Sevimli adam gülümsedi. Gülümsemesi yüzünde sevimli dursada buruk bir gülümsemeydi gülümsemesi...
Şu an sevdiği adam ondan ayrılıyordu...
O sadece arkasından bakmak zorunda kalıyordu...
Küçük sevimli ellerini sevdiği adamın arkasından uzattı...
"Bekle!"
Sevdiği adam yavaş bir şeklide arkasını dönüp baktı kısa olana...
" Efendim! "
Genç adam yine gülümsedi. Sevdiği adamın yanına gidip yüzünü avcunun içine aldı. Yavaş bir şeklide akan göz yaşlarını sildi sevdiği yüzden...
" Ağlama!"
Uzun boylu adam yüzünde olan elleri sert bir şekilde yere indirdi...
" Dokunma bana... o ellerinle... kim bilir kaç kişiye daha dokundun..."
Kısa adam gülümserken başını olumsuz anlamda salladı.
" Senden başkasına dokunmadım!"
Sesi biraz yüksek çıktı. Üzüldü. Sevdiği adam yanlış anlayıp ona bağracağını düşünebilirdi.
" Sesini duymak istemiyorum! "
Uzun adam bağırırken ağlıyordu. Kendini tahta zemine dizleri üzerinde bıraktı. Kısa olanın ayaklarından tutarken daha fazla ağladı.
" Seni neden seviyorum... beni nedem seviyorsun... birbirimizi neden seviyoruz!"
Bir yandan ağlayıp diğer yandan bağrıyordu. Kısa adam yere oturup sevdiği adamın ellerini tuttu.
"Seni seviyorum... sevmek... neden gerektirmiyor... Seni seviyorum... sebebi yok..."
Uzun adam sevdiği adamın omzundan yaşlı gözlerle kalkıp bir eli ile karşı tarafını gösterirken diğer eli ile gözyaşlarını siliyordu.
" Peki onlar... neden bizi tercihlerimizden dolayı yargılıyorlar!"
Karşı tarafı gösteren elini kalbine götürüp tutarken diğer eli ile sevdiği adamın kalbini tuttu.
" Onlar bizi yargılamaya devam ettiği sürece canımız acıyacak... istemiyorum... ikimizinde canının yanmasını istemiyorum... seni seviyorum... sevmeye devam edeceğim ama... dayanamıyorum... yanıma geldiler dün... tercihlerimden dolayı beni yargıladılar...ne yapmalıydım?! SÖYLESENE! NE YAPMAM LAZIM CANIM ACIYOR!"
Kısa adamın göğsüne sert yumruklar atarken, ağlıyordu, ikiside...
Biri diğer insanlar yüzünden çektiği acıdan...
Diğer sevdiği adamın sözlerinden...
" Ben istemiyor muyum sanıyorsun... diğer insanların beni tercihlerim yüzünden aşağlamamasını... ben acı çekmiyor muyum? Yıllardır... canın yanmasın diye söylemiyorum bunları... geç geldiğim zaman sana hep yalan söyledim. 'İşlerim uzadı özür dilerim seni ihmal ettim' diye... ama... çalıştığım yerde dışlandığım için saatlerce ağlıyordum ve... senin görmeni istemedim... ne yapmalıyım sen söyle... seni daha fazla dışlamasınlar diye evden çıkarmayıp, dışarda ben dışlanırken, sana gelen hakaretleri durdurmaya çalışırken ne yapmalıyım?.. Kendim için üzülmüyorum asla... benim üzüldüğüm tek kişi sensin..."
Uzun adam, yerden kalkıp sevdiği adamın sıcak ellerini tutarak ayağa kaldırdı. Ellerini kaldırıp sevdiği adamın akan gözyaşlarını sildi.
" Özür dilerim meleğim... çok özür dilerim... hep kendi acılarımı gördüm... hep kendimi düşündüm özür dilerim... seni seviyorum... seni seviyorum... seni seviyorum..."
Uzun adam, kısa adamın omzunda hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ederken kırmızı perde yavaş bir şeklide kapandı. Diğer taraftan duyulan alkış sesleri iki genci heyecanlandırıyordu. Tiyatro bitmiş olsa bile...
" Chen, ağlama! Bana bak!"
Chen yavaş bir şeklide karşısındaki sevimli adama baktı.
" Yalan da olsa ağlama tamam mı?! Şimdi en can alıcı noktaya geldik! Derin bir nefes al ve onlara... sevginin gücünü gösterelim!"
Sevimli adam sevdiği adamın dudaklarına masum bir öpücük bıraktı. Masum öpücük şehvetlenirken Chen ayrıldı.
"Birazdan tekrar sahneye çıkacağız Xiumin..."
Arkadan duyulan ince ses onları kendine getirdi.
" Son 5 saniye..."
Geçen beş saniyeden sonra Xiumin ve Chen el ele tutuşup gözlerini kapattılar. Kırmızı perde yavaş bir şeklide açıldığında ikisi birbirine aşk dolu gözlerle bakıyordu. Perde tamamen açıldığında iki genç birbirine gülümseyip karşılarındaki seyirci seline döndüler. Xiumin konuşmaya başladı.
"Merhaba! Az önce izlediğiniz tiyatro bir eşcinselin hayatını anlatıyordu... Biz anlattığımız bu tiyatro oyununu yaşadık... Sevdik birbirimizi ve sevmeye devam ediyoruz... evet Chen bir gün bana gelip yaşadığı tüm zorlukları anlattı... o gün ona sarılıp saatlerce ağladık... ama ben onu sevmekten bir gün bile vazgeçmedim..."
Xiumin sevdiği adamın gözlerinin içine bakıp dudaklarına ufak bir öpücük bıraktı.
"Merhaba! Ben Chen bu gördüğünüz adamı seven adam... sevmek... cinsiyet, ırk, dil, din ayrımı yapmaz... sadece sevmektir... hissetmek... tüm yoğunluğu ile... biz birbirimizi sevdiğimizi hissettik... ve hissetmeye devam ediyoruz... bunları beraber atlattık Xiumin ile... birbirimizi sevmeye devam ederek... onu seviyorum... onu bir şarkıcının yeni bir şarkı sözü yazdığında yaşadığı mutluluk, bir yazarın kitabını bitirdiği zaman ki huzur ve bir annenin çocuğunu kaybettiği zaman yaşadı huzur kadar seviyorum... lütfen bize ve bizim gibilere iyi davranın..."
Xiumin ve Chen eğilirken kırmızı perde kapanıyordu. Kalktıkları sırada yüzlerce insanın onları ayakta alkışladığını görüp daha fazla mutlu oldu sevimli çift...
Xiumin Chen'e sarılırken kulağına fısıldamıştı.
" Bende seni... yeni doğmuş bir bebeğin ciğerlerine giren hava kadar seviyorum... canım acıyor ama beni yaşatıyorsun!"