Avcılar.

8 0 0
                                    

  Joseph,alarmın çalmasına bir kez daha lanet etti. ''Tanrı'm,lanet olsun! Özellikle bugün mü beni sınıyorsun?" Elini telefona attı. Kilidi kaldıracaktı fakat Denis'in aceleci ve heyecanlı sesiyle çalan şeyin-her neyse- alarm olmadığını anladı.

      ''Hey Joseph. Bugüne tam olarak hazır olmadığını biliyorum. Belki bir beyzbol sopasına ihtiyaç duyuyorsundur. Biliyorsun ki bugün avcıların genel tarama günü ve kurtboğan falan işte. Senin için endişeleniyorum. Kural yok ve seni öldürebilirler." Joseph, Denis'i böldü. "Ne? Ciddi misin sen? Beyzbol sopasıyla ne halt yiyeceğim ben?"

     Denis telefonun diğer tarafından iç çekti. "Pekala,sadece şu kaslarını azıcık kullanırsın diye düşünmüştüm. Biliyorsun ben de onlardan yok." uykulu sesiyle "Biliyorum dostum,biliyorum. İnan gerek yok. Her ay bugün kasaba dışına çıkmaya karar verdim. Bir kaç kez yakalandım ve bir daha da bu tehlikeyi yaşamak istemiyorum." dedi Joseph.

      Telefonun kapanış sesi odadaki bir kaç saniyelik sessizliği bozarken Joseph telefonun kapanıp kapanmadığından emin olmak istedi. "Denis?" telefondan ses gelmedi. Yataktan kalkmak fazlasıyla zordu. Hem de bir kurtadam için. Biraz tuhaf olabilirdi ;fakat her canlının doğasında uyku ve üşengeçlik vardı. Bu inkar edilemezdi. Kapının zilinden gelen klasik el furse şarkısı iki katlı evin tüm odalarını doldururken Joseph yüzünü buruşturdu.

      Kapı zili 4'üncüye çalarken Joseph sinirle bağırdı. "Denis,seni lanet olası! Geliyorum dedim ya." merdivenleri inleterek aşağı indi. Kapıyı açtığında bir beyzbol sopası ve bir tane de Denis gördü. "Sana beyzbol sopası gerekmez demiştim." Denis yüzüne komik bir sırıtış yerleştirdi. "Seni dinlemiyordum." Aynı anda göz devirdiler ve Joseph geçmesi için Denis'e yol açtı. Hızla oturma odasına yöneldiler. Masaya geldiklerinde Joseph masanın ayaklarından birini çekti ve bir anda sabit masanın altı kaymaya başladı.

     Denis gözlerini büyüttü. "Kaç yıldır dostuz ve sen bana bunu yeni anlatıyorsun?" sesi gayet sinirli ve şüpheliydi. Ayrıca kelimelerinden hayal kırıklığı akıyordu. Joseph tekrar gözlerini devirdi. "Söylemem mi gerekiyor? Sana evimin yedek anahtarını verdim. İstediğin zaman her yere girebilirsin." Denis elindeki beyzbol sopasını masanın üstüne bıraktı. "Bir masa ayağıyla açılan yer altı mağarası dışında sanırım."

    Hızlıca merdivenleri indiklerine bir takım aletlerle karşılaştı Denis. Kemerler,zincirler,köpek tasmasına benzeyen bir demir ve bir kaç kesici metal vardı. "Bunlarla ne halt yiyorsun pardon?" Denis'in meraklı ve 'sen mazoşist misin' gibi diyen sesi Joseph'i resmen güldürecekti. "Seni öldürmeyi planlıyordum. Haydi geç de zincileri bağlayayım Den." Sırıttı. Ciddi gibi görünmese de o bir kurtadamdı ve ne kadar komiklik yapsa da ciddi gibi algılanıyordu. "Hey. Ben sanırım buradan çıkıyorum." Denis kapıya doğru yürürken "Beyzbol sopamı da alacağım. Canın cehenneme seni kaltak!" diye bağırdı. Alaycı bir ifadeye sahip olduğu için Joseph takmamıştı. Sadece "Dolunay." demişti ve Denis duruvermişti. Evet,durmuştu. Anlamıştı çünkü.

     Joseph,kendini kontrol edemeyeceğini anladığı dolunaylarda,kendini buraya kapatıyor ve sinirle dolan ruhunun sinirini bırakmasını bekliyordu. Denis özür dilemek istedi ama neşeli günü bozmak istemedi. "Seni mazoşist." gülüştüler. "Eh, nereye gidiyoruz bay olağanüstü kurtadam?" Joseph elindeki küçük bıçağı çantaya atarken "Neresi olabilir diye düşünmüştüm." dedi. "Hearst Castle? Sadece bir günlük. Yakın sınırları da olur. Hearst'a yakın yıkılmış bir kasaba vardı sanırım. Orada şansımızı deneyebiliriz." Denis düşünürmüş gibi yaptı. "Kesinlikle babamdan izin almalıyım. Yıkık dökük kiliseli bir kasabaya izin verir mi bilemiyorum." Göz devirmeyi seven mükemmel(!) ikili tekrar göz devirdi. "Boşver." aynı anda dedikleri kelimeyle anlamlı anlamlı bakıştılar. "Büyü!" Denis kazandığı zaferle gülerken Joseph yakındı. "Dostum bu çok bebekçe." Denis,Joseph'in koluna yumruk attı. "Sus yoksa vurmaya devam ederim." Joseph gülümsedi. Birazdan öleceksin,bakışıydı. Ve yüzünde yumruğu hissetti.

   Denis,elmacık kemiğindeki sızıyla uyanırken ensesini okşayan yumuşak soğuğu hissetti. Bu bile onu dondurmaya yetmişti. Az öncesine kadar kendini sıcacık hissederken aniden donmuştu. "Ben de tam bu geri zekalı uyanmayacak diyip pencereyi açıyordum." Denis,Joseph'e anlamlı bir bakış attı.
   "Zaten yapmışsın bile. " uzun süre yol aldıklarını sanmıyordu. Etraf gayet tanıdık geliyordu. "Hala gelmedik mi Joss? " biraz daha gitseler varacaklardı. "Az kaldı Den. Biraz beklesen iyi olacak. " Denis gözlerini kapattı. Tekrar. 
       Kasabanın yıkık dökük kırıntılarının ortasında, yaklaşık dört asırlık heybetli bir kilise duruyordu. Şehrin zemini tamamıyla topraktı ve resmen Hearst Castle'ın yanında çöl gibi kalıyordu. Joseph arabadan inmeden döküntü kasabayı izledi. Ürkütücü olabilirdi;fakat katlanmaları gerekiyordu. Joseph, Denis'i pek kibar olmayan bir biçimde uyandırdı. "Hey, seni mankafa. Uyanmayı düşünüyor musun?"  Denis göz kapaklarını açınca kararmış olan gökyüzünü ve sağında gördüğü haç işaretiyle afalladı. "Ne çabuk." homurdandı. Sırayla gece siyahı rengindeki arabadan çıktıklarında korkunç bir biçimde esen gürültülü meltemi hissettiler. İliklerine kadar korkuyu hissetmişlerdi. Denis, bagaja yöneldi ve çantayı aldı. Tabii,beyzbol sopasını da unutmadı. Joseph bagajı hızlıca kapattı ve sorusunu yöneltti. "Sence girmeli miyiz? Fazlasıyla tehlikeli görünüyor." Denis şaşkın gözlerle baktı kurtadama. Kısık sesle güldü."Sen bir kurtsun,dostum. Kimse seni öldüremez." inmeye başladı. Arkasından Joseph de indi.
     Köye vardıklarında karşılaştıkları sessizlik içlerini ürpertse de devam ettiler. Köy evlerinin bir kaç vahşi hayvanla dolu olduğunu görünce kiliseye yönelmişlerdi. "Nöbet tutmalı mıyız? Sonucunda hayvanlar ettrafımızı çepeçevre sarmış durumda." Denis mantıklı bir soruyla sessizliği bozmuştu. "Olur. İlk sen.  Sen fazla uyudun. " Denis sinirlerinin zıpladığını hissetti. "Kafamda da en az beş santimlik bir şişlik var! Vasiyet yazmayı düşünüyorum. "
    "Pekala." Joseph uykusunun lanet bie büyü oyunu yüzünden bozulmasına küfrederken beline bir sikah bağladı. Yanında ise kahve vardı. Her zamanki gibi.  Kilisede nefesler karışarak eko yaparken, Joseph üçüncü ve dördüncü nefesi hissetti. Beş, altı ve yedi. Fısıldadı. "Avcılar."
           

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 09, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KAÇ.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin