Bölüm 24
Pamir'den
Çisil evimize geldiği günden beri onu mutlu edecek şeyler yapmak istiyordum. Beni affetmesi için değil, yüzü gülsün diye. Belki çektiği acıları unutur da mutlu olur diye.
Günlerdir bir plan üzerinde çalışıyordum. Eğer başarılı olursam Çisil çok mutlu olacaktı. Ama eğer her şey bir yanlış anlaşılmadan ibaret olursa Çisil bunu kaldıramazdı. Bu yüzden her şeyi en ince ayrıntısına kadar araştırmam, her şeyi doğrulamam gerekiyordu.
İşlerimden ara verebildiğimde Çisil'i izlemek istedim. Biz Almanya'dayken evin güvenlik sistemi, korumalar ve kalan her şey yenilenmişti. Bir güvenlik açığı yoktu. Çisil'in hâlâ intihar etme tehlikesi olduğu için ben, Beril ve Bora ara sıra onu izliyorduk. Aynı zamanda eve gelen çalışan da onu gözlemliyordu. Can güvenliğini emniyete almak için böyle bir yol mantıklı gelmişti.
Kamera görüntülerini canlı olarak izlemek istedim ama açılmıyordu. Sinyalin olmadığını söylüyordu. Kaşlarım çatıldı, yine mi saldırı oluyordu?
Evin güvenliğinden sorumlu ekibin başkanını aradım.
"Barış bir sorun mu var?"
"Efendim elektrikler kesildi. Jeneratörlerin çoktan devreye girmesi gerekiyordu fakat girmedi. Durumu anlamaya çalışıyoruz. Güvenliği de talimat verdiğiniz planla 3 katına çıkarttık. Çisil Hanım da evde."
Telefonu kapatıp sıkıntıyla derin bir nefes aldım. Kalbime yine bir ağrı yamanmıştı ve geçmek bilmiyordu. En iyisi Bora'ya haber vermekti çünkü ben mantıklı düşünemiyordum.
"Bora evde elektrikler kesilmiş."
"Ee ne var bunda?"
"Eve bir saldırı olabilir. Çisil şu an güvende olmayabilir. İkimiz de eve gidelim."
"Tamam, ben çıkıyorum 10 dakika sonra."
Onaylayıp telefonu kapattım ve şirketten ayrıldım. Eve geldiğimde büyük bir kargaşa vardı. Korumalar kendi aralarında ne yapacaklarını düşünürken tartışma çıkmıştı ve evi korumak yerine birbirlerine laf yetiştiriyorlardı.
"Ne yapıyorsunuz siz? Göreviniz evi korumak, siz ise kavga ediyorsunuz. Bu olaydan sonra hiçbirinizi burada görmeyeceğim. Şimdi hepiniz yerinize!"
Eve girdiğimde Çisil'e seslendim ama yok gibiydi. Neredesin Çisil?
Sıkıntıyla salona döndüm. Bora da gelmişti. Koltukta amaçsızca oturuyordum, kaç saat geçmişti kim bilir. Bir telefon gelince heyecanla doğruldum, Çisil arıyordu.
"Bırak beni! Beni öldürmene izin vermeyeceğim! Çetin misin nesin bilmiyorum ama Pamir sana bunu çok kötü ödetir! Düşeceğim şimdi, bırak beni! Suya düşersem boğulurum, Şile'nin suyu çok derin. İtmesene beni!"
Çetin misin nesin?
Boğulurum.
Şile...
Çisil Şile'deydi ve o şerefsiz Çetinoğulları karımı rehin tutuyordu. Ben size bunu ödetmez miyim!
"Bora çabuk kalk, çıkıyoruz."
"Nereye Pamir? Ne bu acele?"
"Çetinoğullarından birisi Çisil'i rehin almış, Şile'deler. Hadi gidiyoruz. Yolda da polisi ararız."
Yolda yediğim cezalar umrumda bile değildi. Tek derdim Çisil'e bir şey olmamasıydı. Oraya kadar nasıl gittiğini, o şerefisizin onu nasıl rehin aldığını düşündükçe çıldıracak gibi oluyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Onu Kaybedemem
Novela JuvenilTamamlandı. Çisil'in bir ailesi olsaydı belki de Çisil bu kadar güçlü olmak zorunda kalmayacaktı. Yaşıtları gibi okuluna gidecekti, mutlu olacaktı. En büyük derdi sınavlardan geçmek olurdu belki de. Ama hayat herkese adil davranmaz değil mi? Siz pl...