1

6.3K 247 197
                                    

"Hey Minho!"

İşittiğim sesle gözlerimi bilgisayardan ayırıp pratik odasına giren Chan hyunga çevirdim.

"Selam hyung."diye karşılık verdim ve gözlerimi tekrardan bilgisayara çevirdim. O her yanımda belirdiğinde oluşan heyecan yine iliklerimde dolaşırken derin bir nefes almaya çalıştım. İyice bana yaklaştı ve yanımda durup eğilerek bilgisayar ekranına baktı.

"Daha çalışacak mısın? Saat gece yarısını çoktan geçti."diye yumuşak bir sesle konuştuğunda dikleştim ve gözlerimi kırpıştırarak ona baktım.

"Biraz daha buradayım, evet."dedim ve gözlerimi yüzünde gezdirdim. Çok yorgun görünüyordu. Canlı yayını yeni bitirmiş olmalıydı. Bir anda elini kaldırıp omuzuma koyduğunda gözlerimi şaşkınlıkla omzumu sıkan eline çevirdim ve tekrardan gözlerine baktım.

"Kendini bu kadar yorma Minho."dediğinde şaşkınlığım kat kat arttı. O, beni mi düşünmüştü?

İçim kıpır kıpır bir hal alırken heyecanımı belli etmeden ona bakmaya devam ediyordum. Başını yana doğru eğip gülümsediğinde bende kendimi daha fazla tutamadan heyecanla gülümsedim. Bu gülümsemeyi uzun bir süre sonra tekrar görebileceğimi düşünmüyordum. Ama ilk gördüğümden daha çok heyecanlamıştım.

"Hadi beraber yurda dönelim."dediğinde başımı salladım ve gözlerimi bilgisayara çevirip sekmeleri kapatmaya başladım. Heyecandan ellerim titremeye başlamışlardı. Mouseu hareket ettirmekte zorlanıyordum. Yavaşça bana doğru eğilip elini titreyen elimin üzerine koyduğunda gözlerim kocaman açılırken nefes almayı artık bırakmıştım sanırım. Gözlerimi ona doğru çevirdiğimde bana fazla yakın duruyordu. Gözleri ekrardayken sekmeleri kapattı ve yavaşça başını bana doğru çevirdi.

"Minho..."dedi yumuşak bir ses tonuyla ve gözlerini dikkatlice yüzümde dolaştırdı.

"İdol olmak için yetersizsin."diye bir anda konuştuğunda kaşlarım şaşkınlıkla çatılırken ona bakmaya başladım. Hala gülümseyerek yüzümü inceliyordu. Benimle dalga mı geçiyordu?

"Ne?"

"Abi uyan!"diye bağırma sesiyle yatağımda sıçrayarak uyandım. Gözleri kocaman açılmış Hyunjin'i ve elinde kova tutan Jeongin'i görünce hızlıca kaşlarımı çattım.

"Napıyosunuz siz?"diye sinirle konuştuğumda Jeongin hızlıca elindeki kovayı yere bırakırken dikleştim. Bu ne biçim bir rüyaydı böyle?

"Minho abi, 27 saattir uyuyorsun. 1 gün ve artı olarak 3 saattir uyuyorsun."dediğinde Jeongin, gözlerimi kovadan alıp hızlıca ona çevirdim.

"Ne saçmalıyorsun? O kadar süre uyumuş olamam."diye alaycı bir şekilde konuştuğumda, ikiside hala ciddi bir ifadeyle gözlerime bakıyorlardı.

"Siz ciddisiniz?"

"Abi öldün sandık, sonra ben çevik zekamı kullanarak ölseydi nefes alamazdı dedim."

"Aslında onu Chan abim dedi."diyerek Hyunjin'in lafını böldü Jeongin. Hyunjin ona kısa bir bakış atıp dikleşti ve gözlerini tekrar bana çevirdi.

"Evet Chan abim dedi, bende herkesi sakinleştirdim."

"Sen çığlık atarak ağlıyordun."diye tekrar araya girdiğinde Jeongin, Hyunjin ayağa kalkıp sinirle ona baktı.

"Biraz bana ayak uydursan ölecek misin?"diye sinirle konuştuğunda elimi havaya kaldırıp sallayarak bana dönmelerini sağladım.

"Lütfen, lütfen sessiz olun. Başım ağrıyor tamam mı?"diye konuştum hızlıca ve yatağa tekrardan uzandım. Gözlerimi kapattım ve bu sırada kapı açılma sesi duyuldu. Umursamadan uyumaya devam etmek istedim. Evet saatlerce uyumuştum zaten ama hiç uyumamış gibi hissediyordum.

"Hala uyanmadı mı?"diye duyduğum sesle tüylerim diken diken oldu. Sesi bile beni bu kadar etkilerken gözlerimi açıp gözlerine bakmak beni daha fena yapıyordu. Birine platonik olmak dünyadaki en leş histi. Ve o kişi tamamen imkansızsa, daha da leşti.

"Chan abi, aslında, dur!"diye bağırma sesiyle tam gözlerimi açıp ne olduğuna bakıcakken suratıma doğru fırlatılan bir kova su ile nefesim kesildi.

Her tarafım sırılsıklam olurken yataktan kalktım ve üzerini çekiştirirken derin nefesler alarak Chan hyunga bakıyordum. Gözlerini üzerimde gezdirirken kovayı yere bıraktı. Üstüme yapışan tişörtü çekiştirirken suratımdaki şaşkın ifade hızlıca sinire dönüşmüştü.

"Chan abi-"

"Sorumsuz olmayı kes artık Minho."diye ters bir şekilde konuştuğunda sinirim tekrardan şaşkınlığa dönüşmüştü.

"Ben-"

"Zaten başımızda az sorun varmış gibi, birde senin çocuklaşmalarınla uğraşamayız hiçbirimiz."diye sesini biraz daha yükselterek konuştuğunda tam cevap verecekken durdum ve başımı eğdim. Doğru, çocuklaşmak. Ben çocuklaşıyordum.

"Üzgünüm."dedim sesim iyice kısıklaşırken.

"Üzgün olmak yerine hata yapma."dedi ve gözlerini üzerimde tekrardan gezdirip arkasına döndü. Dudaklarımı ıslatıp arkasından bakarken Jeongin ve Hyunjin'de onun peşinden çıkıp kapıyı kapatmışlardı. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapıdan alıp kendi üzerime çevirdim. Elimi ıslak saçlarıma geçirip baktıktan sonra başımı yavaşça ıslak yatağa çevirdim. Aklıma gördüğüm rüya gelirken histerik bir şekilde güldüm.

Minho, bunun rüya olduğunu anlamalıydın. Chan seni asla önemsemez.

♡♡♡♡

Merhaba aşkiloçikolatalar, ben mirko. Günlerdir hatta ne günleri aylardır bu fici paylaşmayı düşünüyordum ama kesinlikle bunun için bir adım atmıyordum. minhost kişisinin gazına gelip artık salıyorum bu fici ortalığına. Artık ne kadar tutar bilemem ama olacak bir şeyler işte. Umarım beğenirsiniz, mucuk mucuks

hi, I'm here tooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin