6. Bölüm: "Dört güzel adam"

17.4K 817 34
                                    

Gün batmaya yakındı. Güneşin üzerimize doğduğu bir gün daha yerini karanlığa bırakıyordu. Bize bahşedilen bir gün daha yitmeye yüz tutuyordu; biten bir günün bendeki en derin anlamı buydu.

Bir anlığına durdum ve başımı gökyüzüne çevirip derin bir nefesle doldurdum ciğerlerimi. Kocaman pamuklar gibi görünen bulutlara bakarken gülümsedim. Nasıl da ulaşılmaz bir güzellikmişçesine havada asılılardı. Hayranlıkla bir müddet izledikten sonra yürümeye devam ettim.

Eve artık yaklaşan adımlarımı hızlandırdım. Sokağa girdiğimde evimiz de görüş alanıma girdi. Işıkların açık olduğunu görüyordum. Aynı şekilde Ömerlerin evi de ışıl ışıldı. Işıl ışıldan kastım, alt kattaki salonlarının ve üst kattaki odalarından birinin ışığının açık oluşuydu.

Ömer demişken... Dönüşünün üzerinden bir hafta kadar geçmişti ve o günden bu yana onu en son yayınevinde, benimle konuşmaya geldiğinde görmüştüm. Tamam, bir kez de eve girmeden hemen önce sokakta görmüştüm. Sadece birkaç saniyelik bir süreden bahsettiğimden pek sayılası bir istatistik olduğunu söylenemezdi.

Kendi kendime acıyla gülümsedim. Hayatımda mantıklı olamadığım tek bir konu vardı. O da Ömer'di. Söz konusu o olduğunda bu ve benzeri şekillerde saçmalamaktan alıkoyamıyordum. Keşke başka bir yolu olsaydı. Olsaydı ve ben daimî bir mantık çerçevesinde hayatıma devam edebilseydim...

Bahçeden girerken bu düşüncelerimi kapının ardında bırakabilmeyi istedim. Ancak itiraf etmeliyim ki, istekten öteye geçmesini mümkün görmüyordum. Nefes aldığım süre boyunca adım attığım her yere benimle birlikte geleceklerdi. Biliyordum. Çünkü geliyorlardı işte.

Girdiğimde dış kapıyı ardımdan kapadım. Bahçemizdeki çardaktan yansıyan ışığa karşı gülümsedim. Muhtemelen babamdı. Akşam ezanından önce rutin halini alan okumalarını yapıyor olmalıydı. Yanına varma hevesiyle adımlarımı hızlandırdım. Bir yandan seslendim. "Ben geldim baba!"

Birkaç adım sonra çardağımız görüş alanıma girdi. Görmeyi beklediğim gibi buradaydı. Ama yalnız değildi. Ömer ve Fatih de onunla birlikteydi. Başta şaşkınlıkla kaldım ama neyse ki toparlanıp yürümeye devam edebildim.

"Hoş geldin kızım."

Babamı sakin bir tebessümle yanıtladım. "Hoş buldum."

Sonra kısa bir an misafirlerimizin olduğu tarafa baktım. "Siz de hoş geldiniz," dedim sessizce. İkisi bir ağızdan hoş bulduklarını söylediklerinde eve doğru adımlamaya başladım.

Ömer'i gören gözlerim beynime bir sinyal göndermiş, böylelikle kalbim, yerinde tepinmeye başlayarak varlığını hatırlatır olmuştu. Ben buradayım diyordu adeta. Sanki bilmiyormuşum gibi ya da o, sanki Ömer'i gördüğünde var oluyormuş gibi... Derin bir nefesle sakinleşmeye çalıştım. Ama ne fayda? Bana mısın demedi, başına buyruk o asi şey.

Eve girdiğimde önce elimi yüzümü yıkadım ve üzerimi değiştirdikten sonra mutfağa indim. Annemle babaannemi masada otururken buldum, şükür ki yemeğin son demlerine yetişmiştim. Yanlarına varınca selam verdim, ardından ikisinin de yanaklarından sevgiyle öptüm. Gülüşleri kalbime kadar uzandı.

Bir kâseye çorba doldurup oturduğumda, babaannem konuştu. Hüzünle bakan gözleri gözlerimdeydi. "Günün nasıl geçti kuzum? Yorgun görünüyorsun."

"İyiydi babaannem. Merak etme, yorulmadım o kadar," dedim bir elimle elini tutarken. "Senin günün nasıl geçti?"

"Bugünümüze çok şükür, kuzum. Fani ömürden bir günü daha eksilttik işte. Allah kalan ömrümüzü hayırlı eylesin."

SOLMASIN RUHUMUZ -Haziran'da raflardaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin