8

2.7K 233 17
                                    

Düzenlendi.

Medya ; Rhea

8. Bölüm 'Kırılma Noktaları'

Şuan herkesin bana baktığı tam bu anda düşünüyordum. Benim için mutluluk olarak adlandırdığım şey intikam almaktı. Peki yolun sonunda bu beni gerçekten mutlu edecek miydi? Bunu hiçbir zaman bilemeyecektim. Çünkü hayatımı kurduğum doğrular sarsılmış, geriye yalnızca yıkımlarla dolu bir ruh kalmıştı.

Kendi doğrularımı çizebilir miydim? Annemden, tanrılardan ve tanrıçalardan bağımsız. Kendi doğru mu yaratabilir miydim? Hayatımı inşa etmek için birisinin hikayesini sürdürmek zorunda mıydım? Bunu hiçbir zaman düşünmemiştim. Buraya annem için gelmiştim, kendim için değil. Annem için güçlerimi geliştirmiştim, kendim için değil. Ben bu hayatta kendim için ne yapmıştım? Bir başkasının hikayesini devam ettirirken kendimi hatırlamış mıydım?

Yenilmeyecektim. Bana öfkeyle bakan gözlere karşı yenilmeyecektim. Bitirmeyecektim, hayatımı bitirmeyecektim. Şuan, bu arenada bundan sonra başıma ne gelirse gelsin kendi hikayemi yazacağıma dair söz vermiştim kendime. Uğultuların, şaşkın gözlerin içinde söz verdim.

Karanlık yerini ışığa bırakmışken halk uğultulara başlamıştı. Kimse böyle bir şeyin yaşanmasını beklemiyor, ihtimal dahilinde dahi tutmuyordu. Bu yaşanan şey çoğu kişiyi şaşırtırken gözlerim Ares'i aradı herkesin uğultu halinde konuştuğu kalabalık meydanda.  Gözlerim Ares'e değdiğinde onun düşünceli gözüktüğünü fark etmiştim. Onu es geçerek kalabalığa baktığımda fark ettiğim ilk şey çoğu kişinin benden korkmasıydı. Kokru haricinde ise bana kin ile bakan gözleriydi. Gözüm birkaç adım önümde duran ve birkaç saniye önce bana şans dileyen Hera kızı Nasya'ya takıldığında şimdi bana mavi gözlerindeki öfke ile baktığını fark etmiştim. 

Olimpos tanrıları meydana inerken Tanrı Zeus zırhını düzeltti ve şimşekten olan asasını Kolezyumun zeminine vurdu. Yer birkaç saniye onun bu sert vuruşu ile birlikte sarsılırken uğultu yerini sessizliğe, öfke ile bakan bakışlar ise meraka bırakmıştı. Tanrıça Hera başındaki tacı düzeltirken bir eli ile Zeus'un elini tuttu ve bakışları emirlerindeki askerlere döndü. "Derhal bu kızı zindana atın!"Dediğinde Hera'nın Kolezyum'daki askerlere ithafen verdiği emirden sonra askerler bana doğru hareketlenmişti. Tam yanıma yaklaşıyorlardı ki onlara engel olan bir kişi olmuştu. Ares'in, "Helen'i zindana atamazsınız!" çıkışından sonra öfke ile ona doğru döndüğümde gözlerim ile karışmamasını söylesem dahi şuan beni anlayabileceğini sanmıyordum.

Tanrıça Persephone öfke ile Ares'e bakarken az sonra bağırarak Ares'e karşı çıktı. "Bu yalancının bizimle aynı havayı solumasına izin veremezsiniz!" Dediğinde şaşırmama engel olamamıştım. Benden nefret etmesine veya benim zindana atılmamı istediğine şaşırmıyordum. tarih boyunca Zeus'un bir diğer karısı ve Persephone'nin annesi olan  Demeter dolayısıyla Hera ile yıllardır düşman olan Persephone'yi, Hera ile ortak bir düşüncede buluşturabilen yalnızca ben olmuştum. İkisininde ortak nefretini çekmiş ve bu iki birbirini sevmeyen insan ben sayesinde yüzyıllar boyunca ilk kez ortak bir fikirde buluşmuştu.

Ares'in beni savunması yalnızca Persephone'yi değil, aynı zamanda baş tanrıça Hera'yı da öfkelendirmişti. Belli etmeden Ares'in eline dokundum, kafasını usulca bana doğru çevirdiğinde gelmiştik. Gözlerinde korku vardı, beni kaybetme korkusu muydu? Savaş tanrısını ilk defa bu duyguyla bir arada görüyordum. Onun gözlerindeki korku benim anlamlandıramadığı sakinliğim ile bileşirken aklımda onlarca sözcük geziniyordu ve hangisini seçmem gerektiğini gerçekten bilemiyordum. Yutkundum ve kahverengi gözlerine gülümsemeye çalışarak baktım.

Tanrıça'nın İlahisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin