Yıl 2015 aylardan Eylül..
Bilirsiniz belki eylül ayı bazı şeylerin başlangıcıdır. Hüznün
Sonbaharın ya da
Okulun başlangıcıdır eylül..Ben en çok eylül aylarını severim hüzünlü
günlerime iyi gelir o solup tek tek yere düşen yapraklar.İşte derim Ada bak bir yıl daha bitiyor. Sevinçle açan o yapraklar, yaşam kaynakları olan ağaçtan tek tek süzülerek intihar ediyorlar.
Bugünse hüznümü, annemi ve babamı düşünmeden deli gibi eğleniyorum bu sahilde. Bunu da az önceki tanıştığım o insana Bora'ya borçluyum. Sadece bir kaç saat önce tanışmıştık.
Fakülteden çıkmıştım ve Selin'le nerdeyese 1,5 kilometre uzakta olan otobüs durağına yürürken canımız sıkılmasın diye soru cevap oynuyorduk.
Eğer sorulan soruya mantıklı bir cevap gelmezse cevap vermeyen soru sıranın istediği şeyi yapıyordu. Ve ben az önce yaptığım taşkınlıkla Selin'i yoldan geçen ilk erkekle tanıştırmıştım. Ama sorun şuydu ki Selin bunu gayet isteyerek yapmış hatta işi bir level ileriye götürerek tanımadığı insana numarasını vermişti.
Aklımdan geçen tek şey ise biraz sonra soracağı soruya her ne olursa olsun cevap vermekti.
"Annen ile baban trafik kazasında ölmediler dimi Ada? Sen bana yalan soyluyorsun?"
"Ne istiyorsun Selin? Söyle direk."
Bilerek yapmıştı işte. Her ne olursa olsun bu sorunun cevabını ona anlatmaya daha doğrusu kimseye anlatmaya hazır olmadığımı biliyordu. Ve ben şimdi o ne derse desin yapmak zorundaydım;
"Ben telefon numaramı veriyorsam sen de veriyorsun bak şuna hemde.."
Gözlerim gösterdiği kişiye dönerken neden özellikle onu gösterdiğini sordum:
"Neden o? Ben belki başka birine vermek istiyorum numaramı? Hem ben sana numaranı ver demedim ki sen kendin verdin. Bende sadece gidip tanışırım."
"Tamam kabul. Sen tanışmayı kabul ettin ya. Ha bir de en yakışıklı o geldi gözüme aralarından.."
Onun bu dediğine sadece yüzümü buruşturdum. Hadi bakalım Ada. Kendi düşen ağlamaz kızım hadi. Yaparsın sen..
Kendimi motive etmem ve gazlamam bitince saçımı düzelterek erkek gurubunun yanına doğru yürüdüm.