05.10 2005
İstanbul
Aylar yıllar geçmişti Halil on altı yaşına gelmişti ve artık delikanlı çağına adımını atmıştı. Dünyada sahip olduğu tek şeyi -evi- de elinden gitmişti. Dedesini kaybetmesinden sonra, annesinin her ne kadar uğraşsada Halil'e yetememesiyle yurtta kalmaya başlamıştır. Bu yurt yetimler için olmasına rağmen onun annesi hala hayattaydı. Yurtta olgunlaşmış , karakterini oturtmaya başlamıştı. Başlarda annesiyle irtibat halinde olan Halil, hayatın geniş planında ailesiyle son bağlantısı annesini de kaybetmişti. Neler yapdıysa da onunla tekrar konuşabilmek için olumlu bir sonuç elde edemedi.
Bir yıl yurtta kalmış olan Halil , her ne kadar akla mantığa sığmayan işkenceler görsede onurunu her zaman muhafaza etmeyi bildi.
Bir gün yurda askeri üniforma içinde üç adam geldi. Halil "212" numaralı, hafiften duvarları sararmış, içerisinde dağınık denemeyecek kadar az, birkaç parça eşya bulunan, sekiz kişilik odanın, o mavi küçük camından bakarken görmüştü onları. Hızla alt kata inen Halil, heyecanlı bir o kadar da tedirgin hisler içinde ortamı izlemeye başladı.
Müdür herkesi yemekhaneye boy sırasına göre dizdi. İki asker ellerinde mavi kapaklı, telli dosyaya bir şeyler yazmaya başladılar. Hiç bir açıklama yapmaksızın islerini halleden askerler müdürün odasına geçti.
O akşam çok ilginç bir şey oldu. Halil her zaman ki gibi yatağına yatmış annesini düşünürken odaya giren iki adam, onu apar topar aşağıda hazır bekleyen siyah çizgili, yeşil arabaya bindirdiler.
İşte hayatının şekillendiği bu gece hayatının dönüm noktasıydı. Artık onun için tek önemli olan düşünce devletinin geleceği olacaktı. Diğer konulara kafa yorması yasak, düşünülemezdi.
Askeri eğitimine diğer bordo berelilerden farklı olarak yalnız başladı. Halil bunun farkında değildi. Toroslar'ın yalçın kayalıklarında başlayan Halil, çok uzun süren çalışmalar sonunda gerçek bir vatansever kimliğine bürünmüştü. Her zaman atik ve pratik çözümler getirebilmesi onu çok farklı yapıyor, kariyerinde kazançlar sağlıyordu.
İlk görev yeri Hindistan oldu. Başını belaya bulaştırsa da bir şekilde görevini başarıya ulaştırdı. Yazdığı raporda gizli bir Türk yanlısı örgütle iş birliği içinde olarak başarıya ulaşabildiğini belirtti. O zamanlar devletin bekası için olumsuz sonuç doğurmadığından geçti. O zamanlar...
05.10.2005
Rusya
Vanechka düşüncelerini zihninden uzaklaştırmıştı. Mantıklı bir şey yapmak istemiyordu aslında hislerini aşkını geri istiyordu yıllar geçsede ardından.
Ayça Hanım'ın mirası hızla büyüdü, güzelleşti geçen bu yıllar boyunca. Babasının eksikliğini de her an hissetmeye devam ediyordu.
Bir akşam "Gerçekten bu benim babam mı? " diye düşünüyordu. Kendini, Vanechka'nın kızı olmadığına inandırmaya başlamıştı.
Liseyi bitirmiş ve üniversite sınavına girerek Arkeoloji Bölümünde kendine yer bulmuştu. Küçüklüğünden beri bahçenin her yerini kazmaya, bir şeyler aramaya alışkandı. Hayatındaki çok ilginç olaylar harmanında, yaşama daha çok sarılıp geliştirmeye çalışıyordu kendini. Fakat zaafı onu çok mu çok değiştirdi.
ZAAF...
Akşam eve geldiğimde çok yorulmuştum. Yemeğe kadar biraz dinlenmek için odama çıkmaya karar verdim. Başım çatlıyordu. Merdivenlerde halının örtmediği kısımlarda beyaz beyaz izler gördüm. Ne kadar yorgun olsam da merak etmiştim ve izleri takip etmeye başladım. Küçüklüğümden beri ikinci katta, koridordan sağa döndüğünde, duvarda denizdeki fırtınayı konu alan tablonun yanında, kırmızı şeritli, siyah kapılı odaya girmem yasaktı. Her fırsatta merak ediyor oraya girmeye çalışıyordum o yıllarda ama her defasında da kapı kilitli oluyordu. Bunu unutalı çok uzun zaman olmuştu evimizde öyle bir odanın olduğunun bile farkında değildim, izler oraya kadar yönlendirmişti beni. Kapının koluna sarıldığımda açık olduğunu farkettim ve şaşırdım. "Acaba içeri girmem doğru muydu?". Tüm cesaretimi topladım ve kapıdan bir hışımla daldım odaya. İçeride zifiri karanlık hakimdi göz gözü görmüyordu. Telefonumu çıkardım ve etrafa göz atmaya çalıştımsa da yapamadım. O ışık bile yeterli değildi hemen en yakınımda olan görebildiğim eşyalara bakmayı tercih ettim. Bir beyaz paket dolu çanta buldum hemen ayağımın yanında ve her şey bundan sonra başladı.
Bu paketin kötü bir şey olduğunun farkındaydım ama başımda çok ağrıyordu. Hemen bir tanesini alıp odama gittim. Televizyon da kamu spotu reklamlarında gördüğüm uyuşturucuya benziyordu. İyi geleceğini düşünerek ne yapacağıma karar vermeye çalıştım. Sonunda yemek saçma olur diye düşündüm ve kokusu var mı diye burnuma çektim. İşte o an o kadar rahatlamış hissettim ki, çok güzel bir duyguydu.
Okulda bu tür işlerle uğraşan bir grup çocuk vardı. Diğer gün çok az alıp yanıma onlara gittim baktıklarında anlayamadılar. Sonra biri bir an kaybolup geldi. Eroinmiş bu dedi. Bütün içeriklerini anlatabileceklerini fakat onlara eroin sağlamama dair söz aldılar. Aramızda bu çıkar döngüsü devam ederken nasıl oldu anlamadım o grubun içindeki kız rolüne büründüm. Üniversiteyi kazandığım gün grup ve anlaşma son bulacaktı. Ama aramızdaki arkadaşlık ilişkileri hep devam edecekti. Üniversitenin kapısından girdiğim ilk an burada da bunları kullanan kişilerin olup olmadığı oldu. Yanımdan geçerken omzuma insafsızca geçiren çocuğun hareketleri, burun kızarıklığından, denge sorunundan madde bağımlısı olduğunu anladım.
Üniversite de hayatımın dramını yaşayarak mezun olma vakti gelmişti. Fakat bu dram beni çok değiştirmeye yetmişti. Rusya'nın Moğolistan sınırında kazı çalışmaları için görevlendirildik. Türklere ait çok önemli gizli bir kazı yönetiyormuşuz. Bu işim devam ederken yeterince para kazanamadığımı düşünerek eroin satış işlerine girdim ilk defa. Haftasonu eve gittiğimde o odanın bütün nimetlerinden faydalanmaya çalışıyordum. Babamın farketmesi an meselesiydi gibi hissediyordum her o odaya girişimde. Farklı şeyler hissediyordum o odada karanlığın tadına bakmıyordum ışığım yetmiyordu, yetmiyordu. Nefesim, nefesim yetmiyordu. Haftalar aylar böyle geçti...
Selam millet! Hikaye hakkında eleştirilerinizi bekliyorum
Görüşmek üzere...