17

21 2 0
                                    

Sabahın ilk ışıkları yüzüme vururken beni uyandıran şey Yasemin'in çığlığıydı. Onun ardından Sude de bağırdı.

"Keserim seni Yasemin!"

"İmdat!"

Dün gece ne olmuştu böyle?

Baş ağrım kızlara aldırış etmeme izin vermediğinde duş almaya karar verdim. Banyoya doğru yavaş yavaş ilerledim. Ölü gibiydim. Kolumu kaldıracak halim yoktu. Akşam balo vardı. Ne yapacaktım? Gidecek miydim?

Düşüncelerimi susturup kendimi duşa kabinin içine attım.

Ne olacaktı böyle? Ne yapacaktım ben? Ne oluyordu bana? Ben bu muydum? Hayır, değildim.

Derin bir nefes aldım. Sıcak su vücuduma değdiğinde sıcaklık değişimi ile anlık bir titreme yarattı.

Düşündüm. Dün geceyi. Buraya geldiğimden beri olanları. Daha ne kadar kalabilirdim burada? Daha ne kadar annemden ve Çağatay'dan. Peki, babam? Babamı nasıl bulabilirdim?

Kaydığımı hissettiğimde duşa kabine tutunmak istedim ama artık çok geçti. Yere düşmüştüm. Gözüm kararıyordu. Ve bir dünya ses çıkmıştı. Neyse ki kapıyı kilitlemiştim. Kapının önüne gelen ayak seslerini duyduğumda hâlâ yerden kalkmamıştım. Tekrar nefes aldım.

"Elif!"

"Elif iyi misin?!"

İyi miydim?

"İyiyim." dedim titrek sesimle. Neden böyleydim şu an?

Ayağa kalktım.

"Düştüm sadece, gidin duş alacağım."

Onlar da derin bir nefes aldılar.

"Bir şey olursa seslen güzelim."

Karşımdaki aynaya baktım. Gözüm direkt sol göğsümdeki yanık izine döndü. Ne zaman geçecekti? Ne zaman acımayı, acıtmayı bırakacaktı? Ne zaman kendime gelmeme izin vereceklerdi?

Bir süre izledim yanık izini. Öylece baktım. Acıdı. Duşa kabinin yanındaki havluyu vücuduma sardım. Ardından direkt olarak odaya geçtim. İç çamaşırlarımı giydikten sonra üzerime rahat etmek için siyah bir eşofman ve beyaz bir sweatshirt geçirdim. Ardından aşağı indim. Gördüğüm ilk şey üst üste binmiş, tepişen Yasemin ve Sude'ydi.

"Ya Sude, saçımı bırak lan!"

Hızla onlara ilerledim.

"Ne yapıyorsunuz abi?!"

Sude'yi Yasemin'in üzerinden çekiştirmeye çalıştım. Kalkmıyordu!

"Ya amcık, yapma demedim mi?!"

Yasemin yine ne yapmıştı?

"Ya abim o benim geri zekalı! Nasıl konuşmayayım?!"

İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyordu. İçimden onları ayırmak bile gelmiyordu. Karşılarındaki koltuğa oturup kavgalarının bitmesini bekledim. Nihayet beni fark ettiklerinde ayrıldılar.

"Günaydın kelebeğim."

Yasemin'in gülümseyerek söylediği cümleye bir tepki vermek istedim. Ama içimde dolup taşan şeyler buna izin vermedi. Ona tepkisizce baktığımda Sude kaşlarını çattı. Yasemin ise bana doğru ilerlemeye başladı.

"İyi misin sen?"

Sude'nin sorusunu da yanıtsız bırakırken ne olduğunu ben de anlamıyordum. Gerçekten içimden hiçbir şey gelmiyordu. Hiçbir şey. Birden kapı çaldığında Sude kapıyı açmak için yanımızdan ayrıldı.

Parçalı BulutluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin