Saatlerdir buradaydım.
Taehyung ne zaman gelecekti? Bu kadının bakışları yüzünden yeterince gerilmiştim zaten. Daha ne kadar böyle bakacaktı? Derin bir nefes alarak başımı telefondan kaldırmış, etrafa bakmıştım. Annesi burada değildi. Biraz olsa da rahatlayabilmiştim. Sessiz ortam telefonumun çalmasıyla gürültü ile kaplanmıştı. Kadının yanıma gelip beni uyarmaması için hemen telefonu açarak kulağıma götürmüştüm.
"Taehyung nerede kaldın?" Dedim sessizce. "Üzgünüm hayatım. İşlerim biraz uzadı. Birazdan geleceğim." Beni evine getirmiş ve acil bir işi çıkarak burada bırakmıştı. Kendi evime dönmeyi düşünmüştüm ama Taehyung gitmemi istememişti. Bu yüzden kalmıştım.
"Bekliyorum. Hemen gel." Diyerek kapattığım an kapı çalmıştı. Ayağa kalkacağım sırada annesi benden önce davranarak kapıyı açmış ve oğluna sarılmıştı. "Canım oğlum." Taehyung'a sarılmayı sürdürürken çantamı toplayarak onların yanına doğru ilerledim.
"Çıkalım mı?" Taehyung annesinden uzaklaşarak elimi tutmuş ve "Çıkalım." Demişti. O eve girdiğimde bana bunaltı geliyordu. Duramıyordum. Taehyung olmadığı zaman hiç duramıyordum. Ellerim titreyip durmuştu o olmadığı için. Neyse ki şu an gidiyorduk.
Hava iyiydi ve yürüdüğümüz yol da çok kişi bulunmuyordu. "İleri de dondurmacı var. Yiyelim mi?" Dedi. Severdim dondurmayı. Sürekli de yerdik. "Yiyelim de hava sence de dondurma yemek için soğuk değil mi?" Gülümseyerek "Yaza doğru yaklaşıyoruz Hoseok. Hem sen havanın soğuk veya sıcak fark etmeden yiyorsun." Dedi.
"Yiyordum da soğuk hava da çok yedikten sonra hasta olunca bir daha yememe kararı aldım." Adımlarımızı hızlandırarak dondurmacıya yaklaştık. "Azıcık yersen bir şey olmaz." Sıraya geçerek elini cebine attı. "Neli istiyorsun dondurmanı?"
"Benim için fark etmez. İstediğini alabilirsin." İki sıra önümüzde duran siyah giyinimli alfa dondurmasını aldıktan sonra hızlıca oradan ayrılmıştı. Sıra bize yaklaşırken rüzgar hızlıca esmiş ve bedenimi titretmişti. Dondurmayı yemese miydim? Ama Taehyung'u da kırmak istemiyordum.
İki kız da dondurmasını alırken Taehyung hevesle dondurmalara bakmıştı. Benden daha çok yemeyi seviyordu. "İstersen kenara geç. Ben alıp geleyim." Başımı sallamış ve biraz uzaklaşarak ağacın dibine geçmiştim. Neşeli olduğundan daha yumuşak yayıyordu feromonunu. Bu halini seviyordum. Kızmaması için de her şeyi yapıyordum çünkü kızınca hiç kimse ona dayanamıyordu.
"Al bakalım Hoseok." Diye uzattı. Mecburen ağzımda erite erite yiyecektim. "Bugün seninle gezemedim. Bunun için çok üzgünüm. En kısa zamanda telafi edeceğim." Hava karardığı için beni evime bırakacaktı. Önemli değildi zaten. Biz hep geziyorduk.
Elini yavaşça belime koyduğunda yutkunmuştum. Neden bana her dokunduğunda tuhaf hissediyordum? Sanki ona izin vermemem gerekiyordu. Benden uzak dursa daha rahat edecektim ama o benim hayat arkadaşım olacaktı. Neden yanlış hissediyordum?
Aramıza mesafe koydum. İçimdeki ses ne derse onu yapıyordum ve o şu an Taehyung'tan uzak durmamı söylüyordu. O ise bir şey demeyerek benimle ilerlemeye devam etti. Onu üzüyor muydum? Bana kızıyor muydu? Bir an önce evime gidip kafamdaki soru işaretlerini yok etmeliydim.
"Ev bakmaya başlasak mı?" Dedi delta. Daha çok erken değil miydi? "Okulunun bitmesini beklemeyecek miyiz?" Başını iki yana sallayarak "Seninle hemen evlenmek istiyorum." Dedi. İşte benim bu noktada kafam karışıp duruyordu. O benim ruh eşimdi ama bir yerler de yanlış yapıyormuşum gibi geliyordu. Onunla evlenmemem gerekiyordu sanki.
"Sen istemiyor musun Hoseok? İstersen biraz daha bekleyebiliriz." Yüzü düşmüştü. Az önce ki halinden eser yoktu. "Ben de evlenmek istiyorum. Sadece bir an da ev deyince şaşırdım. Yanlış anlama lütfen. Seninle bir yuva kurmayı gerçekten istiyorum." Ellerimizi birleştirdim tereddütle. Bu dediklerim doğru muydu? Gerçekten istiyor muydum?