Gözlerimi boş tavanda gezdirdim. Gün içinde belki en çok yaptığım şey buydu. Boş boş tavana bakınmak ve kendimden ne kadar çok nefret ettiğimi düşünmek.. Doğru, ben sevilesi bir erkek değildim.
Diğer kızlar belki beni beğeniyor olabilirdi ama benim için önemli olan onun beni sevmesiydi. Sadece o sevse yeterdi. Sadece o baksa gözlerimin içine, sadece o kokumu içine çekse, başka kızlar bunu düşünmeye bile yeltenmezdi.
Yatağımdan kalkıp pencereye ilerledim. Temmuz ayından dolayı sıcak olan hava cıvıl cıvıldı, cennet gibi belki ama benim için onun siyaha dönük gözlerini izlemek gerçek bir cennetti zaten. Ama o beni sevmiyordu ki, tanımıyordu bile.
Dışarıya son bir kez bakındım, hava gerçekten güzeldi ama benim için yağmurlu hava en iyisiydi çünkü o seviyordu o tür havaları. Yağmurlu havaları neden seviyordu ki? İşte hep aklımı çelen şey buydu.
Başımı ağacın altında birine sarılan koyu kahve saçlı bir kıza çevirdim. Uzun boylu bir erkekti ve kız, 1.65 boylarındaydı. Gülümsedim. Tatlı görünüyorlardı. Kız çocuktan ayrılıp, yüzünü bana çevirdiğinde gözlerim doldu.
Elim titreyerek perdeye gitti. Bunu gördüğüme inanamıyordum. Sadece duysam bu kadar kırılacağımı ve yıkılacağımı sanmıyordum. Görmemeliydim, onu biriyle sarılırken görmemeliydim.
Göz yaşlarımı elimin tersiyle silip, hıçkırdım. Neden böyle oluyordu? O kızı ben diğerlerinden daha çok hak ediyordum! Göz yaşlarımı silip boş tavana bakmaya devam ederken içten içe öldüğümün farkında değildim.
"İstediğin gibi olsun Ella. İstediğin bir erkek olarak karşına çıkacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dying inside // c.h. [smut]
Short Story"Dıştan ne kadar mutlu görünüyorum, değil mi? " dedim çıplak bedenine çarşafı örttükten sonra. Nefesini düzenlemeye çalışıyordu. Dudağını ısırıp, bakışlarını benden kaçırsa da beni başıyla onaylamıştı. Aramızda sadece seks ilişkisi yoktu. Bunu anla...