Bütün gece Duncan'ın uyarılarını, Saya'nın sebeplerini, bundan sonraki hayatımda beni bekleyebilecek olasılıkları düşündüm durdum. Bir söz vermiştim ve bir şekilde tutmak zorundaydım. Bunu yapabilecek kadar güçlü durabilir miydim? Üstelik aksi takdirde, Kain'in çocuklar için verdiği imtiyazı bir an bile düşünmeden geri çekeceğine emindim.
Duncan'ın söylediği şeyleri kendime asla unutturmamalıydım. Kain, hep bir şekilde ona karşı ördüğüm duvarları aşıyor ve düşünmemi, gerçeği görmemi imkânsız hale getiriyordu.
Bazı insanlar asla unutmaz ve kin tutardı. Bu bir hayatta kalma mekanizmasıydı. Aslında kötü deneyimlerimizin bize sağladığı tek faydası da buydu, ancak ben kin tutamazdım. Bunun yerine unutmayı tercih eder, yok sayar ve artık bunu yapamayacak noktaya gelene kadar, yani imkânsız olana kadar da bilinçsizce yapmaya devam ederdim. Nefretimi uzun süre içimde tutamamak en büyük zaafımdı ve Kain'in bunu çok iyi bildiğinden emindim.
Darshup ve adamlarının ölümüne verdiğim tepki ise, bunun en büyük kanıtı gibiydi. Elbette onlar için yas tutmamıştım ancak ölümleri de intikam hırsıyla yanıp tutuşmadığım için beni rahatlatmamıştı. Onlara karşı bile; bir şekilde istemeden de olsa merhametli bir ölümü dileyebiliyor olmam, beni Kain'in gözünde büyük ihtimalle kolay lokma yapıyordu.
En azından zaafımı biliyordum ancak elbette bunu Kain'in söylediği gibi ne gizleyebiliyor, ne kurtulabiliyor, ne de yok edebiliyordum...
Aslında çokta uzak olmayan bir gelecekte bunu yapabilecektim ancak öncesinde çok büyük bedeller ödemem gerekecekti...
O anda ise, Saya ile ilgili durum hâlâ kafamı karıştırıyordu. Bir köleye özgürlüğünü vermek kolay kolay tercih edilebilecek bir yol değildi. Hele ki Kain'in söylediği gibi, bir gün beni terk edeceğini gerçekten biliyorsa. Ancak Saya bunu yapmıştı. Bana özgürlüğümü vermiş ve bir süre sonra da Kain'in merhametine bırakmıştı...
Belki de; Kain'in kim ve ne olduğu gerçeğini benden çok daha önce fark etmiş ve sadece kendini kurtarmayı seçmişti... Geride bırakılmak, bir şekilde hayat yolundaki kısır döngüm gibiydi.
Tüm bunların yanı sıra artık yeni bir hayatım vardı ve bundan kaçışım yoktu. Kabullenmek belki de en kolay çözümdü. Aksi takdirde inkâr, sadece hayatımı daha da çekilmez kılardı. Yaşamanın bir yolunu bulmalıydım...
Sabah yine daha güneş doğmadan Shadowmon'a dönmek için yola çıktık. Yolculuğumuz garipti. Kimse tek kelime etmiyordu. Dürüst olmam gerekirse konuşmak da istemiyordum. Bütün gece kafamdaki düşünceler yüzünden uyumadığım için yolun çoğunu Kain'e yaslanıp uyuyarak geçirdim.
Yolculuğumuzun son günü artık sinirlerim iyice gerilmişti, Saya'yı bulamamanın verdiği acı, Anfalas'da ki eski hücreme yaptığım ziyaret, Duncan'ın söyledikleri, beni bekleyen yeni hayatım...
Aklımda o kadar çok şey vardı ki...
Artık düşünmek istemiyordum, kendime acımak istemiyordum, acı hissetmek istemiyordum...
Odaklanacak başka bir şeye ihtiyacım vardı ve en kolay kaçış yolu Kain'in sunabileceğiydi belki. Bana başka bir şeyler hissettirmesine, başka şeyler düşünmemi sağlamasına ihtiyacım vardı...
Gözlerimi kapatarak, bana bunları yaşattığı anları düşünmeye başladım. Aldığım zevki, cüretkâr sözlerini, ses tonunu, dokunuşlarını...
Çünkü henüz farkında bile değildim ancak o toylukla bilinç altıma işlenen şey çoktan bu olmuştu. Gerek duygularımı gösterminin, gerekse onlardan kaçışın yoluydu bu.
Kain'in yaptığı ve mükemmel bir şekilde içime ilmek ilmek işleyerek bana da öğrettiği buydu...
Kain'in atının yavaşladığını hissedince, merakla gözlerimi kırpıştırarak açıp etrafıma baktım. Duncan ve Lance ortalıkta yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVA +18 (Avesta Serisi 1. Kitap)
FantasyKitap +18 içeriklidir ve yetişkinler içindir. Ölümsüzlerin hâkim olduğu acımasız Avesta topraklarında, insanların çok fazla seçeneği yoktu. Ya açlık ve sefalet içinde yaşayacaklardı, ya da özgürlüklerinden vazgeçip köle olmak zorundalardı. Bu yeni d...