"Seni her özlediğimde kalbime bir yıldız çiziyorum. Seni ne kadar mı özledim? Artık kalbimde bir gökyüzüm var."05.07.2021 23:37
Merhaba Siyah İnci. Yine ben geldim. Bugün biraz üzgün olduğumu itiraf etmeliyim... Aile özlemini en içten hissettiğim gecelerden birini yaşıyorum. Annemin bana öğrettiği gibi gökyüzüne bakarak, ay ışığı altında yazıyorum bu satırları.
Sirius yine tüm ihtişamı ile parlıyor. Onu bazen göremesem bile hep hissediyorum. Annemin ona bakarak fısıldadığı cümleleri bana armağan ediyor. Yıldızları teker teker diziyor saçlarıma.
Ben de onu örnek alıyorum çoğu zaman. Kalbimden bir parça emanet ettiğim arkadaşlarımın saçlarına yıldızlar ekiyorum. Çünkü onlar acılarını saçlarına gizliyorlar. Ardından onları keserek veda ediyorlar. Bilmiyorlar ki, kaçmak istediğimiz acılarımız ruhumuza en derin kesikleri çoktan bırakmıştır zaten.
Canımızı yakan bir şeyi geride bırakmak, bizi her daim takip edeceğini gösterir. Şayet onunla birlikte yol alıp, mutluluğumuz ile onları yenmeyi başarırsak, işte o zaman galip gelen biz oluruz. Önemli olan görmezden gelmek değildir, onlarla birlikte yaşamaktır...
Zilin sesi tüm odayı doldururken yerimden sıçramıştım. Bu saatte gelen iki kişi olabilirdi. Canım arkadaşlarım beni hiç rahat bırakırlar mıydı? Tabii ki hayır.
Defterimi kapatıp dolabımın üstüne koydum ve merdivenlere yöneldim. Can'ın sesi buradan bile duyuluyordu.
"Sana çekil dedim Gökçe. Alya ilk benim yüzümü görsün ki keyfi yerine gelsin. Senin şu suratına bakarken benim bile modum düşüyor. Çık şuradan tansiyonum çıkıyor bak şu an."
Kapıyı hemen açmak yerine biraz dinlesem hiç fena olmazdı aslında. Yüzümde sinsi bir sırıtışla kapıya yaslanıp onları dinlemeye başladım. O sırada Gökçe bıkmış bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
"Senin şu tipine bakarken ben bile besmele çekiyorum, Alya birden görse her an kalpten gidebilir. Arkadaşıma bunu yapamam o yüzden sen çık şuradan."
Gökçe az önce Can'a çirkin mi demişti? Çarpılmamasını umarak beklemeye başladım. Can'ın tepkisi gecikmemişti tabii.
"Ben ve çirkin olmak mı?" Kahkahasının sesi tüm caddeyi doldurduğuna yemin edebilirim.
"Sana 3 saniye veriyorum kaçman için." Ona çirkin demek her yiğidin harcı değildi.
"Bir" Biraz bekledi, "İki" ve ekledi "Üç."
Gökçe'nin çığlığını duyar duymaz kapıyı açmıştım. Karşımdaki manzara alışık olduğum lakin her seferinde de güldüğüm manzaraydı. Can konuşmaya başladı. "Onu uyarmıştım."
Zira şuan kendisi Gökçe'nin üstüne atlamış, saçlarını çekmeye başlamıştı. Zavallı kız çığlık çığlığa bağırıyordu. Hemen araya girdim.
"Hey hey ayrıl Gökçe'den çabuk. Can sana diyorum çek ellerini!"
Küçük bir çocuk gibi dudaklarını büzmüş, kollarını etrafına sararak geri çekilmişti. Tabii saçlarını düzeltmeyi de ihmal etmemişti. "Bana kimse çirkin diyemez. Bunu kabul etmiyorum."
Gökçe hala yerde, saçlarını düzeltiyordu. Zavallımın saçları Can'ın ellerinden çok çekmişti. Yaklaşık 21 yıl kadar.
"Ben artık Can'ı satmaya karar verdim Alya. İlan asacağım okulun panosuna. 1.87 boyunda, kıvırcık kahverengi saçlı, yeşil gözlü, tek işlevi yemek yiyip yatmak olan, evcilleştirilmiş bir insan yavrusu satılıktır diye. Bu böyle olmuyor, saçlarımı beyazlattı bu çocuk. Yaşlandım ben ya!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUH İZİ
Fantasía"Beni nasıl tanıdın?" Dans etmeye devam ediyorduk ve bana hala çok yakındı. "Sen beni nasıl tanıdın?" sorusuyla yine istemsizce direkt yanıtladım. "Gözlerinden." Bu cevabı beklemiyor olacak ki şaşırdı. Kaşları havalanırken O'na, ben de cevap bekl...