıcıklı bir pijama takımı ve yeşil hırka vardı. Ayağındaysa mavi bir spor ayakkabı. Çok renkliydi. Rengârenk ve güzeldi. Ben ise lacivert pijamalarımın üzerine gri hırka geçirmiştim. Saçım ensemden örgülüydü. Ayağımda ise... Bir dakika! Ayaklarım ise çıplaktı!

"Neden geldin!" dedim sinirle.

Gülümsedi ve bakışlarını hemen yanına yöneltti. O tarafa döndüğümde yanında bisiklet olduğunu fark ettim.

"Yani..." dedim. Gerçekten neden getirmişti ki?

"Özür dilerim." dedi. "O gün okulda defterini okumuştum. Yani sen öyle sandın ama inan bana öyle değildi. Evet okudum ama bilerek açıp değil. Neyse, buralara fazla takılmayacağım. O satırlarda, bisiklet sürmekten bahsediyordun. Ben de her akşam bunu yapıyorum ama pek de değerli olarak görmüyorum." durdu ve başını öne eğip devam etti.

"Benim önemsemediğim şey meğer senin hayalinmiş. Gerçekleşmeyi bekliyormuş. O gün anladım ki aslında yaptığımız, yaşadığımız her şey her ân çok değerli. Sadece biz bunun farkında değiliz. Bizim değerini anlamadığımız şey başkasının hayali olabilir, yaşamayı bekliyor olabilir.
Ben, okuldan çıktığımızda, salı günü seni takip ettim. Evini bulacak ve hayallerini gerçekleştirmek için sana yardım edecektim. Ama... Sonra sen buraya girdin. O satırlarda okuduğum yerlerin nedenini anladım. Seni anladım Yıldız. Neden benimle konuşmadığını, konuşsan bile kısa cevaplar verdiğini, hep yalnız olmak istediğini anladım. Ama lütfen sen de beni anla,sana yaklaşmak istiyorum. Yalnız kalmanı istemiyorum. Ben...Ben senin arkadaşın olmak istiyorum. İzin verir misin?"

Gerçekten bu kadar ince mi düşünmüştü? Birisi beni mi düşünmüştü?

Dolan gözlerimden akan yaşlarla beraber kollarımı açtım ve Güneş'e sarıldım.

***

Selaam!
Bölümü yazarken çook ağladım çook.

Oy ve yorumlarınızı bekliyor olacağıım!❤

KIZ KARDEŞLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin